Okuma Etkinliği - Dune Mesihi

Burada biraz büyük değil mi? Sanki bir sima dansçısı akvaryum gibi bir şeyi arkasından iterek salona getiriyordu. Ya da balık olduğu için japon balığı gibi düşündüm ben. :joy:

1 Beğeni

Burayı bende öyle anladım. Chani’yi gula olarak kullanarak Paul’ü kontrol altına almak. Idaho’nun bir anda kendi benliğine dönmesini çözemedim. Artık Paul’ün güçlerinden bir kaynaklanıyor nedir?

1 Beğeni

Balık görünümlü insan dediği için ben süs balığı gibi düşünmedim. :slight_smile: Ama fotolara görünce kafamda daha net oturdu.

Aslında bir anda değil, hatta Scytale bile bilmiyor benliğine kavuşup kavuşamayacağını. Idaho tekrar eski benliğine kavuşunca da çok seviniyor, hatta diyor ki “Bak Idaho eskisine döndü, Chani de döner”. Nasıl olduğu ise dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum şu anda.

2 Beğeni

Paul “O öldü.” deyince döndü kendi benliğine. Mançruyalı Aday filmi gibi sanırım. Sihirli sözcüğü söyleyince benliğine döndü. Biraz daha ayrıntı verilebilirdi. Ya mentat kalıp emirlere uyup Paul’u öldürecekti ya da Duncan olup Paul Harkonnen soyundan olduğu için onu öldürecekti. Ama Duncan, Paul’u oğlu gibi sevdiği için öldüremedi. Amaç da buydu. Chani de geri döndürülebilirdi, o zaman da imparatorluk elden giderdi.

1 Beğeni

Geçen ay sonu bitirmiştim kitabı. Bugün de 3. kitaba kısa bir başlangıç yaptım. Şimdilik ayda bir kitap ile seriyi okuma planıma sadık kalmış oldum. Bir kaç cümle de ben yazmak istiyorum. Biraz özet gibi olabilir, kusura bakmayın.

İlk kitaptan 12 yıl sonrası ile hikaye devam ediyor. Otuzlarında bir Paul, onbeşlerinde bir Alia ve bu kitapta ortalarda gözükmeyen bir jessica var karşımızda.

İlk kitapta Paul’un sürekli endişelendiği ve engellemeliyim dediği cihatın sonuçlarını görüyoruz - Neden böyle düşünüp duruyor diye sorgulamıştım o zamanlar. Yüze yakın gezegen yok edilmiş, 60 MİLYAR! insan-canlı öldürülmüş ama neden? Bir din imparatorluğu kurulmuş, bu din tüm galaksiye cihat adı altında silah zoruyla yayılmaya zorlanmış. Kabul etmeyenler yok edilmiş anladığım kadarıyla.

Çöl kasabası olarak bıraktığımız Arakkis üssü de bir mega kent halini almış ki Alia için yapılan tapınağın 2km yükseklikte olduğu geçiyor metinde!

Duncan İdaho’nun dönüşünü bekliyordum ve süpriz olmadı. Bunun iki sebebi var.
Birincisi, ilk kitapta ölümü sanki tam net değildi -ki aslında netmiş:)-, Paul ve Jesica’nın kaçışı için peşindekileri oyalayacaktı. Zaman zaman öldüğüne şahit oldum dedikleri yerler geçti ama nasıl öldüğü vs hiç yazılmamıştı. İlk kitap sonrasında yeni filmin fragmanını izleyince, karakteri Jason Mamoah’ın oynaması ve fragmanda baya yer işgal etmesi sonucu kolay vazgeçilecek bir karakter olmadığını düşünmüş ve muhtemelen geri döneceğini hissetmiştim. Sonrasında ilk etkinlik sayfasında birisi Duncan için fazla üzülmeyin yazmıştı. O zaman net oldu zaten. Merak ettiğim nasıl döneceğiydi bu aşamada.

Gerçekten ölmüş ve Bene Tleilaxlar tarafından bedeni yeniden canlandırılmış, bir çeşit eğitimden geçirilmiş ve gizlice koşullandırılmış şekilde geri döndü.

Unutulmuş Diyarlar SPOILER: Burada Zaknafein’in canlandırılıp Drizzt’in peşinden gönderilmesi aklıma geldi. Oradaki fark berserk modunda yoluna çıkan herşeyi kesip biçerek öldürme amacıyla Drizt’te ulaşmaya çalışıyor olması.

