KR Kitap Kulübü #7 Ernst Jünger - Cam Arılar

Merhaba, kusura bakmayın biraz geç katılıyorum.

Savaşı ve sonrasını anlatan, o atmosferi aktaran eserlere karşı benim de @yzkbicak gibi ilgim var. Bu kulüpte daha önce, özellikle savaşı anlatmasa bile savaşı bizzat deneyimleyen Kurt Vonnegut’ın Otomatik Piyano’sunu okumuştuk. Şimdiyse hem yazarı hem de eserin içeriği savaşla içli dışlı bir eseri ağırladık.

Jünger de birçok çarpışmaya katılıyor, yaralanıyor… Vonnegut’ın deneyimleri de çok sertti, Dresden bombalanmasında mahsur kalmıştı. Bunun gibi olayların yazarın kalemine yansımaması tabii ki düşünülemez.

Benim kitapla ilgili beğendiğim ve beğenmediğim taraflar var. Ancak genel olarak bakarsak ortalama bir eser olduğunu söylemeliyim, özellikle “kurgu” konusunda beni rahatsız eden kısımlar oldu.

Şu konu hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. İlk başta kitap dışından yazacağım. Tabii ki deneyimlemedik(m). Savaş insanları bambaşka bir hâle sokuyor, yeni bir “normallik” yaratıyor. Yaratmak zorunda. İnsanlar uyum göstermezse katlanamaz. Her gün ölümün pençesinde yaşamayı tahayyül etmek bile korkutucu. Bunu aktif yaşayan insan yeni bir gerçeklik, normallik oluşturmalı.

Okuduğumuz, duyduğumuz vb. aracılığıyla görünen o ki bu deneyimler insanlarda tabii ki değişim gösteriyor. Örneğin psikopat için savaş kanundan sıyrılıp ona hizmet eden bir yola dönüşüyor. Ancak bu küçük bir kesim. Diğerleri içinse böyle değil.
Bazıları vatan görevi, propaganda aracılığıyla savaş esnasında gördükleri ve yaptıklarını normalleştiriyor. Yoksa tamamen pes edip intihara gider. Ancak bu sonrasında TSSB veya başka bir şekilde ortaya çıkıyor.

Richard’ın yaşadığı gibi bazılarının kendilerini savaşı özlerken bulmaları da şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü hayatlarının büyük bir döneminde yatırımları da savaşa. Her açıdan. Kendilerini bu yönde geliştiriyorlar, normalliği orada kuruyorlar. Artık savaş dışındaki yaşam onlar için uyum göstermekte zorlandıkları bambaşka bir yer oluyor. Savaşın olumsuz etkilerinin sonrasındaki etkisinin şiddetli olmasının nedeniyse bu zaten.

“Süvari” ve geçmiş özlemi aslında alıştığına dair istek. Artık o yok ve yeni dünya onu ağırlamadı. İstenmiyor. Zapparoni de tabii ki yeni dünya. Sonunda bir el atıyor ona ve biraz da olsa mutlu oluyor.

Ben de bunu hissettim. Hayatına da baktığımızda savaşa karşı duruşunda az da olsa Richard’a benzer tavır olabilir. Vonnegut böyle değil. Sert ve alaycı eleştiriyor.

Bu arada cam arılar özellikle kitapta bir şeye bağlanmıyor. Bana kalırsa yeni teknolojinin mükemmelliği ve detaycılığını gösteren bir unsur.

Kitapta beğendiğim noktalardan birisi de yazarın donanımı. Bunu metinlere yansıtırken ustalığını gözler önüne sermiş. Bilhassa mitoloji. Burada editör ve çevirmene de şapka çıkartıyorum.

Olumsuz kısmıysa yukarıda bahsettiğim üzere kurgu. Olaylar, düşüncelerin girdiği zamanlar vb. daha iyi planlanabilirdi hissi hep hâkim oldu. Anlatımının gücünü hep zayıflatmış. Geçmişe sık sık gitmesi gerekliydi. Zaten anlatmak istediği şey geçmiş ve şimdinin çatışması. Ama bu geçmişe gidişleri daha iyi yedirse tadından yenmezdi.

3 Beğeni