Neon Genesis Evangelion

Neon Genesis Evangelion 1995 yılında yayın hayatına başlamıştır.1 dizi ve 3 filmlik bir yapıttır.Çıktığı tarihte endüstriye damgasını vurmuştur.İzleyicilerin baskıları sonucunda The End Of Evangelion filmi yapılmıştır fimde bir süre bazı izleyici kitlesinin istediği gibi mechaların savaşı ile geçmiş daha sonra shinji’nin mechasına binmesi ile yazar yine kendi aklındaki yoğun psikolojik seneryoyu yazmıştır.Serinin yazarı ve yönetmeni hideaki anno’dur.2020 tarihinde yeni ve son filmi olan Evangelion: 3.0+1.0 çıkacaktır.İzledikten sonra çoğu kişinin aklında “Ne?” Sorusu ve daha binlercesi oluşacaktır.İzlemeyenler için konusu hakkında çok yazmıyacağım sadece izleyin ve kafayı sıyırtın.

images (24)

2 Beğeni

İlk defa konu açıyorum ve eğer bir yanlışım var ise af ola.lütfen düzeltin.

Seriyi merak edenlere öncelikli önerilerimden ilki seriyi Renewal (Bölüm isimlerinde 21-24 arası Director’s Cut olarak da geçer, öyle ayırt edebilirsiniz) versiyondan izleyip bölüm 25-26 ile Death & Rebirth’i atlamanız/gerek Türkçe gerek İngilizce çevirisinin kontekstin içine ettiğinden ötürü Netflix’den izlememeniz, End of Evangelion filmini “Concurrency of Evangelion” adlı faneditten izlemeniz, son olarak da EvaGeeks.org isimli oluşumdan ilk 24 bölüm + Concurrency of Evangelion’u izleyene dek uzak durmanızdır.

Neon Genesis Evangelion aslen Hideaki Anno’nun 80’lerin sonunda tam olarak kesinleşmiş şekliyle olmasa da yine de kafasının bir yerinde duran bir seri idi diye başlayabiliriz söze. GAINAX stüdyosunun önceki işleri olan Nadia: Secrets of Blue Water (1990-1991) ve Otaku no Video (1991)'u izlediyseniz zaten Evangelion’u izlediğinizde bu yapıma paralel sayısız tematik gönderme farkedebilirsiniz. GAINAX’ın 1990 yılında kurduğu gelecek prodüksiyon planında ilk sıraya koyduğu Aoi Uru adlı filmin, o dönem Japonya’yı sarsan büyük ekonomik kriz (Emlak fiyatlarının kuru aşırı bozması sonucu “Bubble Age” olarak adlandırılan yüksek tüketim ve refah döneminin son bulması olarak da bilinir) sonucu iptal edilmesi sonucu, bir yandan Anno’nun da bu filmde kullanmak istediği bağımlı ve depresif ana karakteri kullanamaması, bir yandan da Nadia: Secrets of Blue Water sonrasında GAINAX’ın finansal krizlerle boş geçtiği birkaç yılda Anno’nun -kendisinin de içinde bulunduğu- otaku altkültürüyle bir iç hesaplaşmaya girmesi sonucu, mangaka Yoshiyuki Sadamoto ile birlikte ayrıntılarını yavaş yavaş kurguladığı yapım -her ne kadar GAINAX kurucularından Hiroyuki Yamada bunun aslını iddia etse de- sınırlı bir bütçe ile (ki Evangelion’un o dönem bölüm başına düşen bütçesi 90’lı yıllarda çıkan çoğu Anime’nin en iyi ihtimalle yarısına anca ulaşabiliyordu) prodüksiyona başladılar ve Anno’nun da dediği üzere “bu süreçte kendilerinin de cevaplarını aradıkları sorular” ile başlayan seri olay akışını sonlandırmaksızın ve birçok kişiye göre tatmin edici olmayan fakat daha fazlası için izleyiciyi provoke eden bir şekilde son buldu. Serinin gerçek finali (ki benim bölüm 24 akabinde Concurrency of Evangelion fanedit’i üzerinden izlemenizi tavsiye ettiğim) bir film formatında sunulsa da aslında bu film de kendi içinde birkaç farklı finalin yeraldığı, net olmaktan ziyade olan şeyin ne olduğunu izleyicinin kendi yorumuna bırakan bir deneyimdi ve daha çok Anno’nun TV serisi sonrasında umumi tuvaletlere bırakılan ölüm tehditlerine varana dek kendisiyle zıt düşen bir kitlenin beklentileriyle oynama amacı güdüyordu. Gerek Anno gerek GAINAX, sonraki yıllarda Evangelion’un yarattığı ticari ivmelenme sayesinde gani gani ayağa kalktı ve Naia: Secrets of Blue Water sonrasındaki tüm TV serileri Evangelion sonrası dönemde çıkabildiler. (Anno’nun bütçeyi kısabildiği kadar kısabilmek için bazı bölümlerde Yasujiro Ozu filmlerini hatırlatırcasına uzun ve hareketsiz segmentler kullanmasına karşın, Evangelion sonrasında serinin yapıldığı yılın tahmini vergi tutarı kazanılan para ile tutarsızlık gösterdiği için stüdyonun vergi müfettişleriyle basıldığını belirtmek gerekir)