Bene Gesserit’lerden sonra karşımıza bu sefer de Bene Tleilax isimli teknoloji konusunda çok üst seviyelerde farklı bir topluluk çıkmış oldu. Evrendeki karakter-ırk çeşitliliği artmaya başladı bu kitap ile.
Yüz dansçısı diye isimlendirilen, yüzünü ve dahası vücudunu istediği insanın kılığına sokabilen Scytale ile de tanıştık ki onunla da çabuk vedalaştık diye düşünüyorum. Her kitapta birilerini kaybetmeye devam ediyoruz. Rahibeler birliği çiftleştirme yoluyla kuşakların gen aktarımını sağlayarak Kuisatz Haderah’a ulaşmak isterken, Bene Tleilax yapay dölleme ve klonlama teknolojileri gibi yollara başvuruyorlar ki Gene Geseritt için yapay döllenme hayvanlara özgü asla kabul edilemez bir günah olarak görülüyor.

Ayrıca meşhur galaksiler arası gemi dümencilerinden biri ile de tanışmış olduk. El ve ayakları paletimsi, sürekli olarak bir gaz havuzunda süzülen ve melanj tabletleri yutan metamorfoz geçirmiş gibi bir insanımsı yaratık.

Rahiba Ana Gaius Helen Mohiam da geri dönüş yapanlardan. Özellikle tutsak edilmesi sonrasında Paul’un taht odasına getirilmesi aşamalarını sevdim. Kalenin büyüklüğünün inanılmaz boyutlarını rahibe ananın zihninden çok iyi bir şekilde bize aktarmış yazar.

Yine takıldığım ve çok anlamlandıramadığım yerlerden biri de Paul’un Scytale’nin kılık değiştirmiş olduğunu ve onları bir tuzağa sürüklediğini bilmesi, bu tuzağın içinde ilerlemesi - her ne kadar yüksek seviye korumalar ile yakından takip edilse bile- ve sürekli kehanette gördüklerim tam olarak yaşanmalı diye her şeyi oluruna bırakması çok garipti. Sonucunda kör oldu ki bunu da görmüştü muhtemelen.
Ayrıca bunun tuzak olduğu, cücenin de bu tuzağın bir parçası olması gerektiği barizken, iletilen hain listesinin gerçek olması, hain fremenlerin planlarının, konseyin yada belki sadece Scytale - Bene Tleilaxların planları ile içiçe girmesi sonucuydu. Hain fremenler ödül olarak sunulurken Idaho’nun koşullandırılmasını harekete geçirecek silah içeri sokulmuş oldu. Entrika içinde entrika içinde entrika.
Cüce karakterini ve diyaloglarını da çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Paul Chani’nin öleceğini hep biliyordu. Sonlarda bir yerlerde onu kurtarmanın tek yolu buydu, daha beter şeyler olacaktı, köle edilip zincirlenip sergilenecekti, tek yolu buydu diye bir söylemi var.
Chani’nin ölümü, Paul’un “O öldü” sözü ile Duncan’ın koşullanmasının harekete geçmesi, Paul’den kaçmasını istemesi ama Paul’un kaçmaması sonucu Duncan’ın Paul’e olan sevgi ve sadakati sonucu koşullandırmayı kırması bölümlerinin beğendim. Cüce’nin Idaho’yu koşullandırması ve unutturması sonrasında ne olacağını merakla bekliyordum.

Paul’un kör olduğu halde Kehanet sayesinde görebilmesi anlaşılır ama Chani ölüp çocuklar doğduktan sonra görüşünü ve kehaneti kaybetmesi de ilginçti. Bunun sonucunda Paul Fremen geleneklerine boyun eğerek kendini çölde ölüm yolculuğuna çıkarmış oldu. Idaho’nun dönüşünden emindim ama Paul’un da bir şekilde dönmesini umuyorum. Umarım bununla ilgili spoiler yemeyiz.

Genelde okuyanlar ilk kitaba göre daha durgun ve vasat olarak tanımlamışlar ama ben çok beğendiğimi ve keyifle okuduğumu söyleyebilirim.

5 Beğeni

Çok güzel bir özet olmuş, bu sayede kitaba puanımı 8.5’e yükseltiyorum. :slight_smile:

Ben de Paul’ün hep “solucanlara fısıldayan adam” a dönmesini beklemiştim ama olmadı şu ana kadar. İhtimaller de giderek azalıyor.

Bence Paul kendisinin de öleceğini net bir şekilde biliyordu.

2 Beğeni

1.5 puanlık bir artı katkı yaptıysa ne mutlu bana :slight_smile:

1 Beğeni

Özet için teşekkürler. Okuyalı biraz zaman geçti. Daha iyi canlandı kafamda.

2 Beğeni

Okudum bitti.

goodreads incelemesi şöyle dursun.

