Kara Kule

“If you have given up your heart for the Tower, Roland, you have already lost. A heartless
creature is a loveless creature, and a loveless creature is a beast. To be a beast is perhaps
bearable, although the man who has become one will surely pay hell’s own price in the end,
but what if you should gain your object? What if you should, heartless, actually storm the
Dark Tower and win it? If there is naught but darkness in your heart, what could you do
except degenerate from beast to monster? To gain one’s object as a beast would only be
bitterly comic, like giving a magnifying glass to anelephaunt. But to gain one’s object as a
monster . . .
Topayhell is one thing. But do you want to ownit?
He thought of Allie, and of the girl who had once waited for him at the window, thought of
the tears he had shed over Cuthbert’s lifeless corpse. Oh, then he had loved. Yes. Then.
I do want to love! He cried, but although Eddie was also crying a little now with the woman
in the wheelchair, the Gunslinger’s eyes remained as dry as the desert he had crossed to reach this sunless sea.”

Henüz serinin ikinci kitabındayım. Yukarıdaki kesit sanıyorum ki tüm seriyi bitirince bile en sevdiğim kısım olarak kalacak. Türkçe çevirisi kötü olduğu için İngilizcesini attım. Umuyorum ki diğer kitapların çevirileri daha iyidir. Gerçi şu anda yeni kapaklarıyla basıyorlar. Belki o baskıda bir editör elinden geçmiştir çeviri.

2 Beğeni

Bunca yıl sonra bile şu cümleyi gördüğümde tüylerim ürperiyor.

İkinci kitabın çevirisi çok kötünün de ötesinde kötü, ne zaman seriyi tekrar okumaya niyetlensem ikinci kitabın çevirisi engel oluyor bana, devam edemiyorum. İlk okuduğumda da çok rahatsız olmuştum ama bir şekilde sonuna varmayı başarmıştım. Diğer kitaplarda öyle bir sorun olduğunu hatırlamıyorum.

1 Beğeni

Umarım yoktur yahu. Roland’a ve Dean’e şimdiden çok alıştım. Jake ise kalbimde yara…

He looked, and saw a single star gleaming on the breast of the night.

“Isn’t it beautiful?”

“Yes,” he said, and suddenly, for no reason, his eyes filled with tears. Just where had he been all of his goddamned life? Where had he been, what had he been doing, who had been
with him while he did it, and why did he suddenly feel so grimy and abysmally beshitted?

Her lifted face was terrible in its beauty, irrefutable in this light, but the beauty was
unknown to its possessor, who only looked at the star with wide wondering eyes, and
laughed softly.

“Star light, star bright,” she said, and stopped. She looked at him. “Do you know it, Eddie?”

“Yeah.” Eddie kept his head down. His voice sounded clear enough, but if he looked up she would see he was weeping.

“Then help me. But you have to look.”

“Okay.”

He wiped the tears into the palm of one hand and looked up at the star with her.
“Star light—” she looked at him and he joined her. “Starbright—”

Her hand reached out, groping, and he clasped it, one the delicious brown of light
chocolate, the other the delicious white of a dove’s breast.

“First star I see tonight,” they spoke solemnly in unison, boy and girl for this now, not man
and woman as they would be later, when the dark was full and she called to ask him if he was asleep and he said no and she asked if he would hold her because she was cold; “Wish
I may, wish I might—”

They looked at each other, and he saw that tears were streaming down her cheeks. His own
came again, and he let them fall in her sight. This was not a shame but an inexpressi- ble
relief.

They smiled at each other.

“Have the wish I wish tonight,” Eddie said, and thought:Please, always you.

“Have the wish I wish tonight,” she echoed, and thoughtIf I must die in this odd place,
please let it not be too hard and let this good young man be with me.

“I’m sorry I cried,” she said, wiping her eyes. “I don’t usually, but it’s been—”

“A very trying day,” he finished for her.

Korkusuzca götürdüm boruyu dudaklarıma

Ve üfledim. Bilsinler “Childe Roland Kara Kule’ye geldi.”

1 Beğeni

Esinleninen şiirden mi?

Evet.
Robert Browning’in Childe Roland Kara Kuleye Geldi şiirinin son iki dizesi.

1 Beğeni

O şiiri nerden okuyabilirim?

İnternette olması gerek. Yoksa dahi 7. kitabın ek kısmında mevcut .

1 Beğeni

Şu sıralar Kara Kule serisiyle ilgileniyorum. Kitapların çevirilerinin geçmiş zamanlarda çok kötü olduğunu biliyordum ama şu an mevcut son baskılarda durum nedir, aynı mıdır, düzeltmeler yapılmış mı, bilen var mı acaba?

