KR Kitap Kulübü Soru Cevap #3 - Mevsim Yenice

Her ikisi de diyebilirim. Ben anlatıcıyla öykü anlatmayı ve okumayı seviyorum. Öte yandan her öykü kendi dilini, anlatıcısını, karakterini kendi seçiyor aslında zihnimde ve yazmaya başlayınca şekillenmeye başlıyor. Hem benim seçimim hem de benden bağımsız işleyen bir düzen diyeceğim bununla ilgili :slight_smile:

1 Beğeni

Günlük hayatımızın doğal akışında hiç kullanmadığımız kelimeleri, uzuuun uzadıya kurulmuş cümleleri, metnin içinde de bulundurmamak gerekiyor bence. Benim uyguladığım yöntem bu.

1 Beğeni

Hayatımın bir yerinde Pink Floyd’a bir saygı duruşu olacaktı, bundan çok eminim. Ama neden bu kitapta oldu sorusu çok haklı bir soru olmakla birlikte cevabının da benim içimde tam net bir cevabı olmayan, karmaşık bir mesele sanırım :slight_smile: Belki de yıktığım tüm kavramları tekrar inşa etmeye çalışırken, bilinmeyeden sularda boğuşurken bu zorlu süreçte bir dost güvenilirliği istedim.
Ben şarkıların öykülerini yazmadım aslında, oradaki epigrafların bende hissettirdiği şeyin öyküsünü yazmaya çalıştım. O nedenle epigraf sayesinde öykü kurulumu başladı kafamda hep, kola kola birlikte ilerlediler yol boyunca da.

1 Beğeni

Bu tip sorulara cevap vermeyi biraz riskli buluyorum aslında, birilerinin ismini unutur da haksızlık eder miyim diye. O nedenle önceden affola unutacağım isimler için :frowning: Ben son yıllarda kendi okurluk serüvenimde şu isimleri okumaktan keyif alıyorum dediğimde aklıma gelen ilk isimler şöyle: Gamze Arslan, Banu Özyürek, Engin Türkgeldi, Polat Özlüoğlu, M. Özgür Mutlu, Onur Selamet, Emirhan Burak Aydın, Bülent Çallı, Sine Ergün.

2 Beğeni

Merhaba, kendi adıma cevap vermem gerekirse; kimi zaman sesli düşünebilmek, bende tam cevabı olmayan sorulara bir cevap bulabilmek için yazıyorum ben. Ve elbette yeni bir şey yaratmanın, keşfetmenin verdiği keyfi başka hiçbir şeyden alamamamın payı da büyük.

2 Beğeni

Hoş buldum Onur, beni konuk ettiğiniz için teşekkür ediyorum.:slight_smile:

1 Beğeni

“Öykü okumanın nesi kötü olabilir ki?” diye düşünüyorum hep. Öte yandan herkeste tüm bu kalabalığın içinde kaliteli kitabı bulma, yakalama konusuna dair bir endişe oluştu, bunu da anlayabiliyorum ama ekliyorum; zaman en güzel sonu yazacak, direnebilen, çalışan, yılmadan yazıp yola bir tuğla koyarak devam etmeye çabalayan geleceğe kalacak bence, şimdiden endişelenmeye gerek yok :slight_smile:

2 Beğeni

Kitabım yayımlanmadan önce epey dergiye öykümü yollamıştım. Red aldığımda öyküye tekrar çalışmam gerektiğini anladım. Bazı öykülerimin de yayımlandığında motive olup sevindim. Bu nedenle bu tip platformları çok yararlı ve değerli buluyorum.

1 Beğeni

Altkitap öykü ödülünde “Açık Artırma” öykümle birinciliğe layık görüldüğüm an bence. Yazmaya devam edeceğimi o an anlamıştım.

