Hangi enstrümanlara ilginiz var? Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz, neler yapabilirsiniz? Bu gibi konuları tartışabileceğimiz bir başlık olsun.
Bağlama çalıyorum ama neredeyse her şeyi öğrenmeye isteğim var. Tellilerin aşağı yukarı nasıl olduğunu anladım. Yaylı ve üflemelileri merak ediyorum. Şu sıralar daha çok üflemeli sazlara ilgim var. Ermeni duduğu arıyorum. Beni aydınlatmak isterseniz bu konuda çok memnun olurum.
Güzel başlık. Böyle bir başlığa ihtiyaç var.
Elektro gitara ilgim var ama kursa bir dönem gidebildim yalnızca. Evde öğrenmek istiyorum ama pek faydalı videolar bulamadım. Bana da yardımcı olabilecek var mı?
Benim çocukluktan beri hayalim elektro gitar çalmaktı. 11 yaşımda abim sürpriz yapıp klasik gitar almıştı ama o zamanlar klasik gitara hem ısınamadım (hala da öyle) hem de kursa falan yollamadıkları için kendim öğrenemedim. Şimdiki gibi internette gani gani içerik de yoktu.
Nitekim 10 yıl sonra bu hayalinden asla vazgeçemediğim için “vakti geldi de geçiyor” diyerek elektro gitar aldırdım babama. 2 ay kadar kendim internette özellikle İngilizce YouTube kaynaklarından yararlanarak bir şeyler öğrenmeye çalıştım ama sonra süreci hızlandırmak istediğim için özel ders almaya başladım. Sonuç olarak 5 aydan biraz uzun bir süredir bu serüvenin içindeyim ve oldukça zorlanıyorum…
İngilizce biliyorsan önceliği onlara ver derim. YouTube’da Justin Guitar, Andy Guitar ve benim favorilerim olan The-Art-of-Guitar ile GuitarLessons365Song’a bakabilirsin. Türkçe içerik için ise seviyene göre Gökhan Büyükkara ya da Deniz Sayman’ın videolarını inceyelebilirsin. Ama onlar başlangıç seviyesinin üzeri için içerik üretiyor daha çok.
Eğer zamanında kursa gitmiş olsaydım ben de 10 sene kadar çalıyor olacaktım şimdi. 10 yıllık kaybım olması beni üzen bir konu, ömrümün yarısı boş geçmiş gibi geliyor. Hatırlıyorsanız eğer, siz ne zaman düzgün çalabilmeye başladınız? Kendimi azimlendirmek veya (iyi anlamda) kıyaslamak için sık sık elektroculara sorduğum bir soru bu.
Ben bateri çaldığım dönemde grup arkadaşlarımın gitarlarını da iyi kötü çalıyordum. Malum bateri sağa sola taşınmadığı için elimin altında hep bir gitar oluyordu İlk elektro gitarımı sanırım 2009 2010 gibi alıp tam anlamıyla geçiş yapmıştım. O yüzden tam şu tarihte başladım şu tarihte şu şarkıyı çaldım diyemem fakat sıfırdan başlayan birinin başlangıç seviyesindeki parçaları baştan sona çalması çok uzun sürmez. 5-6 ay içinde Smells Like Teen Spirit, Arctic Monkeys R U Mine, Blitzkrieg Bop vs. gibi kolay şarkıları iyi kötü çalabilecek hale gelinir.
Zamanında şöyle bir blog hazırlıyordum ama 5 yıldır bir ekleme yapmadım
Sinop Konservatuvarı’a gidiyordum küçük yaşlarımda. Keman ile başladım. El yerleşimi ve gelişimi için en doğru zaman, en küçük yaşlar. 10 yaşında başladım, en ufak kemanımı hâlâ saklıyorum. Dedem klasik ve Türk folk müziği çok severdi, onun teşviki ile başladım.
