Monster

Konusu:
Kenzou Tenma 1986 yılında Almanya’daki bir hastanede beyin cerrahı olarak çalışan genç bir japon doktordur. Hastanedeki en yetenekli beyin cerrahıdır. Bir gün hastahaneye başından vurulmuş bir çocuk getirilir. Tenma tam ameliyata hazırlanırken şehrin valisinin beyin kanaması geçirdiği haberi gelir ve hastane müdürü çocuk önce getirilmiş olmasına rağmen valiyi tedavi etmesini ister. Acaba Tenma hangisini seçecektir ve yaptığı bu seçim nasıl sonuçlara yol açacaktır?

Olabildiğince az süprizbozan vererek konuyu özetlemeye çalıştım. Bu sadece olayların başlangıcı hikaye toplam 10 yıla yakın bir zamanı konu alıyor ve hikaye bu başlangıçtan çok farklı yerlere ilerliyor. Aynı zamanda benim favori animem ve bu sebeple hakkında başlık açmak istedim.

Bu anime kimlere hitap ediyor?
Anime sevmeyen kişilere kesinlikle öneririm. Kesinlikle izlediğim en animeye benzemeyen animeydi. Öncelike hiç süper güç veya doğaüstü olay yok. Tenma dışında japon karakter yok. Animeden çok HBO dizisi gibi. Hatta bence çoğu HBO dizisinden daha kaliteli bir senaryoya sahip. Zaten bir ara Guillermo del Toro HBO için diziye uyarlamak istiyorum demiş ama olmamış.

Seri anime konusundan uzak demiştim çizimleri de genel anime çizim stilinden çok uzakta. Ben çizimlerin ve kullanılan renk paletinin serinin tonuna çok güzel uyduğunu düşünüyorum ama anime çizim stiline alışıksanız bu çizimler tuhaf gelebilir.

2004 yapımı olduğundan animasyon yakın zaman animelerine göre eski duruyor. Yine de bir süre sonra alışıyorsunuz. Beni çok rahatsız etmemişti çünkü hikaye animasyon ve dövüş sahnelerinden çok diyaloglar üstünden yürüyor.

Genelde Death Note ile kıyaslanmış ama bu çok yanlış bir benzetme bence. İkisinde de hikayede önemli rolü olan çok zeki bir seri katil var ama buradaki Death Note’takinden çok daha iyi yazılmış. Death Note sevenler bir şans verebilir beğenmezlerse yarıda bırakırlar.

Yukarıda bir seri katil var demiştim. Eğer suç üzerine yazılmış şeylerle ve seri katil psikolojisiyle ilgiliyseniz izlemek zorundasınız. Bu konudaki en başarılı kurgusal işlerden biri. Suç dizisi falan seviyorsanız kesinlikle izleyin.

Hikaye ağır ilerliyor. Tempoda sıkıntılar var ama bunların hiçbiri bence puanı 10/10’dan düşüremiyor. Yine de serinin fazla uzatıldığı ve yavaş ilerlediği arada gördüğüm bir eleştiri olduğundan yazıyorum. Eğer olayların ağır bir tempoda ve karakter odaklı gelişmesinden sıkılacaksanız başlamayın bile.

Benim izlediğin veya okuduğum bir eserde en önem verdiğim şey karakterlerdir. Karakterler bir animede gördüğüm en başarılı karakterler. Bütün karakterler o kadar sağlam ki kimseye yan karakter demek istemiyorum. Böyle demek o karakterlere hakaret olacakmış gibi hissediyorum. Bazen Tenma’dan uzaklaşıp 4-5 bölüm boyunca yeni bir karakter tanıtıyor ve sonunda ana hikayeye bağlıyor. Ve bu o kadar başarılı yapılıyor ki Tenma’yı görene kadar eksikliğini hissetmiyorsunuz. En başarılı 10 anime karakteri listesi yapılsa Monster’dan 4-5 karakter girer öyle söyleyeyim. Eğer karakterlere önem veriyorsanız kesinlikle izlemelisiniz. Buradaki bazı tek bölümlük karakterler başka animelerin yan karakterlerinden daha sağlam.

Her yan foreshadowing dolu. Mesela serinin başlarında çıkan tek bölümlük karakter serinin sonlarına doğru tekrar görünüp çok önemli bir rol oynayabiliyor. Bazı replikler, olaylar, hikayeler, ve kamera açıları seri bittikten sonra çok başka bir anlam kazanıyor. Eğer foreshadowinglerden hoşlanıyorsanız bir şans verebilirsiniz.

Eğer süper güçlerin olduğu bir anime veya bir kahramanlık hikayesi arıyorsanız izlemeyin. Hiç doğaüstü olay veya süper güç yok. Hiçbir arc tek bir adamın kahramanlığı temalı değil.