Evangelion kazandığı büyük maddi getiriyle GAINAX’ı adeta ihya etmesine karşın, GAINAX End of Evangelion sonrasındaki 10 yılda çatırdadı önce Anno’nun yeni oluşumu Khara ve ardından Trigger ortaya çıktı. Trigger stüdyosu ayrı bir yazı konusu olsa da, Khara stüdyosuyla yola çıkan Anno bu kez film formatında bir Evangelion serisiyle 2007’da geri döneceğini açıkladı: Rebuild of Evangelion! Evangelion’un kafa karışıklıkları ve çatışan hisler ile dolu hayran kitlesi daha fragmanından “tanıdık, ama bir ölçüde farklı ve yeni” bir Evangelion’la karşılaşmanın şokunu önce ilk fragmandan, ardından filmin ilk dakikasından yaşadılar. Bu, 1997’de bittiğini sandıkları hikayenin bir devamı mıydı, yoksa Anno yine bir oyunun mu peşindeydi? Bu sorunun cevabı açıkçası 2012’den önce çoktan bitmesi gereken yeni film projesinin her yeni filminde önceki post-credit teaser’larını yalan etmesinden, Anno’nun her sene “yeni Yamato yapmak istiyorum”, “yeni Nausicaa yapmak istiyorum”, “yeni Godzilla yapmak istiyorum”, “yeni Ultraman yapmak istiyorum” diye her sene yaptığı açıklamalarla hedef kitlesini tabir-i caizse kanser etmesinden ve her yeni film ile sonraki arasındaki prodüksiyon süresinin uzadıkça uzamasından ötürü artık anlamını -en azından benim için- yitirmiş durumda. Öte yandan, her ne kadar 1995’deki seriyi tek başına kendi içinde değerlendirmeyi imkansız bulsam da Evangelion’un gerek tematik, gerekse “onun yanlış yaptığı herşeyi doğru yapma” minvalinde gördüğüm takipçilerine yol vermesinden ötürü 90’lar Anime tarihi için önemli bir yerde durduğunu göz ardı edemem.

Evangelion her şeyden ziyade ezber bozma amacıyla yola çıkmış bir anlatı bana göre, ve hayır, burada “Mecha sevmiyorum ama Evangelion çok karanlık ve çok derin, tam yetişkin işi bir Anime” diyerek kafa ütüleyen, hayatında gerçek manada tek bir klasik bilimkurgu Anime’si izlememiş olabilecek güruhun argümanlarını tekrarlamayacağım. Bunlara yeterince maruz kaldığınızı düşünüyorum. Size EvaGeeks.org misyonerliği de yapmayacağım, seride neyin anlatılıp neyin “anlayanlar anlamayanlara anlatsın” yada “anlamayanlar bir taraflarından boşlukları kendince doldursun” minvaline bırakıldığının ayrımının az çok ortada olduğunu inanıyorum. Yanlış anlaşılmaların önüne geçebildiysek devam edeyim, Evangelion bireyin anlam arayışını ve insanlığın ölümsüzlük arayışını, varılan son nokta üzerinden anlam arayışına sabit değer olarak umutsuzluk ve bireyin üzerindeki aşılması imkansız sınırları koyan bir seri. Bireyin bu umutsuzluğu ve bu sınırları acı verici de olsa tecrübe etmesi, ve sonrasında alacağı kararı bu bağlamda görmesi anı, anlatımdaki ana iskeleti oluşturuyor.

