Beni gözlüklü halimle bile yoruyor. Ama bir şekilde bitirmeye çalışacağım
Puntoların göz yorduğu konusuna katılıyorum.
Ben de Kuğu Şarkısı’nı okuyorum. Kitabı yarıladım. Bence çok güzel bir kitap. En önemlisi sürükleyici de… Bir Oğlanın Yaşamı da iyi bir kitaptı. Ama yine de Kuğu Şarkısı’nı daha çok sevdim.
Unutulmuş Fantastik Klasikler gibi bir kenara atılmamalı kesinlikle bu seri. Keşke kitapların hepsi, bilimkurgu klasikleri gibi ayraçlı olsaydı.
Güzel bir kitaba benziyor. İthaki bu seride çok ağırdan gidiyor. Keşke her ay en azından bir kitap gelse. Bazı ayları boş geçiyorlar.
Kapak müthiş olmuş. Bu serinin kapakları genel olarak çok güzel zaten.
Bu seri ve kapakları güzel olmasına güzel de, bir de yazı karakteri de guzel olsa… yorucu, baş ağrıtıcı ve itici.
Kesinlikle haklısınız. Yazı karakterine hala alışamadım. Okuma zevkinin bir kısmını götürüyor. Puntonun küçük olması işleri daha da zorlaştırıyor.
Dracula kitabının tekrar baskısını bir türlü yapmıyorlar. İthaki kapağını daha çok beğeniyorum
Joe Hill’in Tuhaf Hava kitabını otobüs durağında buldum ve işe gelince çerezlik olarak okuyayım dedim de okunacak gibi değil.
İthaki’yi tebrik ediyorum böyle berbat bir çeviriyi basıp yine şaşırtmadığı için.
Çevirmeni de Esat Ören’miş. Böylesi başarısız çevirmenleri ve yayınevini ifşa etmek gerekir. Ama daha da kötüsü okumayı çok istediğim Robert McCammon’un “Bir Oğlanın Yaşamı” romanının çevirmeni de Esat Ören’miş
Muhtemelen yapay zeka tarafından çevrilmiş ve düzeltilmiş. Başarısız demek bile gelmiyor içimden, ben de akşam bir başka otobüs durağına bırakacağım.
Kuğu Şarkısı da onun çevirisi o nasıl acaba? Alışveriş listeme eklemiştim.
Okumayı çok istediğim kitapları oldu İthaki’nin, ama çeviri konusundaki beceriksizliklerinden ötürü almadım. Paranın İthaki’ye gitmesindense cepte kalması daha hayırlı oluyor.
Kötü çevirmen Harmancı değil miydi? Ben söz konusu iki kitabı okudum. Bir Oğlanın Yaşamı zaten tek kelimeyle muazzam bir eser. Çeviride bir sorun varsa bile (karşılaştırma yapmadım) hissedilmiyor. Yine Tuhaf Hava da güzeldi. İlk öyküyü pek sevmemiştim ama diğerleri güzeldi en azından.
Çevirmen hakkında bir şey diyemem ama Esat Ören’in King çevirileri falan iyiydi sanki. Ben sadece Harmancı mimli sanıyordum.
Harmancı bambaşka bir seviye
Mehmet Harmancı’ymış. Evet, Ekşi Sözlükte kendisi için berbat bir çevirmen olduğu, çevirdiği cümleleri orijinaliyle kıyaslandığında kafasına göre atlamalar, metnin birçok kısmını hiç çevirmemeler, gibi serkeşlikler yaptığını; bu adamın çevirilerine ve bu adama iş veren yayınevlerine asla güvenilmemesi gerektiği, gelmiş geçmiş en kötü çevirmen dense yeri olduğu, adamın doğru düzgün Türkçe bile bilmediği söylenmiş. Ne diyelim, ateş olmayan yerden duman çıkmazmış.
İfşa edelim ki, ibretlik olsunlar. Ve belki o yayınevleri buraları okuyup akıllarını başlarına alırlar da eserleri bilirkişilere yeniden çevirmiş olarak yeni baskı yaparlar.
Tuaf Hava’yı ben severek okudum. Özellikle “Şarjör Dolu” öyküsünde çok etkilenmiştim.