İlk Korku Filmimiz: Çığlık (1949)

Günümüzde korku filmleri oldukça revaçta, artık her yıl bir korku filmi vizyona giriyor. Ülkemizde de korku filmlerine verilen değer oldukça güzel ama işlenen konular hep aynı: Cin, büyü, musallat, lanet. Evet, bunlar kültürümüzün bir parçası, insanlar bunlardan etkileniyor… Lakin, devamlı aynı konular ele alınınca “Birbirinin aynısı” hissi veriyor. Aynı konular üzerinden film yapmak bir zenginlik değil, yerinde saymaktır. Bu sebeple, eski zamanlarda çekilen korku filmleri her daim daha güzel geliyor bana.

Çoğu insan ilk korku filmimizin 1953 yapımı “Drakula İstanbul’da” olduğunu düşünüyor. 1973 yapımı “Şeytan" filmi içinde “İlk yerli korku filmimiz” diyenler var. İkisi de eski yapımlı film olsa da, ilk korku filmleri değiller. Bu sıralamanın başında 1949 yapımlı “Çığlık" filmi oturuyor. Drakula İstanbul’da filmi ise 2. sırada.

Filmin Afişi (yazı devam ediyor)

Çığlık filmi 1949 yılına ait olup, ilk yerli korku filmi olarak tarihe kazınmıştır. Filmin senaryosu Aydın Arakon tarafından yazılmıştır ve yine aynı şekilde Aydın Arakon tarafından yönetilmiştir. Filmin yapımcı koltuğuna ise Murat Köseoğlu oturmuştur. Emine Engin ve Muzaffer Tema, filmin başrollerini paylaşmıştır. Filmin toplam oyuncu sayısı 6 olarak biliniyor (En azından ben böyle biliyorum)

Filmin Konusu:

Bir doktor fırtınalı ve korkunç bir havada, bir köşke sığınmak zorunda kalır. Miras davası yüzüne genç bir kız, dayısı tarafından delirtilmiştir. Tüm köşk bu kızcağızın çığlıkları ile yankılanırken, doktor, öldürülmek üzeredir; ama ölecek olan kişi zavallı kızdır.

Maalesef “Çığlık” filminin kayıtları günümüze kadar ulaşamamıştır.

-Mirezloret-

4 Beğeni

Wes Craven bizden büyük araklama yapmış o zaman :slight_smile: Işıklar içinde uyusun bu arada.
Bende ilk korku filmini hep Cihan Ünal’ın oynadığı Şeytan diye bilirdim. Demek daha eskileri varmış.

2 Beğeni

İsimlerin tesadüfen aynı olması gerçekten güzel bir rastlantı :slight_smile: Çoğu insan ‘Şeytan’ filmini ilk korku filmimiz olarak biliyor, bunun sebebi “Çığlık” filminin kayıtlarının yanması ve günümüze kadar ulaşamamasından kaynaklı olabilir; film hakkında bilgiler sınırlı ve pek yaygın değil :slight_smile:

3 Beğeni

Ayrıca “Çığlık” filminden ayrı olarak “Drakula Istanbul’da” filmi hakkında bilgi vermek isterim (Ilginç bulduğum ve hoşuma gittiği için)

Drakula İstanbul’da filmi çekilirken sisli makinası bulamıyorlar, 30 kişilik bir ekip sigara içerek sisli bir ortam elde ediyorlar

4 Beğeni

Çocukken televizyonda denk geldiğim ve kanalı arada bir değiştirerek izlemeye çalıştığım, Ölüler Konuşmaz Ki (1970) aklıma geldi. Pencereye dayanıp, içeri alınmasını isteyen hortlak mıdır, cin midir, kimliği belirsiz adamın sahnesi fena ürkütmüştü. Köylülerin arasında geçen kor demir ve cin muhabbeti de öyle.

Orjinalini izledikten sonra Şeytan’dan haberim olmuştu. Zaten birebir kopyası, diye izlemezdim.

Bazısı cidden kötü dursa bile, aslında yeniden çevrimlerimizde fena değillermiş. Ne yazık ki onları izleyemedim için kesin yorumlar getiremiyorum. Şeytani çocuk temalı, psikolojik gerilim The Bad Seed (1956) yerli yorumu Kötü Tohum (1963). Stephen King ve Stenley Kubrick gibi alanlarında iki efsane ismin ortaklığında çıkan The Shining’nin (1980) yerli versiyonu Biri Beni Gözlüyor (1988).

Keşke, diyorum, D@bbe (2006) ile canlanan korku filmi furyamız, cin temasına sıkışıp kalmasaydı. Tamam, arada Musallat (2007) gibi cin temasını kullanmada başarılı örnekleri ve Gen (2006) gibi farklı temalarda korku işleri çıkmıştı. Ama sinemamızın yapımcı temelli sorunlarından olan ve Öteki Sinema’nın kurucusu, sinema eleştirmeni Murat Tolga Şen’in güzelce özetlediği “hap yap, para kap” kolaycılığı, yerli korku janrasının gelişimine ket vurmuş, işte. Nasıl yıllarca, kolay para getiriyor diyerek, yarı-müzikal, melodram veya komediye ağırlık verilmişse, korkuya da, cinli film kazandırıyor, mantığında yatırım yapılıp suyu sıkılmaya çalışılmış.

O sebeplen, eski denemeler ve yerelleştirmelik uyarlamalar ben de hep bir “Devamları getirilebilseydi, oturmuş bir yerli korku janramız olurdu.” fikri yaratmıştır. Cinli filmler, tek bir korku figüründen beslenilmesiyle korku alt türü olabilecekken, türün yerli örneğinin ta kendisine dönüşmesi, yeni denemelerinde önünü tıkıyormuş gibime geliyor.

Bu ucuzcu korku anlayışı, Youtube’taki “Cinli köyde/evde bir gece kaldık!” türü, inatla gerçek oldukları iddia edilen korku found footage/mockumentary videolarına kadar gidiyor.

Neyse… Korku filmlerine dönem dönem ilgi duyan biri olarak, başlıktan fena sapıp, yerli korku filmleri hususunda içimi böylece dökmüş oldum.

1 Beğeni

İyi ki başlıktan kopup böyle güzel bir yorum yaptınız :slight_smile: Açtığım başlığa böyle güzel bir yorumun gelmesi beni sevindirdi.

Ayrıca yorumunuzda belirttiğiniz ve kendi türünde oldukça başarılı olan “Musallat” ve “Gen” filmlerine ek olarak, Çağan Irmak tarafından ortaya çıkarılan “Kabuslar Evi” serisini öneririm; kendi türünde oldukça başarılı bir film dizisidir. Benim en sevdiğim ve serinin ilk filmi olan “Takip” ise oldukça güzel bir atmosfere sahiptir… Fikret Kuşkan çok iyi bir oyunculuk sergilemiş :slight_smile:

1 Beğeni

Kâbuslar Evi’ne, gelen bazı yorumlar neticesinde uzak kalmıştım. Ama, evet. Takip fens bulunmamıştı, diye hatırlıyorum. Sanırım o bölüme bir şans versem, bir şeycik kaybetmem. Öneri için sağ olun.

1 Beğeni

Baya bir zorlukla Kabuslar Evi serisinin dvd’lerini tamamlamıştım. Uzun bir aradan sonra şimdi karşıma çıkınca tekrar izleyesim geldi. Çetin Tekindor, Şerif Sezer, Fikret Kuşkan, Rıza Kocaoğlu gibi daha bir çok kaliteli oyuncu yer almıştı seride.