Gördüğüm yerlerden “ben burada yaşarım” diyebileceğim çok yer var ancak görmediğim yerlerle daha ilgiliyim ucunda keşfetmek olduğu için, o nedenle Japonya’ya giderdim :slight_smile:

Rutin denemez pek ama, sabahları çalışıyorum, gece çalışabilen biri değilim uzun yıllardır, ilginçtir oysa gençlik yıllarım (:P) geceleri ayakta durup yazarak okuyarak geçti… Şimdi tüm düzenim değişti, öğleye kadar hiç çalışmamışsam, günü diğer yarısında da çalışamıyorum.

1 Beğeni

Merhaba,

Sanırım bunun sebebi, öykülerin kafamda hep sahne sahne kurulmasından kaynaklanıyor. Küçük bir sahneyle başlayıp, başka sahnelere açılan bir labirentte çıkışı bulmaya çalışıyorum. Diyalog ve dış seslere gelince, öyküye sadece karakter boyutunda değil, etrafta her ne varsa onları da içine katarak bakmaya, tüm sesleri duymaya çalışıyorum. Tüm duyular işin içine katılarak oluşturulmuş bir metin, bana okuyucu olarak da daha keyif verdiğinden, kendi metinlerimde de bu şekilde ilerlemeyi seviyorum.

2 Beğeni

Merhaba,

Buna çok benzer bir soruya az evvel şöyle cevapladım, size de aynısını söylesem olacak sanırım :slight_smile:
…asıl korkuyu bilinmeyen Sular’ın ilk öykülerini yazmaya başladığımda hissettim. Çünkü Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’nde oldukça kabul gören ironik anlatımın dozu kırılmış, yeni öykülerde biraz daha “kara mizah” sularında yüzmeye başlamıştım. Daha tekinsiz daha karanlık bir atmosferde geçiyordu öyküler. Bu beni ilk zamanlarda korkuttu, okuyucunun beklentisini karşılayamamak anlamında. Ancak daha sonra yaptığım ve yapmak istediğime odaklanmanın daha verimli ve ileriye doğru atılmış bir adım olacağını hissettiğimden bu endişelere kulaklarımı tıkadım.

Faulkner, Calvino, Bernhard, Salinger, Genazino ve Pamuk defalarca okusam da sıkılmayacağım ve her defasında bana yazmak için ilham veren yazarlar.
Son yıllarda keşfettiklerim var bir de; Tim Parks, Yukio Mişima, Alejandro Zambra gibi.

3.kitabım için öyle bir düşüncem var. Dilerim öykü tutkusu bunun önüne geçmez :slight_smile:

2 Beğeni

Hiçbir olumusuzluktan yılmamasını ve yazmaya, okumaya devam etmesini… Çünkü hiçbir yetenek üstüne çalışmadan gelişmiyor bence. Yazar olmanın doğuştan bir yetenek olduğuna inananlar olabilir, diyelim ki öyle, yine de kendi tekniğinizi, yazım kalitenizi, yani sizde zaten var olanı, üstüne çalışmadan, yazmadan, okumadan geliştiremezsiniz gibi hissediyorum ben. O nedenle hiç yazmadığım süreçlerde bile olabildiğince okuyorum. Okuduğum her farklı metin başka bir kapı aralıyor.

1 Beğeni

Sevgili arkadaşlar,

Hepinize güzel ve incelikli sorularınız için teşekkür ediyorum. Benim için keyifli bir deneyim oldu. Kayıp Rıhtım Kitap Kulübü olarak hepinize sevgilerimi ileterek aranızdan ayrılıyorum :slight_smile:

Sevgiler
Mevsim

11 Beğeni

Böylece çok keyifli bir etkinliğin daha sonuna gelmiş olduk. Katılan, takip eden herkese teşekkür ediyoruz. :balloon:

Ayrıca Sevgili @mevsim’e de davetimizi kırmayıp bizlerle olduğu için bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Başka etkinliklerde yeniden görüşmek üzere. :krs:

7 Beğeni