Biraz içimi dökmek gibi oldu. Yine de paylaşayım dedim ama daha uygun bir başlık varsa oraya taşıyabilirim. Üst üste paylaşımlar için kusura bakmayın rıhtım ahalisi, şimdilik bu kadardı
Öylece Duruyorum
Ortada bir savaş var. Bense bu savaşta bir figüranım. Ağaçtan, çiçekten, böcekten bir farkım yok öyle ki savaşa katıldığım an kaybederim. Bir yanım al eline kalbini tak süngünü elinden geleni yaparken yitip git tıpkı binlercesi gibi diyor. Bir yanım da bu yine iyi, savaştan sağ çıkarsan bir daha asla eskisi gibi olamayacaksın yavaşça sönecek yıldızı bakışlarının, gözlerin karadeliklere dönüşecek: tüm hüznü ve tüm sevinci içine çekecek ama asla doymayacak, eksik kalacaksın diyor.
Öylece duruyorum artık savaş alanında. Etrafımda kızılca kıyamet kopuyor; mermiler çığıldıyor, toplar patlıyor, nükleer başlıklı hüzünler yağıyor tepemize; Toprak bize lanet okuyor, deniz bizi boğmak istercesine dehşetli bir azgınlıkla saldırıyor kayaların üzerine, gökyüzü arsızca çığlık atıp umarsızca ağlıyor… Bense durup bir tablo izler gibi izliyor, kendimce savaşın izleklerini görmeye çalışıyorum. Şunu fark ediyorum ki şair “Yeryüzü Aşk’ ın yüzü oluncaya dek” derken yanılmış: yeryüzü zaten Aşk’ ın yüzü ve biz, insanlık olarak hiçbirimiz Aşk’ ı haketmiyoruz.
NOT: Umarım Adnan Yücel beni lanetlemez ruhu şad olsun