Evren…
Başladığı andan itibaren giderek büyüyen, sonu gelmez, kendi kendini doğuran maceraların farklı boyutlara nüfuz ettiği, sonunu görecek kadar yaşayanları müthiş maceraların, olasılıkların ve sonlarının anlamlandığı mekandır. Zaman ve mekan içerisinde sonsuz sayıda maceraların vuku bulduğu bu yerde, ölçülemeyen atom altından başlayarak madde ve ötesine kadar her şeyin başlangıcından sonuna kadar kendi hikayeleri vardır. Her birimiz, kendi hikayemizi yaşadıkça yazarız. Bazen veya kişiye göre bu hikayemizden sıkıldığımız olur. Bu durumda başka hikayelere yöneliriz. Daha heyecan verici, bizlerin asla yaşamayacağını düşündüğümüz bu hikayelerin bizlere sunduğu olasılıklar içinde kendimize yeni hikayeler bile yazabiliriz. Bu yazdığımız hikayeleri başkaları okuyarak sonsuz olasılıklarla, yeni hikayelerle kendi kurgularını sonsuzluğa katkıda bulunarak çoğalttıklarını hayal edin. Burada önemli nokta ise siz kimin hayatını yaşamayı hayal ederdiniz?
Aslında şunu şunu demek yerine, terapi niyetine hikaye yazmak içimden geldi. Bazen sıkılıyoruz gerçekten. Kitaplar ve filmler bizi bir nebze uzaklaştırıyor. Aynı şeyi hayal gücü ile hem terapi hem de yazma eylemine dönüştürebiliriz. Paylaşmaya bile gerek kimseyle…
Öyle tabi. Fakat bazen olur ya terapi için başlarsın saçma bir hal alır ama seni çok rahatlatır, paylaşmak istemezsin. Yoksa paylaşmayı seviyorum
Birinin hayatını yaşamak yerine hiç dünyaya gelmemiş olmayı dilerdim. Çünkü üzüntü veya acı, kim olursanız olun bir gün sizi mutlaka buluyor. Dünyaya hiç gelmemiş olsaydım dolayısıyla hiçbir şey için üzülmem, endişelenmem veya korkmam gerekmezdi. Çok karamsar göründüğünün farkındayım fakat biraz mantıklı düşününce bana hak verebilirsiniz.
Antik Yunan’da bir şair ya da eski dönem Japonya’sında ressam olmayı isterdim, şimdi düşününce. Kendi sanatımı icra ettiğim gibi öğrenci yetiştirir, onların da aynı kendileri gibi sanata gönül vermiş gençleri yetiştirdiğini görürdüm.
Bilmiyorum, hayal edince duygulandım bir anlığına da olsa .
Ben de duygulandım bir anda gözyaşım pıt. Vector-kun.
Ruh halime göre değişebilir bu sorunun cevabı. En mantıklısı parasal ve evrenindeki rütbeye göre güçlü bir karakter olması. Hatta direk tanrısal tipleri seçip rahat edebilirsin. Ancak bu net olarak beni dünyanın en mutlu insanı yapar mı emin değilim.
Bir zamanlar Doctor who’daki Amy Pond olmak isterdim. Hem kızıl, hem cool hem de doktorla yolculuk ediyor. Daha ne olsun.
Ben bir kendi hayatımı yaşayayım da başka bir şey istemiyorum.
Şimdi dönüp bakıyorum da duygusal bir yoğunlukla o mesajı yazdığım apaçık ortada . Ayıptır söylemesi ne Japon tarihinden haberdarım ne Antik Yunan’dan. Bilgili olan biri varsa beni aydınlansın lütfen.
Hayal kurmayı sevmek bazen böyle pis bir şey olabiliyor .
Her zaman söylenen bir söz vardır. Bunu küçükken duymuştum da umarım bir şeyler yaparım demiştim. Sonuç olarak hiçbir şey yapamadım. Meşhur söz: Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın. Peki sen bu yaşına kadar ne yaptın? Bu söze verilecek çok fazla cevap vardı da hiçbir zaman veremedim, veremedik…
Osmanlı özellikle kuruluş ve yükselme dönemi padişahlarına hayranım. II. Bayezid hariç olabilir. Hepsi de tarihe geçecek işler yaptılar. Belki de yanlış çağda doğdum. Ne yapalım?
II Beyazid Ankara savaşında yenilen miydi?
II. Bayezid Fatih Sultan Mehmet’in oğlu olan. Sizin dediğiniz Yıldırım Bayezid yani I. olan
Parası olanın…
Çok teşekkür ederim
Başkasının hayatını yaşamak istemezdim.
Bilemiyorum… Sanırım kimsenin.
Net bir şekilde, kendi hayatımın buhranından aşırı memnunum. Kimsenin bol paralı yahut pırıl pırıl toz pembe huzurlu hayatını istemem.