Eski forumumuzun şöyle güzel bir etkinliği vardı.
Burada da olmasın mı?
Hadi yazalım!
Başlıyorum:
“Kör Saatçi olur mu?” dedim adama. Hiç seslenmedi. Sağırdı da belli ki. Birden “Evlat,” dedi. “Başka Görme Biçimleri de vardır.”
Eski forumumuzun şöyle güzel bir etkinliği vardı.
Burada da olmasın mı?
Hadi yazalım!
Başlıyorum:
“Kör Saatçi olur mu?” dedim adama. Hiç seslenmedi. Sağırdı da belli ki. Birden “Evlat,” dedi. “Başka Görme Biçimleri de vardır.”
Karamazov Kardeşlere yemeğe giderken kumarbazların bulunduğu bir sokaktan geçiyorduk, ölümüne oyuna dalmıştı insancıklar, çıt çıkmıyordu. Beyaz gecelerden biriydi, mehtap, bulutları gümüşe boyuyordu. Gökyüzü boş bir sayfa gibiydi, sanki yeraltından notlar bu sayfaya yazılmak için rögar deliklerinden fışkıracaktı. Yanımızdan bir delikanlı geçmese, etrafı ecinniler sarmış sanacaktık. Ne budalalık! İyice geç oluyordu ya, ev sahibesi uyumadan eve varmayı umduk, yoksa ezilenler gibi kapıdan geri dönecek ve ziyaretimizi öteki bir güne bırakacaktık.
Bu İffetten yoksun, insanları etkilemek için “Şık” giyinen, oldukça Şıpsevdi ve şaşırtıcı derecede Utanmaz Adamla bir gezim esnasında tamamen Tesadüf eseri karşılaşmıştım. Ondan sonra da olay İki Hödüğün Seyahatine döndü. Kaderin Cilvesi, bir Deli Filozofla bir Cehennemliki aynı yola koydu.
@acimatriyarka @humanoidaktilo harikasınız. Ellerinize sağlık.
Taş Kapılar ağır ağır açılırken, yoğun bir sıcaklık dalgası genç adamın soğuktan ifadesini yitirmiş yüzüne çarptı. Genç adam yanındakine döndü.
“Bu Rüzgarın Adı ne, dede?”
Bilge Adamın Korkusu, yüreğinden gözlerine tırmanmıştı. Başını umutsuzca salladı.
“Rüzgar değil bu oğlum. Rüzgarların kokusu olmaz.”