İthaki Yayınları Pangea Kitapları

bazı öyküler bilimkurgu tanımını zorlamakta zira bilimkurgu hakkında yazarların, eleştirmenlerin ve akademisyenlerin tanımları çok çeşitli olsa da Erharat’ın “bilimkurgu türü ile akademik düzeyde ilgilenen çoğunluğun dikkate aldıkları tanım” olarak nitelediği, Bülent Somay’ın da üzerinde durduğu tanım Darko Suvin’e ait. Suvin, Metamorphoses of Science Fiction kitabında “bilişsel”, “yadırgatma” ve “novum” terimleri üzerinden bir tanım ortaya koyar. Yadırgatma, tıpkı Brecht’te olduğu gibi- Suvin de bu terimi ondan almıştır- metne uzaklaşmak, bildiğimiz bir kavram olsa dahi ona yabancı kalmak iken metnin merkezi önermesi “novum” ise mantık dışına çıkmadan o kavramı farklı bir çevrede işlemektir. Başka bir deyişle yazarın ampirik tecrübelerine dayanan bir alan yaratarak bilişselden çıkmamasıdır, böylece fantastikten ayrılır.

Bu gözle baktığımızda seçkideki bazı öyküler bilimsel ve teknolojik gelişmeleri fon olarak kullanarak “yadırgatma” işlevini ıskalarken, bazı öyküler ise fantazma sınırını aşıp fantastiğe adım atarak “bilişsel”i göz ardı etmiş. Yine bazı öykülerde yabancı sözcük kullanımı bazen üslubu baltalıyor. “Ekstrem, volüm, sansasyonel, abandone olmak, şok olmak, resetlemek” vb. sözcükler/söz öbekleri örnek gösterilebilir. Özellikle teknoloji terimlerine ait yabancı sözcük kullanımı şu açıdan dikkatimi çekiyor: İnternetin toplumumuzda filizlendiği dönemlerde bu sözcükler kesinlikle yabancı dildeki karşılığına mastar eki veya yardımcı fiil eklenerek kullanılmaktaydı fakat aradan geçen yirmi senenin sonunda artık bu kelimelerin Türkçe karşılığı benimsendi. Zamanla yeni terimler, yeni yabancı sözcükler dile girdi.

Kısaca, Somay’ın “Türkçeyi doğru, anlamlı ve derinlemesine kullanabilme aşaması çoktan geçilmiş.” cümlesi düşündürüyor. Somay’ın ‘ilginç fikir’ + bir ‘şaşırtmaca’ = kısa öykü şablonu konusunda söylediğine ise katılıyorum. Ancak birkaç öykünün çıkış noktasının aşina olduğumuz temalar etrafında şekillendiğini söylemeli. Bir öykü ise hem çıkış noktası hem de çatışma noktası açısından Black Mirror dizisinin “Entire History of You” bölümünü aklıma getirdi.

Kanaatimce seçkinin en vurucu yanı, genç yazarların kalemlerinin ne kadar kuvvetli olduğunu ortaya koyması. Bu sadece kurgu noktasında değil. Öykünün arka planında -ilk bahsettiğim öyküdeki gibi- “bilişsel”in yakalanması için çok ciddi emek harcayan, bu emeği ampirik tecrübesiyle ve yetkin bir dil vasıtasıyla okuru yadırgatarak, yabancılaştırarak bir “novum” şeklinde ortaya koyan genç yazarların eserlerini uzun vadede yeniden okumak dileğiyle.

İncelemenin tamamı bağlantıdan okunabilir.

3 Beğeni

Pangea yeni kitap:

“Gelecek henüz yaşanmadı. Onu ben yazacağım.”

İçinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarına doğru şehirler birbirinin üzerine yığılan katlar hâlinde yükselirken üç katlı İstanbul’da işlenen bir cinayetin ardından başlayan olaylar bizi geçmişe, paralel evrenlere, başka gezegenlere sürüklüyor.

Tanrısız’da polisiye ve bilimkurgu türlerini ustalıkla harmanlayarak bizleri 21. yüzyılın sonlarına götüren Mehmet Atılgan, muhtemel gelecek tasavvurunda da çıtayı oldukça yükseğe taşıyıp ters köşelerle okurun merakını diri tutmayı başarıyor.