Eski basımlara dair bilgim yok, bütün seriyi yeni baskılardan okudum. Serinin ikinci kitabında çeviri yavan gelmişti ama diğer kitaplarda bir rahatsızlık hissetmedim. Çevirinin asıl metne sadık olup olmadığı konusunda ise orijinal dildeki halini okuyamadığım için bir şey diyemeyeceğim.

2 Beğeni

Maalesef kurtaramadık üstadı Altın Kitapların elinden. :frowning:

2 Beğeni

Yok mu bu seriyi bilen, okuyan, seven ? Hepiniz mi babalarınızın yüzünü unuttunuz ? Yoksa sizde silahşörlük sınavını geçemeyip utanç içinde batıya sürülenlerden misiniz ?

Kara Kule büyük umutlarla başlayıp devam ettiremediğim bir seri. Beklentim post apokaliptik dünyada büyücü kovalayan silahşor okumaktı kitap metafizik bilimkurgu western’e dönüştü. Bu nedenle de Susannah’ın Şarkısı’nda bıraktım. Ayrıca yazarın hikayeyi gereksiz detaylarla doldurarak sündürdüğünü düşünmem de seriyi bırakmamda rol oynadı.

Büyücü ve Cam Küre’yi de yarıda bıraktım; sonu belli karanlık bir hikayeyi okumak zevk vermemişti.

Tüm seriyi okudum ama ne okumak. Hayli zamanımı almış bir eserdir kendileri. Çok değişik tat vermiştir bana. Açıkçası hikayenin gidiş güzergahını ben sevmemiştim daha iyi olabilirdi sonu daha iyi olabilirdi ama karakterlerden dolayı mı bilmiyorum bu seri benim gözümde bir başka mesela bu zamana kadar okuduğum bir sürü eserde belli başlı ayrıntıları unuttum ama bu eseri okuyalı 2-3 sene oldu ve hala unutmadım neredeyse her şeyi hatırlıyorum. Mesela Rolandın romatizması vardı Jack sandviçi çok severdi gibi… bir daha okur muyum? Sanmıyorum çünkü yorucu bir eser. Okursam sadece büyücü ve cam küreyi okurum üç silahşörün macerası oldukça güzeldi çünkü. Bu arada cuthberti daha çok sevmiştim bizim silahşörden. Keşke King bu üçlüyle ilgili seri yapsa maceralarını anlatsa çok keyifli olurdu okuması.

Roland benim için gelmiş geçmiş en iyi kurgusal karakterlerden biri. İlk başta soğuk, huysuz ve acımasız tavırlarıyla sizi kendinden uzaklaştıracak gibi olsa da karakterin etrafındaki gizem sizi devam etmeye zorluyor ve seri ilerledikçe, Roland’ ın yaşadıklarına tanık oldukça ona hak vermekten ve hayranlık duymaktan başka seçeneğiniz kalmıyor. Gerçekten de okuduğum en duygusal en trajik hikayelerden biri onun hikayesi.
Ama Cutberth reisin yeri de ayrı tabi. Onunla ilgili beni en çok etkileyen şey neşesi idi. Gözünden bir okla vurulması, gözünün aşağı sarkması buna rağmen gülmeye devam etmesi ve gülerek ölmesi cidden çok etkileyiciydi. Şimdi bile yazarken gözlerim doldu resmen. Ah be Roland ne vardı sanki boruyu alsaydın. Berth reis senden son bir iyilik istedi. Onu da yapmadın, adam bir beddua eder böyle zaman döngüsüne takılır kalırsın işte. :smile:

@autarch Keşke biraz sabretseydin diyecektim de zaten Susannahın Şarkısına gelmişsin, oraya kadar etkilenmediysen bırakman normal. Kara Kule öyle bir seri ki seveni çok seviyor, sevmeyen de hiç sevmiyor.

1 Beğeni

Benim okuyup en tepe 10 serime sokacak kadar beğendiğim bir 7’lidir. Filminin o kadroya rağmen çok kötü olması bu seriye hevesi kırmıştır.

3 Beğeni

Hangi film? Öyle bir olay yaşanmadı henüz. İdris abinin hatrı için bile farklı düşünemem. :sweat_smile:

3 Beğeni

Ben Keystone world’ den geliyorum orada öyle bir film yok. Alternatif dünyaların halt yemesi bunlar :sweat_smile:

1 Beğeni

Seriden alıntılanabilecek çok kısım var. En sevdiklerimden biri de Roland ve Eddie arasında geçen şu diyalog:

The scariest, most terrifying thing that I fear?"
Yes."
My Imagination."
I thought you were going to say “Fear, itself.”
Then you have a small imagination."

1 Beğeni