Kontrbas çalmaya başladım ilerki yaşlarımda. Konservatuvar seçmelerine katılacağım zaman depresif bir hastalık çöktü üzerime. Haliyle yollarımız ayrıldı, bazen aklım kalmıyor değil. Ciddi bir bağlılık ve sevgi gerekiyor, bir müzik aletinden daha fazlası olması gerekiyor sizin için…
Ben de 5 sene kadar çaldım fakat yollar ayrıldı. Tellilerle de aram iyi değil arkadaşların gitarlariyla uğraştım ettim ama yok. Yine 1 sene kadar bağlama dersi aldım ama yine anlaşamadık. Kendi evime çıktığım ilk gün bir odasını müziğe ayırıp bateri alacağım (yani umarım). Diğer enstrümanlarla bağ kurmak kolay ama bakteriyi sırtlanıp gidemiyorsun işte. Baget tutmayı özlüyorum deli gibi, en çok da zilde gövde çalışmayı özledim. Kick atakları, aksanlar
Bu şarkıların ana rifflerini çalıyorum ama baştan sona bir şarkı çalışmam ders alana kadar olmadı hiç. Seek and Destroy, Nirvana Polly ve Animal Instinct gibi bazı şarkıları çalabiliyorum ama çalışımdan tatmin değilim. Bakalım, umarım 1-2 seneye kadar iyi bir gitarist olma yoluna girerim.
Blogunuz oldukça detaylı ve güzel görünüyor bu arada. Güncelleme yaparsanız haber verin, seve seve okurum.
İstanbul’da gezdim her yeri, sonunda bir yerden buldum aldım bir duduk ama üflerken beynim dönüyor. Solunum sistemimi tekrar keşfediyorum şu sıralar. Ağzımda hava tutarken nefes almaya çalışıyorum. Sipsicilerden görmüştüm. Öyle yüklendim ki kendime, beynime hava kaçacek en sonunda
Bilgi toplayacak pek kaynak yok. Kursa gidecek vaktim de yok. Bakalım, Youtube’dan olduğu kadar.
Duduk sesi Divinity Original Sin 2’nin tema müziğinde de kullanılıyordu. Hemen girişte gelen ses duduk veya o aileden yakın bir akrabasına, yine kamışlı bir enstrümana ait.
Müzik muhabbeti yapabileceğimiz bir başlık da yokmuş. O nedenle bu başlığı güncelledim.
23 Ekim Cumartesi günü saat 18.00 da Salih Korkut Peker TRT Müzik’te “Cümbüşün Peşinde” programında Engin Topuzkanamış’ı misafir edecekmiş.
İkisi de çok sevdiğim insanlar. Bu habere çok sevindim. Hepinize öneririm.
Salih Korkut Peker cümbüşü çalım tekniği olarak Batı’yla harmanlamış çok usta bir sanatçı. Sadece cümbüşde değil pek çok enstrümanda usta. Müziğe yaklaşımına, bestelerine bayılıyorum. Komalı sesleri bence müzik olarak terk etmemeliyiz. Batı müziği çalacaksak bile koma duyulsun. Sosyal medyadan takip etmenizi kesinlikle ve kesinlikle öneririm.
Ben de sınav geçince elektro gitara başlamak istiyorum. Sizinkilere ek olarak severek takip ettiğim bazı gitar temalı müzik kanallarını paylaşmak istiyorum. Ama çoğu gitar çalmayı öğretme videosu yapmıyorlar.
80lerden beri Rock grupları için prodüktörlük yapan Rick Beato’nun kanalı. Özellikle What Makes This Song Great serisini çok beğeniyorum. Diğerlerinden daha popüler, biliyor olma ihtimaliniz yüksek ama yine de yazayım dedim. https://youtube.com/c/RickBeato
Gökhan Büyükkara sayesinde tanışmıştım bu kanalla, eğlenceli oluyor videoları.
Diğer attıklarınızdan Kupris’i biliyorum sadece, arada sırada öneriler kısmında çıkan ve ilgimi çeken videoları izliyorum. Beato’nunkine göz atacağım ama Dean Lamb konusunda söz veremiyorum çünkü 1 saat boyunca YouTube videosu izlemekten pek haz etmiyorum, kendisinin videoları oldukça uzunmuş.
