KR Kitap Kulübü #5 Giovanni Papini - Kaçan Ayna

dün okudum ve bittiğinde, bu eserden haberim olduğu için çok şanslı hissettim. harika bir seçim olmuş.

6 Beğeni

Şimdiye kadar kulüpte harika kitaplar okuduk. Ancak beşi arasında benim de favorim bu eser oldu.

2 Beğeni

Ankette oyumu başka bir kitaba vermiştim ama okuduktan sonra Kaçan Ayna’nın seçilmiş olmasından dolayı çok mutlu oldum. Kısacık kitapta bu kadar yoğun öyküler beklemiyordum. Papini ölümü, intiharı, karanlığı insanı bunaltmadan anlatmış bir şekilde. Her öyküde ayrı bir iç hesaplaşma var.
Bütün öyküler etkileyiciydi. “Havuzda İki Yansı” ve “Sen Kimsin?” favorilerim sanırım.
Okumayı biraz aceleye getirdiğimi ve sindiremediğimi düşünüyorum. Düşsel Konçerto’yu edinip geniş zamana yayarak okuyacağım.

6 Beğeni

Peşin Not: Anketten iyi ki bu kitap çıktı.

Kitabı Dost’un baskısından pdf olarak okuyorum. Şu ana kadar öykülerin sonlarını tahmin edebilmekle birlikte bu durum içe dönük öykülerini sevmeme engel olmadı. Fakat her şeye rağmen bahsetmek istediğim bir öykü var. Bilmiyorum siz bu aşağıdaki öykü için belirteceğim durumu fark ettiniz mi? Tartışmayı çok isterim :slight_smile:

Beyefendinin Son Ziyareti

Şeytan alegorisine konu olmuş bir öyküydü. Keyifle, satır aralarını didikleyerek okudum.

Şeytan nereden mi çıktı? Öyküdeki Hasta Beyefendi’nin izleğini takip edelim.

  1. Öncelikle bir “düş” olduğunu, “yüce bir varlık tarafından düşlendiğini” fark ediyor. Bilinç kazanıyor.
  2. Bu uğurda ona tapınmaya benzer hareketler sergiliyor. İyiliğe, güzelliğe yöneliyor. Onun ilgisini ona layık olmaya çalışarak çekmeye çalışıyor. Diyorum ya, bir tapınma haline bürünüyor.
  3. Sonrasında isyan etme kısmı geliyor. Başta “yüce” olarak kabul ettiğini daha aşağılık bir forma sokuyor. Olabilecek en kötü hareketleri sergileyip, en karanlık varlıklarla arkadaşlık kurarak bir başkaldırı sergiliyor. Yaratıcısına kafa tutuyor. Ama özünde yine dikkatini çekmek isteyen bir tavrı var.
  4. Sürekli düşleyeni uyandırmaya çalışıyor.
  5. Kendisi düşleyenini göremezken herkes onu görüp duyabiliyor. Bu da düşleyenini daha da ulvi bir hale sokuyor.
  6. En sonunda kendisi ortadan kaybolduğunda, yani ölümlü gözler onu göremez olduğunda, onu “bir tek kişi” görüyor: Düşleyeni. Yaratıcısı.

Hasta Beyefendi, ki “hasta” olarak tabir edilmesi bile bu alegorinin bir parçası, tüm o seyirmeleriyle birlikte aslında her zaman düşleyeni tarafından görüldü, gözetildi. Ve müdahale edilmedi. Ne kadar da tanıdık :slight_smile: Ama kendisinin onu görme isteği, ya da başka bir deyişle gözüne girme isteği, hep baki kaldı.

Yorumumu bitirirken bir başka öyküye dair şarkı bırakmak istiyorum, çünkü okurken zihnimde bu şarkı çaldı durdu.

Öykü: Neysem O Olmak İstemiyorum Artık

Şarkı:

Don´t want to be who I am
I want to be who I imagine I am

5 Beğeni

Ben de okuyabildim sonunda. Bitirmiş değilim gerçi ama çok az kaldı. Öykülerin genel temasını aşağı yukarı anladığım için üşenme moduna girmeden yazıyorum. Nasıl bu kadar derin konulardan bahsedip hem de kısa ve insanı sıkmayacak biçimde yazabilmiş Papini hayret ediyorum. En son okuduğum öykü Sen Kimsin ve şu an ben de durup düşünüyorum sen kimsin??

5 Beğeni

Ben de okuma listeme ekliyorum o zaman Kaçan Ayna’yı. Çok beğenilmiş forumda.

2 Beğeni

Kitabı okuyorum, öyküleri beğeniyorum ama gözünüzü seveyim bu nasıl çeviridir!
Dilde Türkçeleşme sonucu birçok ilginç kelime kazandık, eski olanları hatırlama imkanı bulduk ama şunun ucunu kaçırmayalım lütfen. Günlük hayatta kullanılan, herkesin bildiği sözcükler bile bir garip “Türkçe” halleriyle yazılmış.
Kelime, hissetmek, tahmin, mesela, rüya, sakince yerine sözcük, duyumsamak, kestirim, örneğin, düş, dingince kullanılmış. Anlatım hiç akıcı değil. Kırmızı Kedi’den okuyorum, Şadan Karadeniz çevirisi.

1 Beğeni