Pahalı ve Yüksek Fiyat Arasında Fark Var Mıdır?

Herkesin rahat anlayabilmesi için tekstil konusundan örnek vereceğim. Ülkemiz bu sektörde baya üretim yapıyor bir çok yabancı markanın ülkede üretimi var.

%100 pamuk t-shirt üzerinden gidelim aynı ham madde ile üretilen bir t-shirt LC Waikiki markasıyla 25 Lira’ya satılıyor Lacoste markası ile 150 Lira’ya, (Fiyatlar ve markalar temsilidir.) yani ürünlerde marka harici neredeyse hiç bir fark yok. Bu durumda sadece markasından dolayı 150 Lira’ya satılan ürünü “pahalı” olarak nitelendiriyorum.

Şimdi de %100 kaşmir yün olan bir kazağı ele alalım LC Waikiki markasında bu kazak 200 Lira’ya satılırken Lacoste markasında 500 Liraya satılıyor. İki marka arasındaki makas korunmasına rağmen üründe kullanılan ham madde sebebiyle bu sefer LC Waikiki markasının ürününün fiyatı da oldukça yüksek. Bu durumda da LC Waikiki markasının ürününü yüksek fiyat, Lacoste’u ise tekrar pahalı olarak nitelendiriyorum.

Bir ürünün fiyatının yüksek olup olmaması benim maddi durumum ve alım gücümle bağlantılı ancak “pahalı” olup olmaması marka ile ve piyasadaki benzerleriyle arasındaki fiyat farkıyla alakalı bence.

Siz hiç bu şekilde bir ayrım düşündünüz mü? Size göre yüksek fiyat ve pahalı şeklinde bir ayrım var mıdır?

1 Beğeni

Tekstil konusunda çok bilgi sahibi değilim ancak firmaların kullandığı hammaddelerin yanı sıra ürünlerde kullandığı nano teknolojiler(su iten kumaş, hava alan kumaş vs.), anti bakteriyel olması için yapılan işlemler, doku kalitesi, tasarım dili, işçilik falan gibi olaylar da var. Yani o şekilde yüzeysel bakılırsa her araba markası metal, plastik, karbonfiber vb. hammaddeler kullanıyor. Marka değeri yüzünden eklenen fiyatlar da muhakkak var. Über pahalı tekstil ürünleri de zenginlerin para harcama yeri diye düşünüyorum. Mesela biri 2000 tl kazanıyor 20 tl t-shirt giyiyor, biri 2000000 tl kazanıyor 2000 tl t-shirt giyiyor gibi.

Markanın pazar payı, kar marjı, işçi sayısı ve lojistik ağı gibi bir çok etmen var. Pazar payı büyüdükçe daha uyguna satma imkanı doğar. LC Waikiki Türkiye pazarında birinci sıradadır, bu yüzden kar marjını düşürebilir. Fakat Lacoste Türkiye pazarında LC Waikiki kadar yer alamaz, aracı firmalar vesilesiyle satış yapar. Lojistik ağı küçük ve çalışan sayısı az olan bir firma, bir de üstüne daha yüksek kalitede ürün üretiliyorsa, ortalama gelirdeki bir vatandaşa bunun pahalı gelmesi normaldir.

Bunların hepsi alım gücünüz ile ilgilidir. Örneğin sizin sırf “marka satıyor” diye “pahalı” dediğiniz 4-5 maaş tutarındaki bir notebook’u Amerika’da veya Avrupa’da sizinle birebir aynı işte ve aynı saatlerde çalışan biri 2-3 haftalık çalışması karşılığında alabilir. Harcanan emek aynı emek, alınan ürün aynı ürün. Bize göre markası olduğu için pahalı onlara göre değil.

Öte yandan marka satan ürünler tabiki var ama bunlar zaten pahalı markalar olduğu için satılıyor. Adı üstünde ürünü değil markayı satıyor. “Üzerindekini nerden aldın?” diye sorduklarında Armani’den veya Gucci’den diyorsun. Tam olarak bunu satıyor. Ürünler birebir aynı olmasına rağmen aradaki fiyat farkı boşa gitmiyor, bunu alıyorsunuz. Bu bazı insanlar için çok önemli bir ayırım, hatta çoğunun hayatlarının en orta yerindeki dayanak noktası. Keza örneğin iPhone’un en az satıp Apple’a uzun zaman sonra hayal kırıklığı yaratan modeli 5C denen iPhone’un en ekonomik modeli :slight_smile: Rolls Royce markası çıkıp “Biz şurası plastik, burası suni deri olan ekonomik Phantom modeli ürettik” dese o araba kesinlikle satmaz.

İnsanlar marka satın alır en temelde, buna da commodity fetishism’’ deniyor. Elbette dümdüz marka satın almıyor insanlar o markanın vaat ettiği şeyleri de yaşamak istiyor. Lcw ile Lacoste kumaşları hiçbir zaman aynı değil. evet fazla para vererek Lacoste alıyorsunuz ama o tişörtü-gömleği 3 yıl gram solmadan yamulmadan da kullanabiliyorsunuz.

2 Beğeni

Zaten kuruluşundan lüks/statü vaat eden markalardan bağımsız bir şey yazacağım.

Bundan 2-3 öncesinde Nike air force 1079 tl değildi.Rahatlıkla satın alabiliyordum ve bana sadece konforlu bir yürüyüş ve sevdiğim bembeyaz ayakkabı görüntüsü vaat ediyordu.