Şükür sonunda tüm bölümler internete yüklendi. TRT’nin bu huyundan nefret ediyorum. Resmen kendilerine çekiyorlar. Televizyonda izlediniz izlediniz, yoksa bir daha *** bulursunuz. Ne özeti var ne de kaydı.
“Ya geçenlerde güzel bir belgesel izlemiştim. Açayım da dostlarıma izleteyim.” Adını yazarsınız, aratırsınız. Google Bey de hemen “Şunu mu demek istediniz? Yanılmış olmayasınız. Sonuçta her türlü bilgiye hakim olan ben böyle bir şey duymadım. Gidin öğrenin gelin. Muhtemelen zaten öyle bir şey de yok, siz uyduruyorsunuz.” moduna giriyor.
Yoğun istek olunca yüklediler. Kaçırdığım meşkleri dinleyeceğim şimdi.
Kendime bir cümbüş edindim. Yaklaşık 1 ay oldu. Çalması çok kolay. Hele ki bağlamayla karşılaştırınca oldukça kolay. Divan bağlamamı da sattım. Cümbüşten sıkılırsam (Açıkçası sıkılmam gibi duruyor, bayıldım sesine. Enstrümanın hiç nazı yok. Ne zaman elinize alsanız aynı seste. Tahta enstrümanlar gerçekten yoruyor. Soğukta durmaz, sıcakta durmaz, akort tutmaz, burgu dönmez, tel beğenmez… Mey ve duduk da çok nazlılar. Ses çıkaracağım diye sakat kalacaktım. Zorlar vallaha.) sıradaki hedefim klasik kemençe. Bugün Kadıköy’deki atölyelerden birine girip ustalarla biraz sohbet ettim. Tırnakla çalındığını da yeni öğrendim. Tırnakla dediğim, klavyeye parmağınızla basmıyorsunuz. Tırnağınızı tele dayayarak ses buluyorsunuz.
Klasik kemençe 3 tellidir. Bir araştırma geliştirme projesi sonucunda 4 telli kemençe üretmişler. 3 telli olanda teller aynı hizadan başlamaz. 4 tellide bu durumdan kurtulmak için eşik kullanmışlar. Konuştuğum ustanın iddiasına göre proje pek tutmamış çünkü sesi kemana benzemiş. Konservatuvarda çok rağbet görüyormuş ama konu iş olunca işveren 3 telli istiyormuş. Ton farkından ötürü.
Kimi sazların gelişmesi lazım. Kusurlarının giderilmesi kazım. Ama geliştirilmeye çalışıldığında tonunu kaybediyor. Durum böyle olunca ustalar gelenekselci ve yenilikçi diye ayrılıyor. Örneğin en basitinden bağlamaya mandolin burgu takımı kullanılması gibi. Sazın ton kaybettiği de yok. Sadece burgu takımı ama işte tam bir savaş alanı. Bence tahta burgu çok kusurlu ama ustalar inatla kullanmaya devam ediyor. Hiç gerek yok.
Ha bir de makamları nasıl öğrenirim diye sordum. Yabancılar için hazırlanmış bir kitabın türkçe çevirisini önerdi. Murat Aydemir imzalı Makam Guide. Kitaba baktıktan sonra size bilgilerimi aktaracağım.
Çok karadüzen gidiyorum. Daha nota bile bilmiyorum. Bir şekilde öğrenmem lazım.
@alper Teşekkürler hocam. Güzel bir bilgi havuzu oluşturabilirsem paylaşacağım. Umarım ilginizi çeker. Cura müziği insanı ovaya götürüyor. Hakikaten müthiş.
Ben tuşlular ve yaylılardan çok telliler ve vurmalı çalgıları dinlemeyi severim. Çalma yönünde isteğim ve becerim yok ama özellikle üç telli curanın sesini çok seviyorum.
Bu da duduk.
Sosyal medyadan takip etmenizi kesinlikle ve kesinlikle öneririm.