Valla ben kitaptan başlangıçta hiç keyif almıyordum. Çok durgundu fakat ikinci yarısı çok başka bir yere gitti. Ummadık taş yarar baş derler ya, tam öyle. İnce bir kitap olduğundan falan beklentim de çok düşüktü. Finali kitabın bile önüne geçmiş bence. Son 30-40 sayfası muazzamdı.

Puanım sekiz buçuktan 9/10

5 Beğeni

Ov ye men, ov ye. Sana notum dohuz kankam.

4 Beğeni

Önümüzde ki ay için üçüncü kitabı okuyacaklar varsa(benim gibi) yeni bir etkinlik açabiliriz.

3 Beğeni

Ben hep bir ay önden gidiyorum :confused: Yorumlarla katkı yapabilirim. Dördüncüyü okuyacağım martta.

1 Beğeni

Dune Mesihi, ilk yarısı düşündürürken ikinci yarısını heyecan dolu sahneleriyle göz kırpmadan okutturan bir kitap oldu benim için. Bu kitap ilkine kıyasla başka bir tat verdi ama aynı keyfi aldım diyebilirim, özellikle son kırk küsür sayfasında. Bir paragrafını okuyorum, diyorum ki “Yazar daha fazla şaşırtamaz, bundan fazlası da olmaz.” ve elli sayfa sonra daha fazla şaşıracağım bir olay oluyor. Benim de puanım 8.5 oldu.

Kitaptan aldığım notlar:

  • İlk kitap için Paul ve Jessica alim mi zalim mi bilemedim demiştim. Paul için ortası desem de Jessica’nın tam bir zalim olduğunu düşünmeye başladım. Sen tüm kaosun başlangıcı ol sonra çocuklarını terk et ve başka bir gezegene yerleş, bir de yönetim biçimlerini tek bir mektupla sorgula. Cadı dedikleri kadar varmış.

  • Dune filminde gördüğüm, varlığını anlamadığım garip Lonca canavarımsı, balıkımsı Eric ile tanıştık. Şaşırmıştım filmde görünce. Onun da olduğu suikast grubunun içindeki Irulan’ın bir şekilde Chani’ye zarar vermesini bekliyordum ama yaptıklarından pişman olup Paul’ün çocuklarının bakımını üstlenmek istediğini söylemesine şaşırdım. Belki bu da başka bir plandır, göreceğiz. Hileler içindeki hileler içindeki hilelere dikkat etmek gerek.

  • Kitapta Cengiz Han ve Hitler benzetmesi mi yapılmış? Orayı tam anlamadım. İyilikleri ve kötülükleri tartışılsa da adları duyulmuş liderler oldukları için mi Paul onlardan bahsetti?

  • Paul’ün kör olduktan sonra öleceğini tahmin etmiştim ama Chani’yi gulama dönüştürülmesini kabul eder diye düşünüyordum. Ölümü çok güzel yazılmış.

  • Oğlunun gözünden görmesi!! Şok geçirdim hiç beklemiyordum. Kızlarının bilincinde de ailenin tüm kadınlarının var olabilmesi!! Ne kadar şaşırdığımı kaç ünlemle belli edebilirim bilemedim. Bu seriyi bu yüzden çok sevdim sanırım, sonsuz bir bilinmezlik var hikayede. Bu hem ürkütücü hem de merak uyandırıcı.

  • Kitabı okurken, geleceği göremememizin aslında bizim hayrımıza olduğunu düşündüm. Paul’ün şimdiki zamanda hiç yaşayamadığını okuduk, çünkü sürekli gelecekte, başka bir boyuttaydı.

  • Idaho’nun geri gelmesi beni çok sevindirdi. İlk kitapta sevdiğim bir karakter olmuştu ve zaten öldüğüne dair kesin bir bilgi verilmemişti. Gerçi öldü ama sonuçta burada.

  • Alia acaba kendini imparator olarak gördü mü? Bakalım onun hikayesi nasıl devam edecek. Jessica’nın umrunda mı acaba?

Sevdiğim bazı alıntılar:

“Tepesindeki sonsuz sayıda yıldızı düşününce, dikkati onlara yöneldi. O yıldızlardan çok azına bile hükmedebileceğine inanmak için insanın deli olması gerekirdi.”

Paul hayatta her şeye sahip olmaya, kendi suretinden bir evren yaratmaya çalışmıştı. Ama muzaffer evren sonunda sessiz dalgalarıyla onu da aşındırıyordu."

Bu cümle bana Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünü anımsattı. Bu dünya ne Süleyman’a ne de Paul’e kaldı dedim kendi kendime :smiley:

“Geleceği görmeye lanet olsun!”

6 Beğeni