Finali hakkında değişik fikirler var. Ben beğendim. Ama serinin hepsini çok beğenerek izlemiş olup finali beğenmeyen çok sayıda kişi var. Code Geass gibi ortalama giderken finali ile puanını arttıran bir anime beklemeyin. Final hakkında ya serinin genelinin kalitesinde olduğunu ya da daha kötü olduğunu düşüneceksiniz.

Hikaye çok karanlık ve ağır. Eğlencelik anime arayanlara kesinlikle önermem. Sizi etik, insan doğası, kimlik gibi konularda düşündüreceğine eminim. Bu tarz bir hikaye arıyorsanız bakabilirsiniz.

Hikayenin bizim için önemli artılarından biri geçtiği dönem ve ülke itibarıyla sık sık Türk karakter görmemiz. :grin: Hatta bir yerde Hereke halılarının ne kadar güzel olduğu muhabbeti geçiyordu. Mangasında daha da öte olarak futbola meraklı karakter H**** Ş**** isimli Galatasaray futbolcusundan bahsediyordu. :sweat_smile:

Manga demişken istiyorsanız ve İngilizce seviyeniz iyiyse ona da bakabilirsiniz. Ama ben animeyi tercih ederim. Senaryolar %99.9 aynı. Animede çok başarılı müzikler de olunca atmosfer daha iyi yaratılıyor bence. Tabi mangası daha iyi diyene de karşı çıkmam ikisi de kendi türlerinde bir başyapıt. Urasawa mangaları da türkçeye çevrilmesini en çok istediğim mangalar olabilir.

Benim 10/10 dediğim iki animeden biridir. Ama diğeri(Fate/Zero) 9,5’tan 10 Monster direkt 10. Genel olarak herkese en azından bir şans vermesini öneririm. İzleyip ağır tempdan sıkılırsanız yarıda bırakabilirsiniz. Seri arc sonları hariç hiç hızlanmıyor. İzlediğim en anime genel özelliklerinden uzak anime olarak hiç anime izlememiş kişilere izlettim ve çok beğendiler.

8 Beğeni

Tek hikaye değil yapboz misali hikayeleri izleyip birleştirmeyi sevenler için güzel bir anime Monster. Karakter gelişimi olarak da aynı şekilde tek karakter değil birçok karakter var ve kurgu sürekli ağaç misali dallanıp budaklanıyor. Böyle bir animeyi izlerken de çok çeşitli yorumlar yapılabilir bu nedenle. Elinize sağlık güzel yazı olmuş. :+1:

1 Beğeni

İlk mesajda süprizbozan yoktu şimdi biraz da süprizbozanlı yazayım.