Evangelion’un konusuna gelirsek 13 Eylül 2000 tarihinde 2. Darbe denilen bir felaket sonrası Antarktika bir patlamayla erir ve Dünya nüfusunun büyük kısmı çıkan sel sonucu ölür. İnşa edilen yeni Tokyo-3 şehrinde kurulu NERV üssü ise bu patlamadan sonra, Tokyo-3’ü hedefleyeceği öngörülen Angel adlı devasa organik yaşam formlarına karşı koyabilecek yegane silah olan ve 1. Angel’ın geninin geri mühendislikle yaratılmış dev klonlarıdır ve 2. Darbe’den sonra doğan çocuklar yetişkin olup nöronal faaliyet çizgileri sabitlenmeden evvel “EVAngelion” denen birimlere, omurilik üzerinden yapılan bir enjekte ile senkronize olup onlara pilot olabilecekleri öngörülmüştür. Üçüncü Çocuk kod adıyla EVA pilotlarının aday listesine eklenen Shinji Ikari, yıllar önce onu terkeden babası Gendo Ikari’nin NERV subaylarından Misato Katsuragi üzerinden yaptığı ani çağrısıyla Tokyo-3’e çağırılır. Gerek NERV’in kuruluş sürecinde çalışan annesinin ölümü, gerekse kendisini projeye adamış NERV yöneticisi babasının sert ve duygusuz tavırlarından ötürü tek başına büyümeye mecbur kalmış (başaramamış demek daha doğru), depresif ve insanlarla iletişim kurmayı fobi olarak görecek noktaya gelmiş durumdaki Shinji, üsse girer girmez hiçbir tecrübesi olmadığı halde İkinci Çocuk Rei Ayanami’nin pilotluk yapamaz durumda olmasından ötürü, EVA 01’e pilotluk etmeye zorlanır. Zoraki olarak EVA 01’e pilotluk etmek zorunda kalan Shinji NERV çatısı altında farklı insanlarla tanışır, onların sırlarını ve acı çektikleri yanları hisseder, buradan hareketle -en azından bir noktaya kadar- bağlar kurmaya ve kendini tanımaya çalışır, NERV’in gizli tarihinin yarattığı sonuçlar ile yüzleşir, acı çeker, kaçmaya yeltenir ve en nihayetinde yapmak zorunda şey ile yüzleşir. Vurgulanan nokta ise, aslında somut bir iyi - kötü taraf olmamasıdır. Angel’lar bir duygu taşımazlar, Shinji’nin babası Gendo Ikari- Angel’lara karşı verilen mücadeleyi insanlığın iyiliği için yapmaz. Gendo ile nihai amaç konusunda farklı noktada yeralan, hatta bir noktada savaşa dahil olan SELEE konseyinin bile aslında salt iyi yada kötü denebilecek bir kontrast ayrımı bulunmaz. EVA birimleri -savaş sahneleri kotarabilecek bütçenin sınırlı olmasından olsa gerek- çok kısıtlı bir süre aktif kalabilecek bir şarja sahiptir. Dahası EVA’lar gayet grotesk, oyuncak olarak tasarlanabilmek için fazla ürkütücü dizaynlardır. (…sonrasında -BMX bisikletin önünü arkasını kaldıran Rei fgürüne varana dek- hayal gücünüzün almayacağı denli çok Evangelion merchandise’i çıktı, o ayrı konu gerçi. Ayrıca bakınız, edit notu: )

Gelinen noktada Evangelion’un en azından amacıyla ters düştüğü tartışmaya açık bir konudur. Hideaki Anno her ne kadar hikayenin End of Evangelion’da olabilecek yegane şekliyle bittiğini söylese de, gerek yegane Anime formatlı yeni Evangelion projesi olan Rebuild of Evangelion, gerekse sayısız oyun, Manga ve benzeri yan materyal klasik TV serisinin Evangelion’una temas etmeyen bir çoklu evrendeki izdüşümleri gibi durmaktadır. Yoshiyuki Sadamoto tarafından hazırlanan ve TV serisinden önce yayına başlayan Manga adaptasyonu bile TV serisiyle ayrı düşen sayısız farklılığa sahiptir. Bu durum, Evangelion’un son tahlilde neyi anlattığı sorusunu bile iyice polemik haline getirebilir.

Evangelion üzerine düşülen en büyük yanılgı yada fanatizmlerden birisi, bu serinin dikensiz gül bahçesi olduğu yönündedir. Öte yandan, Evangelion denklemden Shinji yada EVA’lar çıkartıldığında olay akışının çöktüğü, Asuka’nın babasıyla annesi olmak üzere çoğu karakterin yüzünü göstermeye zahmet bile edilmediği, footage kullanmamak için alenen kaçak dövüşen, Shinji’nin ayak basmadığı hiçbir yerin o dünyada/evrende bir anlam yada önem ifade etmediği, en nihayetinde bir noktadan sonra tüm diyalogların Rei-Asuka-Shinji üçlüsünün duvarla arasındaki psikolojik kavgalarına indirgeyen bir yapıya sahip. Serilerin eksilerini artı diye sayan bir insan olmadığımdan bu noktalara değinmesem haksızlık yapmış olurdum.

