Kibele Rönesansı

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Kibele Rönesansı – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Binlerce yıldır ikinci cins olarak sömürülen bütün dünya kadınları adına gerçekleştirdiğimiz bu eylemle tüm insanlığa Kibele’nin yeniden doğuşunu müjdeliyor ve yeni bir dünyanın kurulduğunu bildiriyoruz. Artık tarihin nesnesi değil bizzat onu yaratan tanrıçalar olacağız. Etnisite, din, coğrafya tanımadan kadınların bilinçlerini ve bedenlerini sömüren erkek emperyalizmi, tarihin lağımında hak ettiği yere süpürülecektir. Güç, artık biz kadınlarındır!”… (DEVAMI…)

4 Beğeni

Günümüz sorunlarının devam ettiği bir geleceği hayal etmek değişik bir deneyimdi. Özellikle son günlerde yaşanan olaylar sonucunda öyküdeki Kibele Rönansı’nın haklılığı tartışılmaz bir durum. Kısa ve güzel bir öyküydü. Kaleminize sağlık.

2 Beğeni

İsmi de kendisi kadar güzel bir öykü. Mitolojilere göndermeler içeren eserler, neredeyse, her zaman zengin bir yapıdadır zaten. Bu hikayede işlenen Kibele motifi oldukça güzel ve yerindeydi. Hele Kibele Cumhuriyeti fikrini epeyce sevdim ve ilham aldım. Kurgusal şehirleri ve ülkeleri oldukça severim… hikayeye tek eleştirim de bu yönde olacak. Hikaye biraz kısaydı. Kibele Cumhuriyeti hakkında ve 10 yıl içinde dünyada yaşanan dönüşümler hakkında biraz daha okumak isterdim. Lakin kısa olmasına rağmen zengin bir içeriğe sahipti Kibele Rönesansı. Üstelik bazı noktaları okuyucuya bırakmak da iyidir.
Bir despotun kölesi olmakla, tarihin yeni bir sayfasını açmak arasında ince bir çizgi vardır sahiden. Distopya oldukça hakikatli ve de güzel işlenmişti. Belki de sürükleyici bir roman olabilecek kadar güzel ve sağlam bir kurgu.
Erkekleri hayatta tutan gücün açıklanması, ve bunun sanki göz ardı edilebilecek kadar küçük bir şey olarak görülmesi, oldukça hoş, alkışlanası bir sondu.
Velhasıl, bana oldukça ilham veren bir öykü oldu Kibele Rönesansı. Zihnine ve kalemine sağlık.

1 Beğeni

Feminizm ve kadın hakları hususunda birçok tartışma yürütülmekte. Eril tahakkümün ortaya çıkardığı kabus iklimi, doğrudan kadınları ve dolaylı yoldan da olsa kimi erkekleri etkilemekte ve vicdanlarda onulması güç yaralar açmakta. Bununla birlikte, “dünyayı kadınlar yönetsin!” ve benzeri sloganların ardında yatan gerçekçilik de tartışmaya açık. Kadınların yönettiği dünyanın ideal bir düzene sahip olup olamayacağı yorumu elbette kişiye göre değişecektir; fakat, özgürlükler noktasında bireye tanınacak haklar nasıl şekillenecek, işte bunun üzerinde durulması çok önemli.

Roman katır gibidir, ne yüklesen alır ama öyküde bunu yapmak yalnızca metni ağır ve acılı bir ölüme sürükler. Dolayısıyla, öykü yazmak maharet gerektirir; böylesine zor ve çetin bir konuyu, Kibele’nin modern kültüre kattığı gelenek ve öğretilerle başarılı biçimde harmanlayan İsmail Yiğit de, ortaya kıymeti kendinden menkul, değerli bir iş çıkarmış.

Zaten halihazırda muazzam hayal gücü, konuya hakimiyeti ve akıcı anlatımıyla okuruna öyküye iştirak imkanı veren bir yazarken; sosyopolitik gerçekler ışığında gerçekleşmesi muhtemel bir geleceği, araştırmacı titizliğiyle ele alıp incelemesi ise ayrıca takdire şayan.

Hülasa, mutlaka okunması gereken, üzerine çapraz okumalar da yapılırsa kişiyi geliştireceğini düşündüğüm enfes bir hikaye, yazanın ellerine sağlık.