Geceleyin gülümseyişi ay ışığında
Göz kırpışları yıldızlar arasında
Martının kanatlarında yüklenmiş
Gülüşü kendinden muaf
Derdi sevgiden azat
Çığlıklarda parabolik hüzün
Soğuk diyardan salınır adımları
Laleler yaslanır ayazın omuzlarına
Kar düşer beyaz lalelerden adımlarına
Dağlardan esen meltemin kollarında
Bir martı süzülür kırmızı kanatlı
Alır laleleri kanatlarına
Palandöken’den dökülen çığ gibi
Kanatlarından saçılanları giyer İstanbul
Sınırları çizilmemiş dalgalarda
Rolünü çoktan terk etti güneş
Giderken dünden kalma halesini
bıraktı deniz kabuklarına
Uzanmış Marmara’ya Kız Kulesi sere serpe
Narin boynunda kabuklardan kolye
Ayaklarında hal hal gecenin ışıltıları
Göz kırpar Galata’ya muzipçe
Aşklarının fısıltısı deniz kabuklarının içinde
Mart yüklü gemilerin rüzgarı kuşluk yelkenleriyle
Kırmızı Martı’ nın özgür ruhu dümeninde
İlticası ruhuna bürünmüş bir martı
Sesinden nadide bir rüzgar eser derinden
Gece için elbise diktiren Kız Kulesi’nin provalarında
Tınılarında hüzün ‘yükte hafif pahada ağır’ inceden
Yedi Tepeli Şehir’ de kırmızı lalelerden yağmur damlaları
Senfonik bir lalezara çevirdi sokakları
Bir Kız Kulesi ki İstanbul’un güzelliği
Bir Kırmızı Kanatlı Martı ki kalbimin incisi
Gökyüzünde saçları güneşle taranır
Salınır gökkuşağıyla bağlanır
Eteklerini savura savura dolaşır
Bir de;
beyaz bulutlardan şapka takar
Salınır sınırları çizilmemiş dalgalardan
benzersiz bir meltem
Yolu düşer Ezgi’nin latif ve zarif saçlarına
Savurur meltem narince denizin fısıltılarına
Yankısı uzaklardan uzaklara ruhuma
Ezgisel sesi sızar düşlerime
Bir gece vakti ay döker incilerini denize
Betimsiz özlemi çöker gözlerime
Deniz söyler
Mehtap ile dinleriz
Gözlerim uzak ufukları arar
Dalgalar sahili döverken
Ruhuma kanat sesleri fısıldar
Hüzün gözyaşlarını buyur ederken
Görünür gökkuşağı Deniz Atından
Düşer renkleri martılara
Dökülür kanatlarından renkler
Saklar içinde martıların ruhunu
Vapurlar üzerinde oluşturur gölgeler
Yansımaları akar denize
Mavi suları giyer üzerine
Bir bir atar adımlarını düşler merdivenine
Yükünü bırakır mercanımsı gökyüzüne
İşler ruhları madenlerinde gece
‘Üç Renk’ dolgulu bir mücevher’ bahşeder nadide
Ay ve yıldızın kuryeliğinde
taşınır hüzmelerle
Bir Ezgi takar saçlarına
bir de Kız Kulesi
Gece kayıp bir gemi
Özlem dökülen bakışlarımda, yüzen
‘Kırmızı Fırtına’ nın sesi
Geminin yelkenlerine süzülen
Güneş dokunmuştu saçlarının tellerine
Yaşam veren sıcaklığını bahşetmişti yüzüne
Kızıllığı gözlerinde
Halesi dalga dalga denizin maviliğine
Yüzünün narin sahillerinde
Bakışlarından yansıyan gelgitler
Loş akşam karanlığına yelken açan gökyüzüne
Buket buket mercanımsı gökyüzü dökülür saçlarına
Kayıp gemi demir atar limana
Gözlerinden sızan yıldızların ışıltılarına bağlanır
Saç tellerine ayın şavkı asılır
Kayar gemi inatçı bir saç telinden yüzüne
Düşlerimin gülümseyişine salınır
Şehrin ışıkları denizin bedeninde nefeslerken geceyi
Sarmalanmış hüznün dumanında yüzer bir aşığın gözleri
Kadıköy han, İskele kapı
Deniz pencere
Üstünde buğu; vapur ve martılar
Bakarım kapıya
Gözlerim pencereyi
Belki Ezgi’nin yolu düşer hana
Beklerim, beklerim…
Hancı; akşam karanlığı;
Doldur bir saat daha Ezgi aşkına
Gece kayıp bir gemi
Yarına umut dökülen bakışlarımda, yüzen
Güneşi sakladım gözyaşlarımın arasına
Ağladıkça doğasın diye bakışlarıma
Temmuz 2009