Kadın (Blues Tadında)

Tanıdığım kadınlardan biri yalnızlığı kendine pranga yapmıştı.
İçine girdiği hiçbir ilişkisinde dikiş tutturamıyordu.
Kendi tercih etmişti bu yolu; o, gitmeyi seviyordu.
Hep kendinden kaçıyordu… Yüzüne yakışan yorgunluğu vardı.
Kırdığı kalpler kadar parçalanmıştı kalbi, bu yüzden un ufak olmuştu hisleri.
Sevgi cümlelerinin bir anlamı yoktu!
Ona göre birine bağlanmak mantığın anestezi edilmiş haliydi.
Bu düşünce onun en büyük gerçeğiydi.

O, her ilişkinin başında görülen yalancı rüyayı seviyordu.
Birkaç gün süren toz pembe rüyalara satıyordu kendi gerçeğini.
Anestezi ettiği mantığı bir sabah kendine gelince, rüyasına düşen gerçekle yeniden yola koyuluyordu.
Ardında hep kırık bir kalp ve “Ne oldu?” sorusunu bırakıyordu.
Ama biliyordu, her insan muhakkak unutulurdu; kendi de unutulacaktı…
Kırdığı kalplerin diyetini unutulma umuduyla ödüyordu.
Unutulduğu kadar özgürdü.
O, gitmeyi değil yolu seviyordu.
O, hakiki bir yalnızlıkla özgür olmayı istiyordu…
Ve bir gün anestezi ettiği mantığının masada kalmasından korkuyordu…

-Koray Verakan-

2 Beğeni