Kitap, film, dizi, çizgi roman ve animasyon âlemlerinde, saf şeytanlık peşinde koşanından, yüce amaçlar uğruna elini kirletenine kadar ki geniş yelpazede kötü/kötümsü/kötülüğe bulaşmış pek çok karakter ile karşılaşıyoruz. Kötü olarak varolan kötüler; belli gerekçelerden ötürü kötülük edenler; duruma göre kötü konumuna gelenler, kötü işlere bulaşmışlar ve sayamadığım diğer kötü olma durumları. Kurgu içinde özellikle kötü olarak tasarlanmış karakterlerden bahsetmiyorum sadece. Çizginin görece iyiler tarafındayken kötü işlere karışmışlar ya da kötü sonuçlara sebebiyet vermişlerden de bahsediyorum.
Örneklerin edebiyat dışına çıktığının farkındayım. Kaynak sayısını arttırmak için örneklenebilecek alanı geniş tutmak istedim. İllaki benim yaptığım gibi her alandan birer örnek vermenize gerek yok. Aklınıza geldiği gibi paylaşın.
İlk ben başlıyorum:
Rocannon’un Dünyası (Kitap): Zgama.
Güçlü bir zalim olduğunu göstermek için yaptığı abartılı hareketler aklıma rahmetli Erol Taş’ın canlandırdığı kötüleri getiriyor. Kalkıştığı onca maskaralığın ardında, iktidarının nüfuz edemeyeceği, edemeyeceği içinde eldeki iktidarı darmadağın edebilecek bilinmezi yok etme gayreti yatıyor. Liderlik vasfı tehlikeye düşünce, anlamadığına karşı, ne sihre ne ilime sığınmayarak -ve içinden bir “ama” geçirerek- bilinçli bir cahillik sergileyerek mücadeleye girişmek Zgama’nın yaptıkları.
The Black Hole (Film): Dr. Hans Reinhardt.
Ömrünü karadelik araştırmalarına vakfetmiş bilim insanı. Evrendeki en gizemli kavramlardan birinin sırlarını açığa çıkarmak için yanıp tutuşmasını anlayabiliriz. Amacı güzel olsa da, keşfinin önüne engel konulmaması için yaptıklarının insandışılığı mazur görülemez. Çalışmalarının büyüsüne kapılarak insanlıktan çıkmış kötü portresi var karşımızda.
Star Trek The Next Generation (Dizi): The Drumhead bölümünden Amiral Norah Satie.
Kaptan Picard’ın laflarını derleyerek şahsını özetlersek; iyi niyet maskesi altında, yakmak için cadılık ile suçlayacağı birilerini avlamaya çalışan bir avcı. Yanındakilere, görüşlerine uyum gösterdikçe sorun yaşatmayan; aksi olunca tüm hiddetiyle saldıran, sakınılası biri. Sabit inancı sebebiyle düşmandan başka bir şey göremez olmuşluğunda, sağduyulu adalet çağrısını dahi haklılığına gölge düşürmek için kullanılmış silah olarak algılayacak vaziyette. Evlerden ırak biri. Gerçekliğimizde de onun gibilerle karşılaşıyor ve hatta farkında olmadan onun gibi davranabildiğimizde olmuyor değil hani. Kurgu dünyadan gelen bir uyarı.
V for Vendetta (Çizgi Roman): V.
Sinema uyarlaması ile milyonların maskesini taktığı anarşistlik imgesi anti-kahramanımız V, evet. Neden mi? Onu büyüleyici yapan şeyle aynı aslında. Kendisinin de belirttiği gibi anarşizmin yıkıcı yarısında yer almasıyla, intikamı için bile isteye fena işlere kalkışması söz konusu. Ve bu vesile ile intikamının kapsadığı alanın, intikamın hedefindeki kişilerce sınırlı kalmaması var. Düşmanlarının, şahsına ve sevdiklerine işkenceler çektirten ideolojilerine düşman olması şaşırtıcı değil elbet. Buradan hareket ile başlattığı intikam hareketinin kapsamının sonuçları ise dehşet verici. V’nin düşman bellediklerinin yöntemlerini benimsemekle kalmayıp onlardan daha acımasız olabilmesiyle kazandığı her zafer ile; hedefinde olsun olmasın herkes kurban konumuna gelmekte. V çizgi roman sürecinde devleşirken, “kötüyle kötü olmak gerek” lafının kitabını yazıyor.
Fang of the Sun Dougram (Anime): Call Destin.
