Mahmut Yesari Hakkında ve Eserleri

Mahmut_yesari

MAHMUT ESAT YESARİ

1895 – 16 Ağustos 1945

Cumhuriyet dönemi yazarlarından Mahmut Yesarî edebiyatımızda daha çok romanları ile tanınmaktadır. Türk edebiyatının çok yönlü ve üretken yazarlarından olan Yesarî, romanlarının yanı sıra tiyatro ve öykülerde kaleme almıştır.

1895’te İstanbul’da doğdu. “Solak” anlamına gelen soyadını büyük dedesi hattat Yesari Mehmet Esat’tan almıştır. İs­tanbul Lisesi’nde ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar) okuyan yazar, Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Cephesi’nde yedek subay olarak savaşmıştır. Gazeteciliğe Diken dergisine karikatür çizerek başlamış, daha sonra kendini roman ve öykü yazmaya vermiştir. Eserlerinde Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya çıkan sosyal yapıya ve olaylara değinen yazar, günlük yaşamı ve insan ilişkilerini ustaca işlemiştir. Otuz yıldan uzun süre geçimini kalemiyle sağladıktan ve yüzlerce esere imza attıktan sonra 19 Ağustos 1945’te, Yakacık Sanatoryumu’nda veremden ölmüştür.

ROMANLARI

Kitap Olarak Basılan Romanları

  1. Çoban Yıldızı (1925)
  2. Çulluk (1927)
  3. Pervin Abla (1927)
  4. Ak Saçlı Genç Kız (1928)
  5. Bağrıyanık Ömer (1930) :
  6. Kırlangıçlar (1930)
  7. Su Sinekleri (1932) :
  8. Bahçemde Bir Gül Açtı (1932)
  9. Kalbimin Suçu (1932)
  10. Ölünün Gözleri (1933)
  11. Tipi Dindi (1933)
  12. Sevda İhtikârı (1934)
  13. Aşk Yarışı (1934)
  14. Kanlı Sır (1935)
  15. Yakut Yüzük (1937
  16. Dağ Rüzgârları (1939)
  17. Sağanak Altında (1943)
  18. Bir Aşk Uçurumu (1943).
  19. Gece Yürüyüşü (1944)

Kitap Olarak Basılan Öyküleri

  1. Geceleyin Sokaklar (1929) :. Eser bazı kaynaklarda roman olarak belirtilmesine rağmen öykü kitabıdır.
  2. Yakacık Mektupları (1938)

Gazete ve Dergilerde Kalan Romanları - Öyküleri ve Tiyatroları

Mahmut Yesârî’nin kimi yarıda kesilmiş, kimi tamamlanmış olmak üzere gazete
ve dergilerde kalmış pek çok romanı bulunmaktadır. Mahmut Yesârî “Kendimle Mülakat” isimli yazısında çeşitli süreli yayınlarda kalmış ve kitap olarak basılmamış binden fazla öyküsünün bulunduğunu belirtir

Tiyatroları ve kitap olarak basılmamış roman - öykülerinin isimleri ve hakkında çok daha fazla bilgi edinmek için Mustafa Temizsu’nun Yüksek Lisans Tezini okumanızı öneririm.

https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=sY7m19PfcL6F1NUw-cr80HnGdOuYS1s8XrMSw8khKH37M7s7m9JOVBEgZJ_C7hlH

5 Beğeni

İthaki’nin bastığı Taş Bebek isimli kitap da vardı sanırım.

Evet seçme öyküler olması lazım. Ayrıca yine listede olmayan Can yayınlarının bastıkları da var.

Ben sağlığında kitap olarak basılanları başlıkta listeledim. Daha fazlası romanlar - öyküler- tyatrolar derken liste 20- 25 sayfa civarı oluyor diye onları eklemedim başlıktaki listeye.

Mustafa Temizsu’nun tezinde sağlığında kitaplaşmayan yarım kalan tüm roman ve öyküleri görülebilir.

3 Beğeni

İnsanları felaketler dağıtıyor, felaketler yakınlaştırıp birleştiriyor(S34)

Sokaklar bana bu sabahki kadar hazin, kirli, pis, pasaklı görünmemişti. Sırtı yaralı, sıska, aç köpekler, kapı önlerine bırakılmış, ağızlarına kadar dolu, paslı, yamru yumru tenekeler, kaldırımlara, sokak ortalarına atılmış, çöpler arasında dolaşıyorlar. Bir kapının dibinde yırtık paçavra kıyafetleri vücutlarını örtmeyen çıplak iki çocuk, birbirlerine sokularak kıvrılmış yatıyorlar.
Bunları evden mi atmışlar acaba? Yoksa hiç mi evleri olmamış? Bu çocukları sokağa atanların yüreği, zavallıların başlarını koydukları taştan daha mı katı?
Biri daha pek çocuk… Eğildim, baktım, mışıl mışıl uyuyor. Senin suçun, günahın ne?
Bazı insanların günahları dünyaya gelmiş olmalarıdır. Bütün ömürlerince çektikleri yalnız bu günahlarının cezasıdır. (S36)