Sonuca gelirsek, Evangelion herşeyden önce ilk paragrafta belirttiğim şekilde tecrübe etmeniz gereken bir tecrübe. Artıları olduğu kadar eksileri de var ama bu kendi içinde -zor da olsa- anlamlandırıp zihninizde öyle bir yere kurgulamanız gereken bir yapım olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Anno her ne kadar aksini iddia etse de, Evangelion illa bir noktada cevapsız ve muallak sorular da bırakıyor. Bunlar son tahlilde serinin kurduğu olay örgüsü yada kurgunun önüne geçmiyor fakat seri aynı sebeplerle hiçbir noktada -en azından bana- tamamlanmış bir hikaye çemberinin varlığını hissettirmiyor. Kısacası eksileriyle, artılarıyla değerlendirilmesi gereken, başaramadıklarını gani gani başarmış seriler görmek isterseniz de kendi içerisinde farklı artı eksiler barındıran RahXephon, Soukyuu no Fafner, Bokurano ve Zegapain gibi başka örneklere yelken açmanızı tavsiye edeceğim bir yapım.

edit: Bir serinin bol sayıda merchandise’i yada oyuncağının çıkması o serinin kalitesiz yada abartılmış olduğunu göstermez. Hatta bir noktada bu, hikayenin anlatımını zenginleştiren lore parçacıkları görevini görebilir bile. Evangelion’a getirdiğim eleştirilerden biri ise, bunu başarabilecekken başaramamış olmasıdır.

9 Beğeni

Çok iyi oldu bu uyarı ya, tam da 2-3 gün içerisinde Neon Genesis’e başlayacaktım. Şimdi kısaca Netflix’in çevirisi o kadar kötü mü diyorsunuz yani ?

Hani spoiler bir sahne olduğu için burada yazamam ama özellikle 23. ile 24. bölümlerdeki konteksti son derece bozan bir İngilizce çeviri tercihi (çeviri hatası demeye dilim varmadı) yapılmış. Seriyi Netflix öncesi İngilizce çevirisinden izlemediysen bir ihtimal belki farkına bile varmayabilirsin o sahnenin ama Evangelion dendiğinde en başta akla gelen şeyler içindeki Ending şarkısı Fly me to the Moon’un bile makaslandığını göz önüne alırsam -en azından gönül rahatlığı ile- tavsiye etmem gerçekten çok zor olur. Resmi (!) Türkçe çeviri ise bambaşka bir kafanın eseri. Bölüm özetlerine bakıp Angel’ların Havari diye çevrildiklerini görünce hay lanet olsun deyip izlemeden çıkmıştım. Bunları yapan insan belki gerçekten sürümden kazanmak için önüne gelen ilk adama teslim edilmiş işleri çeviren türden bir çevirmendir (!), belki öyledir de, ayriyeten kişilik olarak gerçekten iyi bir insandır, hatta belki çift anadal filan yapmıştır, ona yetkinlik verecek her tür niteliğe sahip birisidir, orasını bilemem, ama hayatını çeviri yaparak kazanan bir insan bile olsa Anime çevirisini Anime izleyen hayran kafasında yapmadıkları sürece kabak gibi patlak çeviriler ne ilk ne son olacak. (Bakınız, Netflix’in orijinal Türkçe (!) Mobile Suit Gundam Unicorn çevirisinde Sleeves’in Yakalar, Mobile Suit’in Mobil Giysi, hatta bir karakter olan Full Frontal’ın Tam Yuvarlak diye çevrilmesi) Şimdi diyen olacak ki, “madem eleştiriyorsun, sen daha iyisini yap”, Rebuild of Evangelion’ları ilk / yegane çeviren kişi benim zaten, daha ne yapayım?

2 Beğeni

Haklısın bence de katılıyorum. Ya bu Netflix’in tüm dizi film animelerinde var. Özellikle animelerde terim kelimeleri bilmeyen çeviriler görüyorum sıklıkla. Koskoca platform Türkiye şubesine adam akıllı çevirmen alamıyor ya şaka gibi. Dizi ve filmlerde ise şöyle bir sorun var; cümleyi olabildiğince kısaltarak çeviriyorlar. Baya sinir bozucu bir durum.

Ben resmi Türkçe çeviriden izledim ve en azından bahsettiğiniz konteksti bozan İngilizce çeviri tercihinin Türkçede yapılmadığını söyleyebilirim. Tabi doğru anladıysam ve konteksti bozan çeviri tercihi derken i love you’nun i like you olmasından bahsediyorsanız.
Angel yerine Havari kullanılması beni de rahatsız etmişti o ayrı.

1 Beğeni

Neon Genesis Evangelion 1x16 yı tekrar tekrar açıp izleyeceğim sanırım. Shinji’nin bir Angel tarafından alıkonulması ve ölmek üzere olduğunu düşünürken bu zamana kadar yaptığı ve kaçtığı tüm şeylerin farkına vardığı kendiyle yaptığı o acımasız konuşmaları gözlerimi kırpmadan izledim.

Tabii sona doğru beynim de yandı. Shinji o kadar haklısın ki. Bir yerde şöyle diyor. “Yapmayı sevdiğin bir şey bulmak ve sadece onu yapmak… Bunun nesi yanlış?”

1 Beğeni