Bugün bu ayakkabıyı satın almaya gücümü zorlarsam yetiyor ama elim gitmiyor.Çünkü yine bana/bize lüks vaat etmiyor,etmemeli de.Üniversitede giydiğimde statümü yükseltmiyordu,bugün niye yükseltsin?Zaman markalara antika değeri katmadığına göre pahalılık demek lüks demek değil.Bu toplumsal bir sorun.Bu bize yalnızca yozlaşmayı vaat ediyor.

1 Beğeni

Kesinlikle katılıyorum, yazımı tekrar okudum kendimi lüks tüketimi savunuyorum gibi bir hava var aslında tam tersi. Sadece kendime göre bir durum tespiti yaptım. Keza sizinle de benzer görüşe sahibim.

Bu ülkede her şey pahalı olduğu gibi konfeksiyon da pahalı abi. Timberland ayakkabı olmuş 1.5k lira. Adamlar 100 birim. Almayanı dövüyorlar :slight_smile: Adamlarda lüks tüketim diye bir şey çok nadir. Paris’te birisi ile tanışmıştım, ailesinin üç tane restorantı vardı, çok da iyi kazanıyorlardı hep içerisi tıklım tıklım. Adam basit Samsung kullanıyordu.

Bu işte; bizlerin üçüncü dünya ülkesi olması ile alakalı. Adamlarda her şey ulaşılabilir olduğu için, onu ihtiyaçmış gibi görmüyor. Yurt dışına gidiyorum de eşe dosta, hemen şey diyor: ‘‘bir tane Iphone getirsene’’, ‘‘PS5 getirsene’’. Çıkan insan da çoğu zaman şey diyor: gider gitmez hemen Iphone yapacağım’’.

Kendi ülkesinde ulaşılmayan şey işte bir '‘arzu nesnesi’'ne dönüşüyor. Tek düşüncesi ‘‘ona ulaşabilmek’’. Geldiğinde de, herkese aldığı o metayı zorla göstermeye çalışıyor.

1 Beğeni

Hiç öyle değil,en azından ben öyle anlamadım emin ol.

Bence herkesin gözünü yumduğu nokta şu; bizim sorunumuz ulaşılabilir olmamak değil.Örneğin şu anda Londra’da benzin ulaşılabilir bir şey değil,ama şans eseri arabasına benzin alıp yola çıkabilen bir şoför etrafındakilere statüsü yükselmiş/lüks tüketimci gibi gelmez.Üretimi düşük toplumlarda dışa bağımlı olunan bütün ürünler üretildiği ülkeden elbette pahalıdır.
Özelinde bahsettiğim ayakkabıyı yine örnek verirsem,23 yaşında harçlığımla alabildiğim ayakkabıyı 28 yaşında maaşımla alamıyorum.Ayakkabı hala mağazada satılıyor,hatta avm/e-ticaret furyası sayesinde çok çok daha ulaşılabilir.
Ezcümle, siyasetten tamamen bağımsız şekilde,bir sosyolog olarak kendi görüşümü belirtirsem eğer,ülkemizde ulaşılamayan şey meta değil,para.Para ise üretilerek kazanılan bir şeydir,biz üretmediğimiz için “yurtdışına çıkan eşten dosttan iphone dileniyoruz”.

Belki sadece telefon kullanmak istiyordur.Para/Meta ilişkisine bakış açımızı değiştirmeliyiz. Bugün Elon Musk’ın halısını konuşanları görmüşsünüzdür bugün internette.

1 Beğeni

Özgür Demirtaş’ın pahalı geliyorsa senin için üretilmemiştir sözünü hatırladım.Bir vatandaşta duraktaki büfede satılan su bana pahalı geliyor demişti.Trajik.

1 Beğeni

Fiyatı yüksek=pahalı. Ulaşılabilir gördüğüm fiyattaysa benim için pahalı değildir. Eğer ulaşabilmem imkansız ya da daha fazla çaba gerektiriyorsa benim için pahalıdır.
Asgari ücretle geçinen biri için herhangi bir Adidas/Nike vb marka ayakkabı pahalıdır. Ama aylık geliri 7000TL üzeriyse( borç harç durumunu mevzunun dışında tutuyorum.) Adidas vb marka ayakkabı ulaşılabilir fiyatta geleceği için o kişi için pahalı değildir.

1 Beğeni

Genelde bir ürünün kalitesi fiyatının monoton azalmayan bir fonksiyonu oluyor (sıklıkla da logaritmik oluyor bu). Fiyat artışının bütçeye marjinal hasarı da monoton artan oluyor (genelde polinomial oluyor bu da). Ürünün senin bütçene verdiği zararla kalite farkının eşit olduğu yerdeki ürünü alıyorsun. Ötesi pahalı geliyor, berisi dandik

Yani biraz daha somut olursak fiyat x artarken kalite logx gibi bir fonksiyonla artıyor, ama bütçene x^2 gibi bir fonksiyonla zarar veriyor (çünkü borca giriyorsun, nakit akışın bozuluyor vesaire). Buradaki kalite farkının fiyatın can yakmasıyla eşit olduğu ürünü alıyor insan.

Tabi burda dolandırılma gibi şeyleri düşünmüyoruz. Bir de kalite tek parametre değil, seçkinlik için de para ödenebiliyor, bunu da denklemin sol tarafına ekleyince daha düzgün bir model olur.

1 Beğeni