Nasihat dinlemekten bıktım. İnsan biraz da kendini dinlemek istiyor. (S41) - (Müzehher)

Aynı derdi çeken insanlar toplanıp baş başa verip aralarında anlaşarak kendi dertlerine çare aramıyorlar, çare aramayı düşünmüyorlar da dertte, üzüntüde eşitlik arıyorlar. (S.51)

Fakirlikten, sefaletten, yoksulluktan gözleri kararanlar, renkler arasında çok fark görmezler. Karanlık bütün ışıkların, renklerin düşmanıdır. (S.51)

Tipi Dindi - Mahmut Yesari

4 Beğeni

Repar “Dağ Rüzgarları” için bandrol almış. Tam emin değilim ama galiba ilk baskısından bu yana tekrar basılmayan romanlarındandı.

Dağ Rüzgârları, yazarın verem hastalığından dolayı Yakacık’ta tedavi altında olduğu yıllarda yazılmıştır. Bu romanlarda işlenen temalar ise umut, umutsuzluk, acı, ve yaşama arzusu gibi temalardır.

2 Beğeni

Ölünün Gözleri ve Tipi Dindi arasında bir bağlantı var mı? Devam kitaplar mı?

1 Beğeni

“Ölünün Gözleri” ni henüz okumamadım çok emin değilim ama benim bildiğim devam kitabı değil.

Siz yazınca Ölünün Gözleri kitabının konusuna baktım.

Belki bu iki kitap arasında şundan dolayı bir bağlantı kurmuş olabilirler mi?

Yesari genelde kadın - erkek ilişkilerini hikayelerine konu ediniyor. Tipi Dindi i ve Ölünün Gözleri se toplumsal yozlaşmayı konu edinen kurgular.

Belki bu tema nedeniyle bu iki kitap arasında ilişki kurulmuş olabilir.

2 Beğeni

Kitapyurdu’nda bir yorumda görüp emin olmak istedim. Teşekkür ederim.

2 Beğeni

https://saltmuharrir.com/2020/03/07/25-sene-babiali-caddesinde-mahmut-yesari-bize-hayatini-anlatiyor/
Yazarı bu şekilde tanımak çok keyifli geldi.

2 Beğeni

“en tenha rakıların
en ıssız kuytularından
sırılsıklam tefrikalar çıkaran
mahmut yesâri bey’i
kim arar kim sorar” (Attila İlhan)

1 Beğeni

Pek yapmadığım bir şeyi yaparak Pervin Abla üzerine bana göre biraz uzun bir yorum yaptım. :slight_smile:

Pervin Abla- Mahmut Yesari

Pervin Ülker yıldızı demek, - Bu yıldız kümesinin diğer ismi de Süreyya- Pervin dünyaya 440 milyon ışık yılı uzakta olmasına rağmen dünyadan çıplak gözle görülebilen küçük ama parlak bir yıldız kümesi.

Romana ismini veren Pervin abla tıpkı Pervin yıldızı gibidir. Etrafındaki kişilere göre yaşı daha küçük olmasına rağmen karakter olarak daha olgun. Onların hayatlarına ışık saçan bir karaktere sahiptir. Onu gözlemleyenler silik bir karakter olduğu düşüncesinde olsalarda Pervin abla tavırlarıyla çevresindeki insanları olumlu anlamda etkilemektedir.

Pervin henüz beşiğinde “tıngır mıngır” sallanırken Behin “ben kardeş istemem abla isterim” diye ağlaması üzerine annesi şaka olarak “Pervin’de senin ablan olur” der ve daha beşiğindeyken Pervin olur Pervin abla.

Pervin abla “ablalık” sıfatına daha beşiğinde iken sahip olur ve bu onun hem çocukluk hem de bizim kendisiyle okur olarak tanıştığımız gençliğini şekillendirir.

Olaylar Muzaffer bey’in bakış açısı ile anlatılmakta. Kahraman bakış açısının kullanıldığı romanda okur olarak olayları biz Muzaffer’in bakış açısı ve yorumlamaları ile öğreniriz.

Roman zaman olarak Çanakkale savaşının devam ettiği yıllarda geçmektedir. Roman, Pervin’in Muzaffer ‘den sigara istemesiyle başlar. Muzaffer Pervin’in sigara içmesine çok şaşırır. Pervin Muzaffer’in bu şaşkınlığına acı kahkahalarla güler. Yazar bunu bize doğrudan anlatmıyor ancak anlıyoruz ki Muzaffer Pervin’i hala çocuk görmektedir ve sigara içişine çok şaşırmıştır. Pervin’in acı kahkahaları ise Muzaffer’in onu hala çocuk görmesine bir tepkidir.

