Kitaplardaki Çeviri Sorunları

Aslında bence uymuyor. Catch up, yetişmek ve ketçap üzerinden ses oyunu. Dolayısı ile bebek domatesin bir şeye salça olduğu yok, geride kalıyor sadece. Diğer tercih de ezik olma ile uyumlu ama o da yetişme ile uyumsuz.

Ketçap ve yetişmeye uygun bir şey benim de aklıma gelmedi. Dipnot olmayacaksa ikinciyi tercih ederdim sanırım.

2 Beğeni

Bizde özellikle bir konu da fikrini belirten gençlere veya çocuklara sen çok konuşma veya sus büyüklerin işine karışma denir. Hatta sen her şeye salça olma deyimi kullanılır. bu açıdan uygun. İlk başta ki geride kalmayı değiştirmiş daha uygun hale getirmiş.
Edit: :man_facepalming: @periyodiknesriyat kusura bakmayın arkadaşa cevap verirken yine size göndermişim.
@isos81

1 Beğeni

Ben Türkçe uyarlamalar uygun değil demedim, orijinal ile uyumsuz dedim ama sonradan fark ettim ki geride kalma eylemi de değiştirilmiş. Ben onu fark etmemiştim yazarken, sadece sona odaklanmıştım.

Bu durumda uyarlama olan her iki şaka da gayet güzel olmuş.

4 Beğeni

Bence de olmamış. Çünkü yönetmenin/senaristin fıkrası yerine çeviren kişinin fıkrası olmuş. Kitap olsa dipnotla halledilebilir. Fakat film olunca biraz zor tabi. Ama bunu da doğal buluyorum. Nitekim bize ait bir fıkrayı İngilizceye birebir çevirmek de mümkün olmayabiliyor.

İthaki’den Arthur Machen’ın Üç Sahtekar kitabını okuyorum.

Kitapta bu yaygın anlatım bozukluğu sık sık karşıma çıkıyor. Ötürü kelimesi gereksiz, “şüphe duymadığından,…” ya da “şüphe duymaması nedeniyle” olmalıydı.

Burada görmesem de çevremde en sık duyduğum gereksiz kelimeli anlatım bozuklukları “Hâlen daha, daha henüz” gibi şeyler.

Ve kalbimi en çok yaralayan da iyi olduğunu bildiğim çevirmenlerin dahi çaresiz anlamındaki “umarsız” kelimesini “umursamaz” anlamında kullanması.

5 Beğeni

O kadar haklısınız ki. İyi çeviri yapmak için sadece kaynak dili değil erek dili de iyi bilmek gerektiğini görüyoruz.

Peki Türkçeyi iyi bilmek için ne gerekiyor? Kitap okumak sanırım. Peki okuduğumuz her kitap çeviri ise nasıl Türkçenin “doğal” kullanımını göreceğiz?

Bana kalırsa Türkçe klasikleri terk ettiğimiz için bu oluyor. Tabi forumda da gördüğümüz üzere Türkçe klasikleri okuyan çok. Ama maalesef bu sadeleştirme belası yüzünden o klasikleri de “gerçekten” okumuyoruz.

Çok uzattım.

Özetle, nitelikli Türkçe okuyan bir nesilden iyi Türkçe konuşan, yazan bir çevirmen nesli doğar. Sürekli çeviri eser okuyan bir nesilden Türkçenin suyunun suyunu bilen bir çevirmen nesli doğar.

9 Beğeni

Dediğiniz gibi sadece çeviri okumak ciddi bir sorun. Ve malesef şahsen yeni nesil Türk yazarları her denediğimde irili ufaklı bu tarz yanlış kullanımlara rastlıyorum. Türkçe’de ciddi eksikleri olduğunun farkında bile olmadan yazar olmaya çalışmanın sonucu bu. Ve sanırım sadece çeviri okumuş olmanın.

Bir de Türkçe’yi düzgün kullanmamayı marifet sayan bir kesim var ki bu konuda yorum bile yapmak istemiyorum.

3 Beğeni

Ben de bir kısım çevirmenin/editörün Türkçeye hakim olmadığını düşünüyorum. Bunu daha önce de ifade etmiştim gerçi. Verdiğiniz örnek güzel. Bunun dışında özne-yüklem uyumsuzluklarına da çok rastlanıyor.