“Benjamin Libet, 1973 yılında yaptığı deneyler sonucunda bilincin her şey olup bittikten yarım saniye sonra devreye girdiğini ortaya koymuştu. Yani şu an dediğimizde, geçmişte olmuş bir olayı yaşıyoruz. Bu durumu diğer nörofizyologlar da, hep geçmişte yaşadığımız ve bilincimizin tüm yaşananları yarım saniye sonra gösteren bir monitör gibi olduğu şeklinde yorumlamıştı.

Normalde tüm algılar beyne iletiliyor. Bilinçaltında değerlendirilip yorumlanırken, benlik hiçbir şeyin farkında değil. Zihnimizde canlanan, yani farkına varabildiğimiz bilgilerse epeyce uzun bir gecikmeden sonra kortekse, bilincin bulunduğu bölgeye gönderiliyor.

Ya birisi, dışarıdan gelen bilgilerin kortekse iletilmesini geciktirecek bir teknoloji geliştirdiyse? Ya bilincimize aktarılan görüntülerin daha geç algılanmasının bir yolunu bulduysa?

O halde gelecek çoktan yaşandı. ‘Şimdi’yi hatırlıyoruz. Gelecek ve şu an, tamamen bizim kontrolümüzün dışında.”

7 Beğeni

Bu seriye hala cesaret edip başlayamadım. Tanrısız’ı alan oldu mu hiç? Dikkatimi çekti de.

2 Beğeni

Şu kapağı poster yapsalar alırdım.

Kapak çizimi : Ebrahel Lurci
Kapak Tasarımı: Hamdi Akçay

7 Beğeni

Ottomania’nınki de çok güzel

3 Beğeni

Evet Ottomania hem kapak güzel hem kitap da güzel.

Ben genel anlamda bu dizinin kapaklarının çoğunu beğeniyorum.

2 Beğeni

Tanrısız - Mehmet Atılgan

Muhteşem bir hikaye, Hikayenin bilimkurgu yönü ilerledikçe akla her seferinde farklı sorular getiriyor. Paralel evren mi yansı dünya mı simülasyon mu ya da D…… mi? Neyse buna okur karar versin, zira ben sıcağı sıcağına okuyup bitirince karar veremedim.
Kitabın bilimkurgu yönü dışında yazarın kahraman bakış açısıyla anlattığı bölümlerde yaptığı yer yer çok sert toplum, devlet, insan eleştirileri de sarsıcı ve bana kalırsa ufuk açıcı analizlerdi.

Kitap iki farklı bakış açısıyla yazılmış. Bazı bölümler Tanrı bakış açısı bazı bölümler ise tekil şahıs bakış açısı. Tekil bakış açısı ile yazılan bölümlerde günümüzü değil de geleceği anlatan yazar işin esası günümüz toplumu, ideolojileri, din, devlet, insan vs tartışıyor. Hikaye büyük ölçüde İstanbul’da geçiyor. İstanbul 3 katlı dev bir şehir. Her katta içinde çeşitli tabakaların yaşadığı bir kast sistemi var. Toplum aslında günümüz İstanbul’undan farklı olmayan toplumsal bir kast sistemi içerisinde yaşıyor. Devlet her yerde, hatta çipler ile beyinlerimizin içinde fakat tüm bunlara itiraz eden anarşist bir örgüt var ve terör eylemleriyle sisteme, sistemin yöneticilerine saldırılar düzenliyorlar. Devlet de bu durumu kullanarak örgüt yapmış gibi göstererek terör eylemleri düzenliyor ve böylece topluma bir düşman gösteriyor.
Hikayeye ilişkin kitabın ilk sayfalarında öğrenilecekler dışında daha fazla bir şey yazarak sürpriz kaçıran olmayayım.

Özellikle kahraman bakış açısıyla yazılan bölümlerde yapılan toplum, devlet, insan, din, ideoloji vs analizleri / eleştirileri günümüz toplumları ve devletleri üzerine düşünen okurlar için ufuk açıcı okumalar olabilir.

Kitap da -yazarın neden böyle yaptığını anlamakla birlikte- biraz fazla olduğunu düşündüğüm cinselliğin anlatıldığı, tasvir edildiği kısımları gereksiz demeyeceğim ama fazla olduğunu düşündürdü bana.
Okuyanların hem toplum, devlet vs. analizlerin olduğu bölümlerde hem de bilimkurgu yönü kısımlarda üzerinde uzun uzun tartışacak ve konuşacak malzemeleri olacağını düşünüyorum.

