Etkinliğimizin 8. haftasında izleyeceğimiz film Dunkirk oldu. 3 Oscar ödülü olmak üzere toplamda 49 ödül kazanan filmin yönetmen ve senarist koltuğunda Christopher Nolan oturuyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Kanada, Fransa ve Belçika’ya ait müttefik ordularından 400 bin asker, Fransa’nın İngiltere’ye çok yakın Dunkerque (Dunkirk) bölgesinde Alman Ordusu tarafından karadan tamamen kuşatılmıştır. Almanlar bu askerleri hava bombardımanlarıyla yok etmeyi planlarken, İngiliz Başbakanı Churchill’in yönlendirmesiyle askerleri kurtarabilmek için çok tehlikeli ve savaşın gelişimi açısından hayati önemde bir tahliye operasyonu başlatılır.
Film yarın saat 23.00’da izlenecektir. 22.50’de her zaman olduğu gibi izleme linkini bu mesajın hemen altında paylaşacağım.
Film hakkında bir-iki bir şey söyleyeyim. Öncelikle harika bir savaş filmiydi, ona laf yok. Fakat karakterler açısından biraz hayal kırıklığına uğradım. Nolan filmlerinde ufak da olsa bir backstory ile psikolojik tahlil yapabileceğimiz, filmin konusuna olan katkıları açısından motivasyonlarını anlayabileceğimiz karakterler verirdi. Inception’daki Cobb gibi, Interstellar’daki Murph, Cooper, Dr. Brand gibi. Karakterlerle yakınlaşmak filme daha çok çekilmemizi sağlardı. Tabii karakterleri tasarlamak Nolan’ın ana görevi değil ama kendi yazdığı bir filmde yine böyle karakterler görürüz sanmıştım.
Dunkirk’te çok fazla karakter vardı ve bu karakterler bize tanıtılmak isteniyor ama tanıtılamıyormuş gibiydi. Karakterler hakkında tek bildiğim hepsinin savaştan psikolojik hasar aldığı, bunu bilmek için de filmin ekstra bir çaba harcamasına gerek yok zaten. Karakterlerle yakınlaşamayınca kahraman gösterisini biraz yapay buldum açıkçası. Gerilim sahneleri ne güzeldi oysaki, biraz da karakterlerin zihinlerine girsek film mükemmel bir etki yaratabilirdi. Hatta isimlerini bile öğrenemedik, bunu da sonradan fark ettim Bir Gibson’ı öğrendik, o da gerçek ismi değildi zaten.
2017 yapımlı filmi daha önce izleme şansı bulsam da bir türlü açıp izleyememiştim. İzlemek de bugüneymiş. Inception, Interstellar, Prestige ve Batman gibi filmlerde imzası bulunan Yönetmen Christopher Nolan’ın Dunkirk filmini izlemeden önce büyük bir beklenti içerisinde değildim. Filmin konusunu da daha önce izlediğim 2. Dünya Savaşı’nın renklendirilmiş belgeselinden biliyordum.
Öncelikle film bana göre tam ortanın üstü denilebilecek bir nitelikte. Ne 8 puan verirsin ne de 6 puan. Özellikle filmin arka planındaki gerilim müzikleri harikaydı. Tanıdık yüzler görmüş olsak da bu karakterler savaşın o trajedi yönünün arkasında kalıyor. Bu da çok iyi bir şeydi. Sonuçta gerçekte yaşanmış bir olayı perdeye aktarıyorsunuz. Kısacası herhangi bir karakter öyle ahım şahım ön planda yoktu.
Savaşın içinde yer alan askerlerin psikolojisine, insanların hayatta kalma arzusunun ne kadar güçlü olduğuna ve savaşın ne kadar yıkıcı bir şey olduğuna tanıklık ettiğimiz Dunkirk şans verdiğinizde sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır. İki tarafın sürekli çatışması ve bolca kan gibi şeyler görmek istiyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz elbette. Film daha çok kuşatma altında kalmış ve ölümle burun buruna olan askerlerin içinde bulunduğu duruma odaklanıyor.
Film çok güzeldi, filmi izlerken yaşadığımız gizem ayrı bir lezzet kattı. Tabii sonunda açıklanıyor olması mutluluk vericiydi. Ayrıca sizin yorumlarınıza da katılıyorum.
Christopher Nolan çok başarılı bir yönetmen.Eleştirmenlere göre başyapıtı sayılabilecek filmi ise Dunkirk.Filmi izleyince eleştirmenlere hak vermeye başlıyorsunuz.
Öncelikle filmdeki gerilim sahneleri çok iyiydi.Hayat ve ölüm arasında sadece saniyeler olduğunu bildiğiniz bir cephede mahsur kaldığınızı düşünün yada düşünmeyin filmde Nolan size bu hissî iliklerinize kadar işletecek.
Filmin tek handikapı süresi.Bence süre daha uzun olup konu daha derinlemesine işlenebilirdi.
Sonuç olarak filmi beğendim ama öyle öldüm bittim tarzı değil.Arkadaşlarımın yaptıkları yorumlara da katılıyorum.
Katılamayacağım. Size iyi seyirler. 
Bir Gibson’ı öğrendik, o da gerçek ismi değildi zaten.