3 Beğeni

Bunu yazdıktan sonra aynı kitapta aşağıdakine rastlamak :woman_facepalming:

4 Beğeni

Bence editörün ismini de yazın,editörün yapması gereken işlerden, esas görevlerinden birisi bu.

4 Beğeni

Bizim çevirmenler anlamadıkları veya yetersiz kaldıkları yerde kafalarından cümle uydurmakta buluyorlar çözümü. Hikayeyi ciddi olarak değiştirenleri de mevcut. Sıkıştır babam zırvaları araya, zaten kim fark edecek. Bizim editör bile okumuyor çevirimi.

Editörler de güya çeviriyi aslıyla karşılaştırıp kontrol ediyorlar. Normal prosedür, yersek.

3 Beğeni

Ben de editörlerin (hepsi değil tabi) çoğunlukla okumadığını düşünüyorum. Çünkü öyle bariz hatalar oluyor ki fark etmemek imkansız.

1 Beğeni

Editörlerin kitapları okumadıkları zamanında şu haberlerden belli olmuştu zaten.

https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&url=https://www.cumhuriyet.com.tr/amp/haber/cocuk-kitabinda-skandal-tecavuz-hikayesi-mebden-aciklama-geldi-1761361&ved=2ahUKEwjat5G40djwAhWZgP0HHUZ_B_YQFjABegQIBBAC&usg=AOvVaw3HKPygbMxIbJNHRzgjo5s9&ampcf=1

Garipsemiyorum bile artık.

2 Beğeni

“Şüphe duymadığından ötürü / şüphe duymadığından dolayı / şüphe duymaması nedeniyle”

Bunların hepsi aynı anlama gelmiyor mu, yoksa ben mi yanlış biliyorum :smile:
Anlatım bozukluğu varmış gibi gelmedi bana. Günlük kullanımda olmadığından/yapmadığından deyip dolayı kelimelesini kullanmıyoruz ama bu, konuşma dilinde böyle ve bir kitapta bu kullanımı görmek dili bozan bir etken bence. Makale dilinde de dolayı/ötürü kelimeleri kullanılır mesela.

-den eki burada neden sonuç ilişkisi kuruyor, dolayısıyla yine neden sonuç ilişkisi kuran ötürü/dolayı gibi bir kelimeye gerek yok. Yani ilk iki örnek yanlış, ama üçüncüsü doğru çünkü orada -den kullanılmamış.

Yani sadece konuşma dilinde değil, hem yazı hem konuşma dilinde doğru kullanımı bu. Dolayı/ötürü kelimeleri de kullanılsın tabi ama doğru biçimde.

-Şüphe duymadığından
-Şüphe duymadığı için
-Şüphe duymaması nedeniyle
-Şüphe duymuyordu, dolayısıyla…

Doğru olanlar bunlar.

4 Beğeni

Binaenaleyh kelimesinin anlamını TDK, “bundan ötürü” olark vermiş. Bu kullanım doğrudur diye düşünüyorum.

Ötürünün kullanımı bu zaten. Bundan ötürü şundan ötürü, bir “şey” den ötürü. İsim soylu kelimelerle birlikte kullanılıyor.

“Bu davranışından ötürü sana kızgınım.” gibi.

Ama benim verdiğim örnekte fiil var. Fiillerde -den ve ötürü/dolayı birlikte kullanıldığında anlatım bozukluğu oluyor.

“Böyle davrandığından ötürü sana kızgınım.” yanlış olurdu yani.

2 Beğeni

Tam olarak aynı örnek mi bilmiyorum ama böyle bir kullanım buldum. Yusuf Atılgan’ın Bütün Öyküleri adlı kitaptan.

Hatalı, en azından benim dilbilgisi bilgime göre. Bu konuda daha fazla diyeceği olan varsa ben de bilmek isterim.

2 Beğeni

… ona deli dediklerinden, Karaca Veliler evcek köyün yarısıyla küsüştüler. Doğru kullanım bu olmalı. Ötürü sözcüğü fazladan kullanılmış. Sınavda çıksa, anlatım bozukluğu olarak işaretlenir.

Tabi verilen örnekte, belli bir yöreye ait ağızla (umarım ağız burada doğru sözcüktür) konuşulduğu için üzerinde çok durulmayabilir. Yaşar Kemal’de bazen rastlıyoruz benzer kullanımlara.

2 Beğeni