Kitabın hikayesinin bilimkurgu kısmı ve toplum – devlet eleştirileri senaryolaştırıp filmi yapılsa çok izlenilecek güzel bir film ortaya çıkar gibi.

Pangea dizisi benim nazarımda çok özel bir dizi ve İthaki’nin yerli edebiyat adına yaptığı en başarılı iş olduğunu düşünüyorum.

14 Beğeni

Sadece cinsellik özelinde de değil, hikayeye hiçbir şey katmayan ve sırf satsın diye bolca eklenen her unsur eğreti duruyor bana kalırsa. Cinsellik de bunun en göze batanı oluyor.

4 Beğeni

Yeni kitap. Bu arada kitabın kapağı gerçekten çok hoşuma gitti. Bu serinin kapakları gerçekten iyi

6 Beğeni

Dizinin 16. kitabı “Kan Fermanı” yaklaşık yarısını okudum.

Hikaye Balkanlar da Bulgaristan’a bağlı Hristiyan ve Müslümanların bir arada sıkıntısız sorunsuz yaşadığı bir köyde geçiyor. Müslümanlar ile Hristiyanlar birbirlerine kız alıp vermiyorlar ama aralarında da bir sorun yok. Köyde mutlu mesut yaşıyorlar, ta ki bir gece cadılar, vampirler cümbür cemaat habis yaratıklar ortaya çıkana kadar :slight_smile:

Vampir, cadı hikayelerini sevmediğimden hikayeyi pek sevemedim gibi… Kitabı bitirince kitap ile ilgili daha net bir düşüncem olmuş olur.

GÜNCELLEME:

Kitabı okumayı az önce bitirdim ve düşüncelerimi çok uzatmadan şu şekilde ifade ediyorum.

Ben cadı vampir hikayelerini çok sevmem ama özgün bir hikaye bulursam da severek okurum. Bu kitap için bunları diyemeyeceğim. Özgün bir hikaye değil, klişe ve hatta bir çok tutarsızlıkların olduğu bir kitaptı.

Belki genel olarak hikaye tüm kitabı kurtarabilir mi diye okumaya devam ettim ama muhtemelen kitap aceleye kurban gitmiş, hem hikaye hem de kitap üzerinde çok çalışılmamış ve ortaya çıkan sonuç hiç de tatmin edici bir okuma deneyimi vermiyor.

Hikaye için seçilen kelimelerin hikayenin anlatıldığı yıl ile uzaktan yakından ilgisi yok. Bir çok çelişki var. Örneğin 132. sayfada 5 atlı asker diyor, sonra 1 asker ölüyor, 2 asker ulak olarak gidiyor ama devamında bir grup askerden sözediyor yazar yine. Hatta bunların bir kısmı nöbet tutuyor kalanları da dinlenmek için köydeki evlere dağılıyor.

Bir başka yerde:

"Beni korumanız gerek beyler " diyor. Beyler mi (!) ağalar olur ama beyler . :slight_smile: O yıllarda beyler hitabı inandırıcı gelmiyor.

Yine bir başka yerde “hormonlarımız normale döndüyse” diyor. Yazar bir tarih vermiyor ama bir yerlerde Fatih ve kazıklı Voyvada söz edip 300 sene sonra dediği için 1760-1770’ler diye kabul edebiliriz. O tarihlerde hormonları bilmez bu insanlar, 1900’lerden sonra bilinmeye başlandı.

Çok daha eleştirel gözle okunursa bir çok buna benzer daha hatalar olduğu görülecek. Pangea dizisi içerisinde orta, iyi ve çok iyi kitaplar var. Bu kitabı ise ortanın altı olarak görüyorum.

8 Beğeni

İlk’in ilk hikayesi, son yılların yükselen yazarlarından Afşin Kum’a ait. Gio roman ödülüyle taçlandırılan ilk romanı Sıcak Kafa ’yı çok yakında Netflix’te dizi olarak izleyeceğimiz Kum, Yeni Hayat Dükkanı ’nda ruh transferi meselesine giriyor, yine sinematografik bir hikâyeye imza atıyor. Kitapta Feyza Hepçilingirler (ki kendisi Afşin Kum’un annesiymiş, buyurun size bir edebiyat trivia’sı) ve Fuat Sevimay gibi bazı tanıdık yazarları ilk defa bilim kurgu yazarken görüyoruz.

