Kanlı Soru İşareti 1. Bölüm: Tanışma

Merhaba. Fazla uzun sürmeyecek bir hikayeye başladım. Umarım hoşunuza gider.

Kaan kafasının içindeki düşüncelerle birlikte, sokak lambalarının aydınlattığı yolda yürüyordu. Dinlediği klasik rock müziği gibi hareketliydi düşünceleri, adımları ise bir o kadar ritme uygun. Yürüyüş yaptığı yol evinden yaklaşık on beş dakika uzaklıkta, küçük bir ormanlık bölgeydi. Çevrede iki katlı evler ve büyük siteler vardı. Şehir içinde küçük bir köy gibiydi… Kaan her akşam dükkanını kapattıktan sonra buraya geliyor, müzik dinleyip temiz hava alıyordu. Yürürken ruh hali çabuk değişiyordu; bazen etrafına dalgın dalgın bakıyor, bazen ise son derece keskin bir şekilde inceliyordu etrafını. Bu akşam enerjisi yüksekti. Sokak lambaları onun için bir nevi sahne ışığı gibiydi, o hisle yürüyordu; sanki prangalarından kurtulmuş gibiydi. Fazla karamsar bir adam değildi ama genel olarak mutlu da sayılmazdı. Onun için günü bitirmek yeterliydi.

Rüzgar, omuzlarına dökülen saçlarını sertçe uçuştururken sonbaharın geldiğini iyice hissetmişti. Hafiften üşümeye de başlamıştı. Cep telefonunu çıkarıp saate baktı; 21:52’ydi. Henüz geç bir saat olmasa da eve dönmeye karar verdi. Telefonuyla beraber ellerini de cebine sokup, adımlarını müziğin ritmine uymayacak derece de hızlandırdı.

Ormanlık bölge artık arkasında kalmıştı. Çevresinde mimarisi güzel evler ve yeşil ışıklandırmalar görüyordu. Buraya geldiği zaman kendini İstanbul’un dışına çıkmış gibi hissediyordu… Gürültü ve kaos sanki bu sokaklarla tanışmamış gibiydi. Beyaz renkli, küçük bir bahçesi olan evin önünden geçerken, bir duvarın çıkıntısına oturup ağlayan kadın dikkatini çekti. Kadını sanki görmemiş gibi önünden geçti ama fazla ilerlemeden kısa bir duraksama yaşadı. Bir yanı kayıtsız kalmak isterken, diğer yanı kadına derdini sormak istiyordu. Yanına gittiğinde çevrede kimsenin olmaması kadını korkutabilirdi, böyle düşünüyordu. Kendiyle süren birkaç saniyelik tartışmanın ardından arkasını döndü.

Yavaş adımlarla kadının yanına doğru yürüdü. Bir yandan ceplerini yokluyordu peçete var mı yok mu diye; yoktu. Kadına fazla yaklaşmadan duvara yaslandı. Gözlerinin önüne düşen saçlarını sağ eliyle arkaya doğru attı. Kafası yere paralel bir şekilde göz ucuyla kadına bakıyordu. Ciddi ama rahatlatıcı bir ses tonuyla “Keşke her ana hazırlıklı centilmen erkekler gibi cebimde peçete, çakmak bulundursaydım” dedi. Kadın, başını hafifte sağ tarafa çevirip Kaan’a baktı. Bir şey demedi, sadece iç çekiş sesi duyuluyordu. Kaan, kadını rahatsız etmemek adına hem mesafesini hem sessizliğini koruyordu. Hayatı boyunca ağlayan insanlara dayanamamıştı.

“Önünüzden geçen herhangi biri olsam da derdinizi paylaşabilirsiniz. Ne siz beni, ne de ben sizi tanıyorum; birbirimizi bir daha görmeyeceğiz… İnsanlar bazen hiç tanımadıkları kişilerle daha rahat dertleşir.”

Kaan oldukça rahat bir tavır sergiliyordu. Kadın, başını kararsız bir şekilde yavaşça sağa sola sallayıp, gözlerindeki nemi hızlıca sildikten sonra “Teşekkür ederim ama aslında orta da belli bir sebep yok” dedi. Kaan gülümseyip “Genelde ortada bir sebep olmaz zaten… Birçok sebep olur” dedi. Kadın, yüzüne yerleştirdiği belli belirsiz bir tebessüm ile “Psikolog falan mısınız?” diye sordu. Kaan, kadının tebessümünü fark etmişti; kadının rahatsız olmadığını tahmin ederek rahatladı. Samimiyetini koruyarak “Karanlık bir sokakta, bir evin önünde hüngür hüngür ağlayan kadına manevi açıdan destek olmaya çalışan biriyim sadece… Ama durum aşk acısı ise elimden pek bir şey gelmez, yine de iyi bir dinleyicimdir.” dedi. Kadın tekrar Kaan’a baktı. Bakışları hava kadar soğuktu ama ses tonu tam tersiydi.

