Yazarıyla birebir iletişime geçme fırsatımız olacağı için haddim olmayarak eleştirel bir gözle hatta belki de daha bir irdeleyerek okuduğumu itiraf etmekle başlayayım. Kısacık bir kitap bir oturuşta dahi okunabilir, ancak neredeyse her hikayeye hakim boğucu kötülük beni yordu. (Birçok hikayenin sonunda burnumu kırıştırdığımı hatırlıyorum.) Özellikle mutlu sonlara alışkın bir bünyem olduğu için belki de bilmiyorum.
(Yorumu yazıp bitirdiğimde farkettim; belki de birçok kötü karaktere hak veriyor olduğumun ayırdına varmaktı beni rahatsız eden, içimdeki kötüyü uyandırdığı için öyküler hoşuma gitmedi belki, bilmiyorum.)
Okunan kişiye göre değişen sübjektif bir değerlendirmenin ötesinde söylemek istediğim ise yazarın dili akıcı, hikaye örgüsü sağlam, okutuyor kendini, ancak kitaba hakim anlayış olan ivmesi bir anda (çoğunlukla sonuçta) tavan yapan öykü tercihi bir süre sonra sıkıyor, aslında beklenmedik olması gereken beklenene dönüşüyor ve tahmin edilebilir oluyor. İlla vurucu bir son kaygısı güdüldüğünü düşünmüyorum ancak kitabı bitirdiğimde böyle bir düşünce ister istemez aklıma düştü.
Bunların ötesinde karakterler, mekanlar, zamanlar öyle güzel aktarılmış ki hiç sıkıldığımı hatırlamıyorum okurken. Hatta öyle ki iskeleti bu öykülerden her biri seçilip koca koca romanlar dahi yazılabilir dedim.
Karakterlerin hissettiklerinin aktarılması da çok başarılıydı. İlk Görüşte Ölüm başlıklı öyküde duyulan sevgiyi, aşkı ve yok etme isteğini öyle duyumsadım ki iliklerimde, hiç yadırgamadım yaptığını karakterin hatta. Sonda olduğu için belki, belki de tamamen içine aldığı için beni İlk Görüşte Ölüm en sevdiğim oldu.
Kitapta altını çizdiğim satırlardan birkaçını da yazarak sonlandırıyorum yorumumu:
“Yaşamdan en çok kendilerinin tat aldığını zannederdi böyleleri. Oysa bucak bucak gezmelerinin asıl amacı, ağızlarındaki geçmek bilmeyen yavan tadı bastırmaktı.”
“Dünyayı anlamak için seyahat ettiğini söyleyen seyyah, henüz insan ruhunu anlayamamış olacak ki…”
“Sözlerinden kaçabilenler, gözlerine yakalanıyordu.”
“Aklım, kendisinden esirgediğim sesleri, görüntüleri, kokuları kendi yaratırdı.”
“Artık sahip olmadığım bir şeyin bıraktığı boşluğun bana tekrar acı vermesini istemiyordum.”