Lotus ve Selvi - 4. Bölüm "ÖZÜR"

Sabah yine orada uyanacağımı hayal ederek uyandım. Son günü bir daha yaşamak istedim. Fransız aileyle yediğimiz son akşam yemeğindeki rahatlıkla birlikte hissettiğim güven hissi, bu duyguyu gerçek evimde bile hissedemiyordum. Yaptıklarımdan pişman olmadan zamanını geçirmeyi orada anladım. Ama her doğan güneş gibi bununda bir sonu vardı. Şu an sadece plansız hareket etmek istiyorum. Onun yokluğunda ben de Malkon ile şu anıları hakkında konuşmaya çalışacağım. Onları gerçekten merak ediyorum. Geçmişe dair en iyi görsel kaynak gibi bir şey. Yüzlerce yıl önce yaşanmış bir olayın içine girmek, etrafı izlemek ve çevresinde insanları görmek inanılmaz. Yanına gittiğimde ellinde tuttuğu bıçak ile tahta parçasını şekillendiriyordu. Benim yanına gittiğimi fark edince sadece yüzüme baktı ve tahta parçasını şekillendirmeye devam etti.

“Dün akşam yemeğine gelmedin.”

“Evet, çok yorgundum. Uykuya ihtiyacım vardı. “

“Nasıl, beklediğin gibi miydi?”

“Beklediğimden daha iyiydi. Oraya bu kadar bağlanabileceğimi düşünmüyordum. İnsanlar ve mekanlar çok gerçekçiydi. Yanlış anlama ama buraya bile geri dönmek istemedim.”

“Gerçek dünya da o kadar güzel. “

“Hayır, yanılıyorsun. Değil.”

“Yanılmıyorum, senin orada yaşadıklarının benzerini gerçek dünyada yaşayan insanlar var. Gerçek dünyada oradaki kadar rahat hissedebiliyor musun?”

“Gerçek dünyada yapmak zorunda olduğun şeyler var. Bunlar yüzünden rahat hissedemiyorsun. Bunu senin de hatırlıyor olman gerekiyor. Kaç senedir buradasın bilmiyorum ama orada en azından son yüz yıldır rahat kalmak neredeyse imkânsız.”

“Benim olduğum zamanda da insanlar senin gibi düşünüyordu. Ama bunun sebebi rahat olmanın ne demek olduğunu bilmemeleriydi. Huzurlu ve endişesiz olmak ile sorumluluk sahibi olamamayı birbirine karıştırıyorlardı. Sende de aynı problem var. Buraya geldiğinde dünyayla ilgili dediğin ilk sözcük sıkıcıydı. Meslek arayışını hep yanlış anladınız. Gerçekten sevdiğin şeyler mi seni yönlendirdi yoksa iş bulamama korkusu mu? İkinci seçeneği seçtiysen sıkıcı olan tarafı yaşamak zorundasın. “

“Senin geldiğin zamandan gelmiyorum. Ben neyi sevdiğimi bile bilmiyorum. Gelip geçici heveslerim yüzünden hayatımı bilinmezliğe sürükleyemezdim.”

“Belki de bana inanmak istemeyeceksin ama yarın nerede ne yapacağımı bilmeden yaşamak daha huzur verici.”

“Tamam, çok güzel. Neden bana kendi hayatından örnekler vererek anlatmıyorsun. Hem de izleterek. Çünkü dediklerin ütopyadan başka bir şey değilmiş gibi.”

“Şu an, gerçekten bunu yapmak istiyor musun? “

“Tabi ki istiyorum.”

“Bak, orada ben de insandım ve hatalar yaptım tıpkı senin gibi ama zamanla anladım ki bunları yapmam gerekiyormuş. Başka türlü mutsuzda olsam en azından denedim diyorum. “

“Seni yaptıkların için yargılayacak olan ben değilim. Ben sadece seni yaşadığın dönemi merak ediyorum. “

Ayağa kalktı ve sonunda ikna olmuştu. Eliana’nın evde olup olmadığını kontrol etti ve mutfaktaki bir çiçeği alıp masanın üstüne koydu ve koltuğa oturtup çiçeği koklamamı istedi.

“Elini tutan kim?”