Tv serinin bir diğer kötüsü olan Helmut J. Lecoque ile beraber, yönetmen Ryosuke Takahashi’nin daha sonraki yapımlarında da (Armored Trooper Votoms, Spt Laynzer, Panzer World Galient) görülen yardımcı kötü rolüne bürünmüş asıl kötücüllerden biri. Yönetmen Takahashi’nin bu kötülerinin kötülükleri; bir fikir, ideoloji ya da inancın kurucularının değil, ikinci kuşak ve sonrasındaki takipçilerinin, takip ettiklerini iddia ettikleri sistemin varoluş gerekçelerini ve yapısını anlamadan onu sahiplenerek asıl amaçtan sapıp yozlaşmalarına dayanmakta. Call Destin’de bu şablona göre, zamanında idealist devrim sempatizanı iken, kopan kıyamette çıkarcı casusa dönüşmüş biri. İdealist iken, ideal edindiklerinin tam zıddı birine dönüşüm. Kurgu dünya ile sınırlı kalmayan bir durum daha bizlere.
Amadeus (Film): Antonio Salieri.
Salieri! Ah, Salieri! Bestelerinin önce yeryüzünü sonra da cenneti doldurmasını arzulayan Salieri!
Müziğini, Yaradan’ın hizmetine adamayı amaçlar. Ama bestelerin ardındaki inceliği ve ayrıntıyı görebilmesine rağmen, yoktur yeteneği. Yaradan’ın, Mozart gibi kural tanımaz bir rezile yetenek bahşetmesiyse kahretmiştir onu.
Salieri, amacı çok şahsi olsa da, oldukça gerçekçi bir kötü portresi. Doğrudan Yaradan’a kızıp onun yarattığı mucizeyi yok etmeye girişir. Gene de uhreviliğe bağlılığını sürdürmekten geri durmaz. Kininin kökeni, en sevdiği tarafından ihanete uğramışlık hissidir. Güzelliğin ne olduğunu bilir. Güzel olanı kendi icra edemediği için hayıflanır. Günahkâr zevklerden uzak durur. Yok etmek istediklerini ise dünyevi cazibeler ile ayartır. Belki de, kralların ve otoritelerin rızasını alayım derken, ilahi olan ile bağını fark etmeden çok önce koparmıştır da, haberi yoktur.
Lanet! Salieri’nin o tanıdık ve eşsiz gelen kötücüllüğünü doğru dürüst tarif edemiyorum!
Dünyaya Orman Denir (Kitap): Don Davidson.
Kendisi için düz ırkçı demek kolaya kaçmak olur -düz mantıkta biri olmasına rağmen. Yeşil ufak adamlara karşı sadece yabancılık hissetse anlaşılabilir. Bununla kalmaz ama. Onlar üstündeki hâkimiyeti, kendisini bir fatih, bir kahraman gibi hissettirir. İşi sadece kereste sevkiyatının düzgünce sağlanması olsa da aslen.
Kendi öz saygısı tehdit altına girdikçe, saldırgan tutumu hastalık seviyesine varır. O an için kendini doğrulayan ama geçmişte yaptıkları akla gelince tutarsız gelen söylem ve işlere kalkışır. Örnek olarak: Yaratıkçıklar ile cinsel ilişkiye girmenin insana yakışmaz bir iş olduğunu, normal bir zamanda tasdik etmeyeceği yönelimleri savunurcasına örnekleyerek kendini haklı gösterir. Gelin görün ki, önüne geçilemeyen felaketin kıvılcımını, yaratıkçıklardan birinin eşine cinsel saldırıda bulunup onu öldürerek çakmıştır.
Kendi kafasında yarattığı kahraman mitini ortaya koyacak felaketin ortaya çıkmasında payı büyüktür. Kendi hatalarını görmezden gelip, varlığında kendi payı olan dünyada kahramancılık oynadıkça felaketin şiddeti daha da genişler.
En korkuncuysa, getirdiği şiddet ve ölümün, bir halkın bilinçaltında yatan uğursuz şeyleri uyandırıp günyüzüne çıkartmasıdır.
Kışa Açılan Kapı (Kitap): Kitaptaki tüm kötü karakterler.
Hepsi de farklı yönlerden birer istismarcı. Başarı arzusuyla istismar eden; yapabildiğini öğrendiği için istismar edip yarar sağlayan; başkalarının güvenini istismar eden; ayrıcalıklarını çıkarları için istismar eden; kendi çıkarları için kanunları istismar eden; insanlığın iyiliği için onları sömürüp istismar etmeyi hak görenler. Kitaptaki kötüler o kadar çok ve yaptıkları ahlaken sinir bozucu ki, onlara karşı koymaya çalışan iyiler yapay kalıyorlar.
Profesör Dowell’in Başı (Kitap): Profesör Kern ve Doktor Ravino.
İyi ve idealist insanlara karşı en büyük kozları, yine o insanların iyilik ve idealizmine dayanan akıl oyunları. Kötü dendi mi akla ilk gelen, basit ve kaba saba eylemler. Ama bu ikili bizzat karşı tarafın karakterini oluşturan değerlere sesleniyorlar; akıllarını karıştırıp, kendilerinden şüphelenmelerini sağlıyor, teoride doğru pratikteyse sorunlu denecek davranış ve düşünceler sergilemelerini sağlıyorlar. İnsanı kendi değerlerinden şüphe ettirip manipüle etmek! Şeytani kötülük dedikleri bu olsa gerek.