Bir kanat çırpışıdır yüreğinde yolculuğa çıkmak,
Sonsuz mavilikte özgürce kaybolmak. Büyük bir keşif, seni damla damla tanımak, hayallerde biriktirmek. Mutluluğun adı saklı, adımlarının değdiğini bildiğim sokaklarda, gözlerine düşen gözbebeklerimde. Aynadaki yansımamsın adeta, ortak bir ritmde hayat sürdüğüm.
Dehşetli bir hırıltıya dönüşür soluk alış verişler, Ruhta açılan çatlaklar genişlemeye başladığında. Bir feryat kopar göğü sarsacak şiddette, Solmaya mahkum düşler hızla alevlendiğinde. Gözlerdeki anlam yerini karmaşaya bırakır, Hayallerden uzağa savrulduğunda yılar insan. Acı büyür büyür, izini bırakır her yere; Sabrı kalmadığında paramparça olur insan.
Dilden dökülmez isyan dolu sözler, Zincirlenmiştir kalbin en derinliklerine. Anılar labirentinde kaybolup tuzağa doğru koşar, Yakalandığında kör talihine yanar insan. Cesaret yeşersin çorak hislerde diye bekler, Umudunu çoktan yitirmiş olduğu halde. Her çaba biraz daha yara bırakır canda, Daha da gömüldüğünde karanlığa, ölür insan.
Not: Uzun zaman önce yazdığım bir romanla ilgili şiirdi.
Bir esirin gözlerinden bakabilir misin hayata? Gökkuşağının bir bir rengini kaybetmesi gibi, Ellerinin arasından kayıp gider hayaller bir boşluğa. Uçurumun kıyısında salınan karanlık eller, Seni aşağıya iter de varamazsın farkına. Rüzgâra teslim olmuş savrulursun oradan oraya. Tutunmak gerek hayata sıkıca, direnmek gerek haksızlığa. Sessizce izlersin acı nehrinde yıkananları. Bir gözyaşı olur akar çaresizlik yüreklere. Zindanda işkencenin sesleri yankılanır. Duvarlar barındırdığı kedere hayıflanır. Geriye sadece umut kırıntılarını toplamak kalır…
Hani bazen sebepsiz yere neşe, keder ya da kaygı duyar ya insan. Dünya yaşamlar ve hislerle çevrili. Uzakta biri acıyla nefes alsa bile yüreğine oturur, gülücükler saçılsa bir diyarda midesinde kelebekler uçar. İnsan farkında olmasa da hisseder bir şekilde. Çünkü var olduğundan beri minyatür bir dünya yeşerir içinde. Ruhsuzlar vardır bir de, o dünyayı yok etmeyi başarabilen…
Düştü bakışlar yere, Burkuldu demirden kalp. Geçmiş geleceğin gölgesidir. Adımlar hep geriye mi gider? Uzaklaşan anıları tutar bir düşüş. Vicdan yağmur damlaları gibi inerse tepeye. Sığınılacak bir af peşine düşülür.
Hayattan geçer gider insanlar bahanelerle.
Şaşar, düşer, kınar, kayıtsız kalır.
Ama bir kez olsun düşünmez,
İçinden saçılan ziftin nerede katılaştığını.
Donuklaşan kalpleri ise temiz bir dokunuş çözer.
İnsanlık ölmeye başladı. Birinin çığlığına bir başkası kayıtsız kaldığında, Değerleri yıkılırken insan yalnızca izlemekle yetindiğinde, Yol ayrımına geldiğinde vicdanını her susturuşunda, Elini taşın altına koymak yerine bir taş da kendisi eklemeyi tercih ettiğinde, Edep ve hayâyı sırtında yük olarak gördüğünde, Kendi çıkarını her şeyin üstünde tuttuğunda, Bataklığa girdiğinde başkasını da yanına çekmeye çalıştığında, Kendine eza gördüğünü başkasına reva gördüğünde, Dünya yansa hasırı yanmadığı anlarda, İnsanlık ölmeye başladı.
Hayranlıkla izlenen o parlak dolunay yok artık. Işığını kaybetmiş zift karası devasa güneş ayın önüne geçti. Gölgelendi ışık, korku yürekleri sarmış. Dünya karanlık, düşler soluk. Bu yaklaşan kıyametin ayak sesi mi?
Ehehehe buraya yorum yapmak yasal mı bilmiyorum ama yapmak istedim. Bana kıyametten çok kişisel bir kıyameti ve çöküşü anımsattı. Yeniden doğuşu ama daha karanlık olarak. Düştüğün yerden daha kuvvetli bir şekilde güneşi bile söndürecek kadar güçlü kalkmayı ve gücünün yokluğunda insanların hayatlarını cehenneme dönüştürecek birini anımsattı. Aynı bu şarkı gibi;
Şimdi herkes korkmalı bu yeni bir gün,
Tüm kuşlar söylüyor senin öleceğini,
Bu yeni bir ben ve geri dönüşü yok,
Artık sular yükseliyor ama ben yönümü biliyorum.
Ehehe, yorum yapmak serbest tabi. Böylece rüyamın yorumunu da öğrenmiş oldum. Havalı bir yorum oldu. Rüyamda gece göğe bakıp ayı kapatan dev, karanlık kütleyi görünce gerçekten ürkmüştüm.
Şarkıyı da merak ettim, dinleyeceğim.