“Babam. Burada sekiz yaşındayım. “

“Bu kadar eskiye gitmemize gerek yoktu. “

“İçlerinde unutmadığım için tek mutlu olduğum anı bu. Eliana’nın da bunu görmesini isterdim ama olmadı. “

“Saçların kahverengiymiş. Niye etrafındaki insanlara bakıyorsun. Baban yanlış görmüyorsam pazarcıdan bir şeyler alıyor. “

“Bilmiyorum, hatırlamıyorum. “

Bir anda karşıdan annesiyle birlikte gelen onla yaşıt kıza bakmaya başladı. Yan yana geldiklerinde birbirlerine bakıp duraksadılar. Birbirlerine söylemeleri gereken sözcükler vardı da bunu konuşmak yerine gözleriyle yapıyorlardı. Çok geçmeden anne ve babaları ikisinin de elini tutup çekti.

“Bana kim olduğunu sorma zaten kim olduğunu biliyorsun. “

“Bildiğimden emin misin? Dur bir dakika o açık yeşil gözler, olamaz ki yani siz …”

“Yıllar sonra birbirimizi gördüğümüzde ikimizde hayalet görmüş gibi olmuştuk. Sonra da tanıştık ve devamını biliyorsun. Tesadüf mü değil mi bilmiyorum ama elinde sonunda olması gerekiyormuş.”

“Eski evinizdeki resim?”

“Evet, orada ikimizde birbirimizi hatırladığımız şekilde çizmeye çalıştık.”

"Senin onunla iki kez karşılaşman ve buraya gelmen tesadüf olamaz. Hem sen kendin de söylemiştin o geçit sadece belli zamanlarda açılabilir. "

"Olabilir, Eliana’nın gerçekten bir amacı olabilir. Yanına gittiğinde sormayı unutma. Ben de bilmek istiyorum. "

"Bunu daha önce sen de düşünmüş olmalısın. "

“Düşündüm ana yaklaşık elli yıl önceydi. Şu an hala bir amacı varsa bile devam ediyor mudur bilmiyorum. Hem devam ediyorsa bile bir önemi var mı? Kaç senedir buradayım ve geri dönmeyi hiç düşünmedim.”

"Buraya geldiğinde geri dönmeyi düşündüğünü söyleyebilir misin? Tepkisini merak ediyorum. "

“Yalan olduğunu anında anlayacaktır. Şaka yaptığımı zannedecek ve ona göre hareket edecek. Yani bunu yapmanın hiçbir mantığı yok. Bence sen sormalısın. Başka türlü bir amacının olup olmadığını öğrenemezsin. “

“Şimdi gidip soracağım. Bekle biraz. “

Bunu o an yapmamalıydım. Ne sorabilirdim ki. Malkon’nu buraya neden getirdin, bir amacın mı vardı? Tabi ki o şekilde bir soru sormayacağım.

“Eliana, çocukları mı izliyorsun?”

“Hm, küçük insanları inceliyorum. Bu yaşta bile kimin ileride yönetici rolünde olabileceğini görebilirsin. Baksana nasıl emir veriyor. Evi birlikte yapmaları gerekirken birisi sadece malzeme istiyor diğeri de veriyor. Bu durumdan ikisi de mutlu gözüküyor. “

“Haklısın sanırım. Bak sana bir şey soracaktım. Malkon ile ilk tanıştığınız günü izledim. “

“O anıyı da mı aktarmış? Bazen bazı şeylerin sonucunu gerçekten düşünmüyor. “

“Sana göstermek için yapmış ama biliyorsun…”

“İyi bari, beğendin mi o halimizi? Pek hatırlamıyorum ama 1600’lerin başı olması gerekiyor. “

“Evet, baya eski gözüküyordu. Kaç yıl sonra tekrar karşılaştınız?”

“1700’lerin sonunda karşılaştık. O zaman gördüğümde evliydi hatta yanında ufak bir kızı vardı. İkimizde dona kalmıştık. Tabii ilk önce ben tanıdım ve kim olduğunu sordum. İnsanlar iki yüz yıl yaşayamazlardı. Benden hiç korkmamıştı. Dünyadaki görevim bitene kadar birkaç kez buluştuk. Gitmeden dünyadan sıkılırsan benim yanıma gelebileceğini söyledim. “

“O da ailesini bırakıp senin yanına mı geldi?”

