İki ayrı yüz-Kısa yazı

Hatalarımı benimle paylaşırsanız sevinirim. İyi okumalar.

“Elindekini havaya at,” dedi, tanımsız olan.
“Onlara sorulmayacak mı? Bu büyük bir bencillik olmaz mı?” diyerek cevap arandı, sulayıcı. Tanımsız başını salladı. “Hayır, senin kararın yeterli. Oy birliği sayesinde hiçbir haksızlık olmayacak, işler kötü gitse bile.” Sulayıcı kararsız göründü. Avucunun içinde duran yuvarlak şeye baktı. ‘Başlamamalı. Başlarsa bitecek, oburluk daimdir.’
“Dediğin gibi olsun,” dedi, sulayıcı. “İstenilen şey gerçekleşir ise eğer, hatanın bedelini ben ödemeyeceğim.” Parmağına yerleştiği yuvarlak şeyi havaya fırlattı. Işık huzmeleri, yuvarlak şeyin iki yüzünü aydınlattı. Sanki her şey yavaşlamıştı. Evren bile istemiyor gibi onu, varlığını çarpıtmaya çalışıyor. Bir kaybolup bir beliren yuvarlak cisim, sonu gelmeyen zaman boyunca asılı kaldı havada. Sonra, aynı hızda avucunun içine düştü sulayıcının. Sulayıcının suratı, olacak olana karşı hazırlanmış olmasına rağmen düştü. Elleri gevşedi ve bacakları tutmaz oldu. “Olan oldu,” sesi ağlamaklıydı. “At tohumlarını, kus kinini. Benden istenileni gerçekleştireceğim. Hatanın bedelini ben ödemeyeceğim.”

Koskoca bir top belirdi havada. Mavileri, yeşilleri, kahverengileri ile büyükçe bir top…