Öykü Seçkisi'nde okumak için: Kalemdir ki Nice Hüsranla Bezenmiş – Aylık Öykü Seçkisi
“Rüyamda bir dolma kalemdim.” İçimde bir mürekkep denizi vardı, benim yarattığım. Sayfaya akıtamayınca zehirleniyordum zehriyle. O zehir ki Dünya’ya akmalı, öldürmemeliydi beni. Bu yüzden kendimi kağıda saplıyordum çoğu zaman. Kağıt ölmüyordu; aksine şehvet dolu bir birleşme. Arada kaynayan mürekkebi kimse görmüyordu; kağıt ve benim damarlarım dışında. Aşkımızın hiçbir şahidi yoktu; Tanrı dışında ki o bile… (DEVAMI…)
Çok güzel bir öykü olmuş, hiç sıkılmadan okudum. Kaleminize sağlık
Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.
Her cümlede farklı bir efsaneye nakşedilen desenler gibi hissettim kendimi. Akıcı ve merak uyandırıcıydı. Kalemine sağlık.
Perenciğim teşekkür ederim.
Okurken yarı mitolojik, yarı destansı, cansız nesneleri konuşturarak, biraz teolojik dil, biraz aktüel dilin kaynaştığı, sürükleyici bir öykü, kalemine sağlık.
Fatma Hanım çok teşekkür ederim çok naziksiniz. Başka mecralardaki okurlarımın da gelip Rıhtım’a üye olarak yorum yapması çok değerli gerçekten. <3 Sizin çok iyi bir okuyucu olduğunuzu biliyorum ve bu yüzden yorumlarınız daha da mutlu olmama sebep oluyor.
Merve❣️
Seni yeniden burada okuyabilmek ne güzel
Araf temasına göz kirptigin, Yanan Zürafa temasini da iyi sarmaladigin bir öykü olmuş.
Gözümü tırmalayan birkaç kelime vardı. Bunlarin dışında gayet hoştu.
Ellerine sağlık canım, kal buralarda:innocent:
Merhaba Gayeciğim. Araf temasından sen deyince haberim oldu, sonradan farkettim ki cidden öyle gibi duruyor. Teşekkür ederim güzel yorumun için.
Sevgili Arkadaşım Merhabalar,
Uzun bir zaman sonra tekrar buluşmak garip gelmedi diyemem ama alışmakta zorlanmayacağım aşikar. Kurguya yaklaşma biçimini sevdim. Dolma Kalem üzerinden yaratıcı ve temaslarına değinmek güzel bir fikirdi. Tablo üzerinden ilerlediğimizde akla üretmek ve yankıları istemsizce geliyor. Bunu teolojik bağlamda almak da bir fark yaratmış aslında. Dolma Kalem’in karakteri az biraz kaypak ki realite de bunun bir karşılığı olduğunu her geçen gün görüyoruz. Doğru olanı bilmekle bunu söyleyebilmek/yazabilmek arasında epey fark var. Eh Kağıt’ı kaybedişi, yıkımını getiriyor nitekim. Bu kumpasa düşme şeklini düşündüğümüzde birçok soru geliyor akla. Bir tanesiyle kapanışa geçebiliriz: “Yaratıcı yarattıklarından ne kadar habersiz kalabilir ki?” Son olarak bir tık acele sezdim kaleminde ne kadar doğru bilemesem de dil sürçmelerini ona yordum diyebiliriz. Araf temasına temasını fark ettim ama Gaye’ye yazdığını görünce gülümsedim Kalemin daim olsun, nice seçkilerde buluşmak üzere.
Ezgiciğim, güzel arkadaşım merhabalar.
Öyküyü gerçekten ayrıntılı okuyup, hissettiğini belirten yorumun için teşekkür ederim. Kaypak karakterler yazmayı seviyorum sanırım. İki yüzlü ve tilki karakterler okuduğum eserlerde de her zaman hoşuma gitmiştir. Dildeki hızım konusunda sana katılıyorum. Neden böyle biliyorum ama. Normal hayatta da her şeyi hızlı yapma çabam öykülerime çok yansıyor. Bunun üstünde özel olarak çalışacağım.
Yaratıcı yarattıklarından ne kadar habersiz kalır ki, soruna gelince. Aslında burada bir takip etmeme yok. Sonuçta kalemin şeytanla bir işbirliği var. Yaratıcı şeytanın gayet farkında değil mi? Kendisi vermedi mi ona izni? Yani Tanrı kaleme de kötülük iznini vermiş olabilir ki zaten de öyle.
Dil sürçmesi kısmını anlamadım. Tam olarak nerede sürçtüğünü söylersen bakabilirim.
Nas- nasıl kısmını diyorsan Nas Arapça’da ‘İnsan’ demek. Hayewan ise ‘Hayvan’ demek. Yani Zürafa ben insan değilim hayvanım, diyor kalemin nas- nasıl dil sürçmesinin yanıtı olarak.
Lakin elbette bunu okuyucu bilmek zorunda değil. En alt kısma bir sözlük koymalıydım. Başka sürçmeler varsa, belirtirsen sevinirim.
Bu arada başlığı dikkatimi çeken bir öykü hariç henüz hiçbir öyküyü okumaya fırsatım olmadı başk şehre taşınma telaşından. En kısa sürede senin öyküne de göz atacağım Ezgiciğim. Yorumun için teşekkür ederim.