Evrim Ağacı’nın kurucularından, bilim yazarı Çağrı Mert Bakırcı da ilk defa kurmaca alanında kalem oynatıyor ve Asimov’un 3 Robot Yasası’na dokundurduğu öyküsüyle nefis bir başlangıç yapıyor. Tarihi romanların yazarı Mehmet Berk Yaltırık da postapokaliptik semalarda uçurmuş hayal gücünü. Ustalar kendini belli ediyor; Müfit Özdeş ve Aşkın Güngör tecrübeleriyle iz bırakan öykülere imza atmışlar.

Derlemede en sevdiğim iki öykü İsmail Yamanol’un İlk Görev ’i ve Selim Bektaş’ın Gıcırtı ’sı oldu. İlki ironik ve cesur finaliyle dikkat çeken, kuantumlu karmaşık bir bilim kurgu; ikincisi ise bir kedi (İzafiyet Hanım) ile kara deliğin sevimli hikayesi.

İlk bu iki öyküde olduğu gibi bilim kurgunun farklı kanatlarını, eski kuşağı, yeni kuşağı, geçmişi, geleceği bir araya getiren bir panorama. 90’larda Türkiye’de türün kaderini değiştiren Metis serisinin sloganını doğrularcasına, “İyi bilim kurgu iyi edebiyattır” dedirten bir derleme.

Aslında İlk defa değil bir önceki seçkide de bir öyküsü vardı.

Evrim Ağacı’nın kurucularından, bilim yazarı Çağrı Mert Bakırcı da ilk defa kurmaca alanında kalem oynatıyor ve Asimov’un 3 Robot Yasası’na dokundurduğu öyküsüyle nefis bir başlangıç yapıyor.

5 Beğeni

Yaklaşan Pangea’lar


8 Beğeni

Merhaba!
Bu seriden halihazırda Istrancalı Abdülharis Paşa kitabını okuyorum ve beğendiğimi söylemeliyim. Sizden ricam bu seri içinden ilk 3, ilk 5 (veya siz ne kadar isterseniz :smiley: ) şeklinde bir sıralama. Önerilere açığım :slight_smile:

3 Beğeni

Pangea yenisi:

Sınırları belki ancak uzayın sınırlarıyla kıyaslanabilecek hayal güçlerinden doğmuş, bazısı fazlasıyla “tanıdık” bazısı ise olabildiğince “yabancı” metinler…

“Hiçbir görgü kuralı, hiçbir nezaket, hiçbir şeye saygı yok bu dünyada. Yalnızca oluk oluk akan para, yalnızca zehirli neon ışıklar, yalnızca kaçış ve kovalamaca. Gölgelerin sardığı pazarlar, naylonla sarılmış bedenler, gizemli şeylerin ticareti. Kaybolursun çoğu zaman. Orada hayat kovalar seni, bazen arzular, bazen de ismini bilmediğin bir düşman.”

Türkiye Bilişim Derneği Bilimkurgu Öykü Yarışması’nda 2016-2020 yılları arasında derece alan öykülerden yapılmış bir seçki, bir silsile…

Faruk Ayvazoğlu, Funda Özlem Şeran, Furkan Malkoç, Gökçe Mehmet Ay, İsmail Yamanol, İsmail Yiğit, Kadri Kerem Karanfil, Mehmet Kardaş, Meryem Demirli, Murat “duraladam” Dural, Nur İpek Önder Mert, Özgür Hünel, Ruken Asya Çiftci, Serdar Yıldız, Serkan Köybaşı, Şehriban Genç, Tuğrul Sultanzade

13 Beğeni

Uzun süredir Pangea’dan yeni eser göremiyorduk, güzel oldu.

5 Beğeni

Kitapta rahmetli Kadri Kerem Karafil’in de öyküsü var.

6 Beğeni

Muhtemelen Pangea’dan basılacaktır. Kurbağa Adası çok güzeldi. Umuyorum en az onun kadar iyi hikayesi vardır.

10 Beğeni

Malesef pangea kitaplığından çıkmadı bu kitap. Bağımsız çıktı.

3 Beğeni
11 Beğeni

Yeni

3 Beğeni