İlk mesajda “Bazı replikler, olaylar, hikayeler, ve kamera açıları seri bittikten sonra çok başka bir anlam kazanıyor.” demiştim. Burada hikayeler derken ne kastettiğimi izlemeyenler anlamadı. Şimdi bu hikayelerin asıl anlamlarını biraz açmak istiyorum.
İlk bahsedeceğim hikaye Barış Tanrısı. Animenin 56. Bölümüne tekrar dönüp hatırlayabilirisiniz. En sonda Barış Tanrısının intihar ettiği ima ediliyor. Ama ben intihar etmediğini düşünüyorum. Benim yorumuma göre her şeyi bırakıp inzivaya çekildi. Gördüğüm kadarıyla Franz Bonaparta kitapları yazarken kendi hayatından ilham alıyor. Bu hikaye ise bunun kanıtı. Bonaparta yaptığı deneyler sebebiyle kendisini barış tanrısı olarak görüyordu. Bu görüşü aynı hikayedeki gibi Johan sebebiyle değişti. Johan sayesinde ilk defa aynaya bakıp kendisinin şeytan olduğunu gördü. Nina bundan sonra intihar ettiğini düşündü ve ben de o bölümü ilk izlediğimde Nina’nın dediği gibi düşünmüştüm ama hikayeyi bitirip Franz Bonaparta’nın son halini gördükten sonra izleyince bambaşka bir anlam kazanıyor.
İkinci olarak son yayımladığı kitap olan Das Ruhenheim’a bakalım. Hatırlamak için 69. Bölüme bakabilirsiniz. İyi bir mesaj veren tek hikaye çünkü Bonaparta’nın deneylerini bıraktıktan sonra yazdığı tek hikaye. Bir hırsız orayı soymak amacıyla bir kasabaya gider. Ama halk ona o kadar iyi davranır ki soymaktan vazgeçip kasaba halkının faydası için çalışmaya başlar. O hırsız Bonaparta. Ruhenheim’a gitme sebebi orayı soymak değildi deneylerine orada devam etmekti. Ama kasaba halkı ona iyi davranınca deneylerinden tamamen vazgeçti ve oraya yerleşti.
Üçüncü olarak Pörtlek Gözlü Adam ve Koca Ağızlı Adam hikayesine bakalım. Hatırlamak için 56. bölüme bakabilirsiniz. Bu hikaye ilk bakışta diğerleri gibi Bonaparta’nın hayatından ilham almış gibi durmuyor. Bölümü ilk defa izlediğimde bu hikayeyi Tenma’nın seçimine bağlamıştım ve eğer valiyi seçseydi bile yine aynı şekilde pişman olacağı anlamına geldiğini düşünmüştüm. Ama seri bittikten sonra fark ettim ki bu hikaye de Bonaparta’nın hayatıyla bağlantılı. Bence şeytan Bonaparta. Anlaşma yapalım dediği kişi ise ikizlerin annesi. Hikaye ikizlerin annesinin iki çocuğunu da vermek istemediği ve hangisini seçerse seçsin eşit derecede pişman olacağı anlamına geliyor.
En önemlisini en sona bıraktım. Bitiş şarkısında resimlerini gördüğümüz İsimsiz Canavar. Hatırlamak için 37 bölüme bakabilirsiniz. Bonaparta’nın hayatı ile bağlayamadığım tek hikaye bu. Bu hikayelerin yazılma amacı çocuklara nihilist ve karamsar bir bakış açısı aşılamak. Bu deneyin tek başarılı örneği ise Johan. Çünkü diğerleri zevk aldıları şeyleri yani küçük hedonizm kalıntılarını ardında bırakamamış. Örnek olarak Roberto kakaodan aldığı zevki, Grimmer çocukken zevkle izlediği çizgi filmi unutamadı. Bu sebeple başarısız deneyler. Johan hiçbir şeyden zevk almadığından dolayı deneyin başarılı hali. Bu kitaplar ise çocukları birer Johan’a çevirmek için kullanılan araçlar. Bu kitap da Johan ve Anna’nın tüm hikayesini oluşturuyor. İkisi de kitaptan etkilendiği için bilinçsizce hayatlarını kitaba göre yaşıyorlar. İkisi farklı yetimhanelere gitti. Johan doğuya giden canavar oldu. Birçok insanın yanına yerleşip hepsinden farklı isimler aldı ama en sonunda içindeki canavar çok büüyüdü ve kendisine bakan kişilerin hepsini öldürdü. Anna batıya giden canavar oldu. İsimsiz bir canavar olduğunu kabullendi. Travmayı atlatıp normal yaşamaya başladı. Schuwald hikayedeki kral. Johan’ın Schuwald’ın çocuğunu kullanarak kendisini güçlü bir konuma getirmesi hikayeyle aynı. İşlerin hikayeden farklılaştığı nokta Johan’ı kitabı okuması. Okuyunca bayılma sebebi eylemlerinin bu kitaba göre oluştuğunu fark edip böyle devam ederse Anna’yı öldüreceğini anlaması oldu. Yine de hikayenin sonunda Kralın maiyetindeki herkesi öldürmesi gibi kütüphaneyi yaktı. Hikayenin bu kısmı kitaplara birebir uyuyor ama kimse bunun farkında değil. Kitaplar fark edilince kitapları yazan adamı bulmak ana odak haline geliyor ve gördüğümüz her karakter kitapları yazan adamı aramaya başlıyor.

1 Beğeni

Netflix’in bir gün mutlaka uğrayacağı duraklardan birisi gibi geliyor, başkası kapmazsa.

Animelere harcadığım zamanın pişmanlığını nötrleyen az sayıdaki çok sevdiğim serilerden birisidir. Genelde de anime izlemeyen insanlara öneriyorum. 55 yaşındaki arkadaşımın babası bile gayet beğenmişti. Zaten izleyecekler aslında yönetmenlik olarak çok da yabancılık çekmeyecektir. Hollywood’da benzer sinematografiyi defalarca görmüşlerdir.

Şöyle iki tane basit örnek yapmıştım eskiden:

Buradaki benzerlik sinematografi değil de gerilim oluşturma kısmı. İkisi de suyun kaynamasını gerilimi arttıracak bir eşya olarak kullanıyor.

2 Beğeni

Nefis bir animeydi. En sevdiklerimden biri oldu. Yan karakterlerin hikayeleri bile incelikle işlenmişti. Ana karakter, Doktor Tenma anime boyunca adeta iyilik timsaliydi. En başta verdiği bir kararın ona getirdikleri çok ilginç oldu gerçekten. Ayrıca Johann’a da üzüldüğümü belirtmeliyim. :slight_smile:

4 Beğeni

Sonuçları ne olursa olsun çok güzel hareket :cry:

4 Beğeni