“Hemen gelmedi belki kırk elli sene geçmişti. Geldiğinde çok bitkin bir haldeydi. Birkaç hafta neredeyse hiç konuşmadı. Nedenini sorup canının sıkmak istemedim. Ama sonradan o da buraya alıştı tıpkı senin gibi. “

“O nasıl buraya geçebildi?”

“Dünyada birkaç tane giriş kapısı var ve onları açman için anahtara sahip olman gerekiyor. Benimkini Malkon’a vermiştim. “

“Ben nasıl anahtarsız geldim?”

“Onu daha ben de çözemedim. Asıl sorun burada yaşayan herkesin bir kapısı var ve sen benimkinden giriş yaptın. Gerçekten daha neden benim yanıma gönderildiğini anlamadım.”

“Belki bir sebebi yoktur. Bir kaza sonucu buraya gelmişimdir. “

Dediklerime ufak bir tebessüm ederek,” Belki de haklısındır “dedi.

Söyledikleri tatmin etmiş miydi bilmiyorum ama başka soracak hiçbir sorum yoktu. Bir sonraki gün tekrar yanına gittim ve bu kez de ilk eşiyle olan bir anısının içindeydik. Burada daha sinirli ve etrafına ateş püskürtüyormuş gibi bakışları vardı. Nedenini sorduğumda iksirin yan etkisi olduğunu söyledi. Bu yüzden eşiyle de tartışıyordu. Anısında eşiyle bir iş teklifi aldığını ve bir seneliğine Afrika’da çalışacağını anlatıyordu. Eşi, gitmesine gerek olmadığını ve zaten iyi bir yerde çalıştığını söylüyordu. Ama Malkon çoktan karar vermişti ve gidecekti. Asıl amacı daha iyi bir maaş değildi. Kaçmak istiyordu. O anki her şeyinden kurtulup yeni bir yaşam kurmak istiyordu. İstediğini yapmış, kendi izini ortadan kaldırmayı başarmış ve yıllarca ailesinin yanına dönmemiş. İksiri kullandıktan sonra on bir yıl boyunca yaşlanmadığını fark etmemiş. Şüphelenip kendine birkaç test yapmış ve yaşlanmadığını anlamış. Geri dönmüş ama onlarla konuşamamış. Karısı eski güzelliğini kaybetmiş ve küçük kızı ise onla aynı yaşta gözüküyormuş. Anısını izlerken o haline bakmak istemiyor.

“Öfkemi kontrol etmem otuz yılımı aldı. Şu halime bak, ben bile tanıyamıyorum. Uzun zamandır onu görmüyordum. Ona bakınca insanmışım gibi hissediyorum. Neden senden uzaklaştım? Niye sana her şeyi anlatmadım? “

İlk defa büyü yaptığını orada gördüm. Gözünün beyaz kısmı grileşti ve eşi dönüp onla konuşmaya başladı. Malkon’nun yüzünü okşamaya başladı. Onları sadece izlemekle yetindim. Başka ne yapabilirdim ki, ilk defa insan gibi davranıyordu. Pişman, boynu bükük şekilde sevdiği kadına bakıyor. Ondan özür dilemeye çalışıyordu.

“Bütün bu gördüklerin aramızda kalacak. “

“Bunu nasıl yaptın?”

“O, benim kafamın içinde ve istediğimi yaptırabilirim. “

“Peki gözün neden griye döndü.?”

“Sana öyle gelmiştir, ne yaptığımı düşünüyorsun?”

Malkon’nun sesi titriyor ve konuşurken yere bakıyor. İnsan gibi yalan söylüyordu.

“Hala insan gibi davranıyorsun, yalan söylediğin çok açık belli oluyor. “

“Peki küçük hanım, büyü yaptım. Evet, yapabiliyorum. “

“İksir sayesinde mi?”

“Yani, başka nasıl büyü yapabilirim ki? Bu da aramızda kalacak. “

“Neden ona söylemedin?”

“Büyü yapmak istemiyorum, beni eski sinirli halime dönüştürüyor. Kendimi kontrol edemiyorum. Sen de fark ettin, yeniden insan oluyorum. Onun yanında yapmayacaktım ve ben de söylemedim.”

“Yalan söylediğinde anlayan bir eşin var ve onlarca yıl ona yalan söylemeyi becerdin. “

“Unutma, ben sizin gibi değilim. Yalan söylediğimde önlemimi alıyordum.”

“Yalan söylüyorsan benim gibi sen de insansındır. “