Muzaffer bey Nükhet’e aşıktır fakat bu hislerini uzun süre kendine saklar. Romanın zaman aralığı Çanakkale savaşının olduğu yıllardır ve cepheye gitmemek için bazılarının çeşitli çarelere başvurduğu yıllardır. Muzaffer ise bu göreve biraz da Nükhet’ten beklediği karşılığı bulamadığı için gönüllü olur ve bu gönüllülük başta Nahit olmak üzere çevresindekileri şaşırtır.

Nahit’in şu sözleri biraz da sanki bugüne sesleniyor gibi.

“Ben kâfi derecede vatansever değilsem kabahat benim mi? Bugün otuzuna yaklaşıyorum. Çocukluğumuz, gençliğimiz rezil bir istibdat idaresi altında riyadan, dalkavukluktan, müdaheneden başka ne gördü, ne öğretti, neye şahit oldu?”

Aslında Nahit’in bu sözlerini sadece “kaçış” için bir bahane olarak görmemek lazım. Ülkenin özellikle siyasi durumu o ülkede yaşayanların vatan sevgisini yaralayabilir, azaltabilir.

Nahit ve daha başkaları bu “kaçışlarını” yukarıda olan alıntıda olduğu gibi gerekçelendirirken, bu azalan veya yok olan hislerini dönemin siyasi ve ekonomik şartlarına bağlamalarına rağmen Muzaffer cephedikilerin ölüme atlamalarını cepheye gittikten sonra bir cevap buluyor.

Muzaffer sivil yaşamda hiçbir ortak yanları olmayan insanların içinde bulundukları yer ve zamanın etkisiyle ortak bir amaç uğruna bir araya gelebileceklerini şu sözlerle anlatıyor.

“Harp, insanları birbirlerine yakınlaştırıyor… Tehlike karşısında kalpler; gurur, nuhvet kirlerinden yıkanıyor, garazsız, riyasız, bir tek maksat uğrunda, mevkie, rütbeye ehemmiyet bile vermiyerek omuz omuza ateşe, ölüme atılıyorlar”

Savaşın getirdiği ekonomik yıkım ile İstanbul da bir yandan ekmek karne ile alınırken diğer yandan Nahit gibi tüccarlar savaş vurgunculuğu ile paralarına para katmaktadır.

Romanın olay akışı ile ilgili çok şey yazdım okuyacak olanlar için sürpriz bozan olmamak için daha fazla olay akışı ile ilgili bir şeyler yazmamaya çalışacağım.

Mahmut Yesari’nin kalemini zaten çok beğen bir okurum ve şöyle ayrıntılara denk geldikçe yazara olan hayranlığım da artıyor.

Yazar fiziksel yerleri, evleri, sokakları roman karakterlerinin psikolojilerini yansıtmak için de kullanmış.

Örneğin Muzaffer’in kasvetli iç dünyasını binalarla, sokaklarla anlatıyor.

“Kalamış‟tan Ihlamur‟a çıkan cadde bomboştu. Seyrek hava gazlarının ancak etraflarını aydınlatan buğulu, mavi, soluk ışıkları tenha caddenin kasvetini gideremiyordu. Civar bostanlardan perde perde akseden havlamalar, yorgun bir beygirin sürüklediği bir arabanın tekerlek seslerine karışıyor, manevra yapan bir marşandizin ıslığı vakit vakit bir yankı gibi havada dalgalanıyordu.

Pervin Abla üzerine biraz uzun bir yorum yazdım, Olay akışını da aktarmadan yazmak zor olacağı için bu kadarı yeterli… :slight_smile:

“En taze rakıların en ıssız kuytularından sırılsıklam tefrikalar çıkaran Mahmud Yesari Bey’i kim arar, kim sorar” diyordu Attilâ İlhan. Mahmut Yesari bey bir - iki yıl öncesine kadar unutulmuş çok az insanın hatırladığı bir yazardı ama artık öyle değil arayan soran çok sayıda okuru var. Daha da artması dileğiyle….

2 Beğeni

Mahmut Yesari YKY Delta serisi Bütün Öyküleri içindekiler.





5 Beğeni

YKY’nin sayfasında tadımlık kısmında 1. cilt ibaresi var. Sanki iki cilt basacaklar. Ama kapakta böyle ibare yok.

1 Beğeni

Benim anladığım iki cilt tek kutuda.

Binbir Gece Masalları ve Nermi Uygur kitapları gibi tek kutuda iki kitap.

Fiyat da biraz ona işaret ediyor.

https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/butun-hikayeleri-mahmut-yesari.aspx

1 Beğeni

Yeni Çıkanlarda bir arkadaş paylaşmış. Orada da iki cilt. Ama kendi sayfalarında kapak başka.

1 Beğeni

Kitapyurdu eklemiş.

Evet iki kitap tek kutuda.

3 Beğeni

Kitapyurdu platinle 1544 liraya oluyor. Daha uygun bir yer var mı?

2 Beğeni

Eğer indirim kodunuz varsa fiyatı bir tık daha düşer.

2 Beğeni

Detaylı bakmadım ama belki 3-4 hafta indirim ve kitabın eklenmesi ile ucuzkitapal beklenebilir.

1 Beğeni