“Geçen yıl annemle babamı bir araba kazasında kaybettim. Arada sırada böyle ağlama krizleri geliyor. İkisininde yokluğuna alıştım ama özlemlerinin üstesinden gelemiyorum. Bu hayatta hem çok şeye sahibim, hem de hiçbir şeye sahip değilim. Baksana dertleşecek kimsem olmadığı için sokakta ağlayıp hiç tanımadığım bir adama dert yanıyorum”

Konuşurken sesi titrese de artık ağlamıyordu. Kaan tüm ciddiyetiyle boğazını temizleyip “Babamı kaybettikten sonra böyle ağladığım çok olmuştu. Bazen arkadaşlarımla eğlenmeye giderdim sonra hiç beklemediğim anda bulurdu özlem duygusu… Sokakta ağlamasam da kafe ve bar tuvaletinde gizlice ağlamışlığım var” deyip yarım bir şekilde tebessüm etti. Kadın, Kaan’ın tebessümüne ortak olarak biraz meraklı, biraz da anaç tavırla “Özel değilse eğer neden vefat ettiğini öğrenebilir miyim?” diye sordu. Kaan başını yukarı kaldırdı. Gözleri dolmuş gibiydi ama duygusallaştığı için değil öfkesi ağır basmıştı. İç çekerek “İşten eve gelirken araba çarptı. Bu kadar basit, bu kadar kolay bir şekilde öldü. Koca bir ömür, kısa bir dalgınlığın kurbanı oldu ama kazayı yapan kişi ceza almadı” dedi. Kaan ve kadın sessizleşti. İkisi de birbirinin derdine ortak olmuştu. Sessizliği bozan Kaan oldu. Yüzünde çok daha samimi bir gülümseme ile “Bu arada psikolog değilim. Kitap ve plak sattığım bir dükkanım var” dedi. Kadın da gülümsedi. Az önce kadının yanına gelip gelmeme konusunda kendiyle savaşan Kaan gibi, kadın da kendi içinde bir savaş veriyormuş gibi duraksadı ve “İsmim Melda” dedi. Kaan, Melda’nın yüzüne bakarak “Eğer ismimi söylersem tanışmış oluruz ve tanıdığın biriyle dertleşmiş olursun, istersen ismimi söylemeyebilirim” deyip güldü. Melda da gayet sıcak bir tavırla gülüp “Dertleştiğim kişinin ismini bilmek isterim” dedi. Kaan yaslandığı duvardan doğrulup Melda’ya doğru bir iki adım attı. Sağ elini uzarak “İsmim Kaan, memnun oldum” dedi. Melda’da oturduğu çıkıntıdan kalkıp uzatılan eli sıktı ve “Memnun oldum Kaan. Artık eve gitsem iyi olur” dedi.

Melda beyaz renkli evin bahçe kapısına doğru bir iki adım atıp kapıyı araladı. Kaan şaşırarak “Burada mı oturuyorsun?” diye sordu. Melda gülerek “Sen de ‘bir daha birbirimizi görmeyeceğiz’ tabusunu mu yıkacaksın?” diye sordu. Kaan başını hafifçe sola kırarak “Ben her akşam buradan geçiyorum, bir daha ağlamaya çıkarsan rastlaşırız” dedi, ardından “İyi geceler” dileğinde bulunarak rotasını tekrar evine çevirdi.
Eve yaklaştığı sırada Kaan’ın telefonu çaldı. Yürümeye devam ederken telefonu açtı.

“Alo. Kaan müsaitsin değil mi?”
“Eve gireceğim şimdi Okan, hayırdır?”
“Oğlum haberleri gördün mü lan? Tam senin ilgi alanına giren bir şey olmuş.”
“Kardeşim akşam akşam lafı uzatma da ne olduğunu söyle”
*“Tamam tamam kızma hemen. Geçenlerde boğazına soru işareti çizilerek öldürülen biri vardı ya… Aynı şekilde biri daha öldürülmüş bizim buraya yakın bir yerde, millet seri katil falan diyor” *
“Sen zaten hayırlı bir iş için aramazsın ki beni”
“Ne var oğlum! Sen seviyorsun böyle şeyleri araştırmayı yazmayı, mis gibi olay işte”
“Yarın görüşürüz kardeşim”
“Hadi iyi geceler, uğrarırım yarın”

Bir hafta önce boğazında soru işareti şeklinde kesik olan bir ceset bulmuşlardı. Benzer cinayet bir daha işlenmişti. Kaan kendini bildiğinden beri seri katilleri araştırıp makaleler yazıyordu. Her ne kadar ilgisiz gibi dursa da bu olay epey dikkatini çekmiş ve meraklandırmıştı. Anahtarı kapı deliğine sokarken bacaklarının ağrıdığını hissetti… Neyse ki artık evdeydi…