Ruhundaki Yetenek - 2. Bölüm: Doğuştan Gelen

fdc2655a8c6e47c1d4a08835762adacb
Hikaye Konusu:
Koray henüz 25 yaşında olmasına rağmen, hayatın acımasız yüzüyle çok erken yaşta karşılaşmıştır. 18 yaşında, ergenliğe yeni yeni giren bir çocukken, ailesini korkunç bir trafik kazasında kaybetmiştir. Anne ve babasından kalan hatrı sayılır miras, hayatını idame ettirecek seviyeden daha fazlaydı; bu yüzden mirasının yarısını kimsesiz çocuklara bağışlamıştı. 18 yaşındaki bir çocuk kendinden daha büyük bir erdem göstermişti. Liseyi bitirdikten sonra bir sene kadar üniversiteye gitmişti, sonra kaydını dondurmuştu. Asıl hayali bir kitapçı açmaktı. Elindeki para buna fazlasıyla izin veriyordu. 23 yaşına geldiğinde, hayalindeki kitap dükkanını açmıştı… 25 yaşında ise hayatı tamamen değişecekti.

_Normal bir güne gözlerini açtığında, günün aslında çokta normal olmadığını anlar. İlk önce aşırı şanslı olduğunu düşünür, daha sonra ilginç tesadüfler ile karşılaşır; bir farklılığın olduğunu anladığında, cevabı hiç tanımadığı birinden alır

1. Bölüm: Başlangıç
Alarmın korkunç sesiyle gözlerini açtı. “Bıktım, her sabah senin sesini duymaktan bıktım” deyip, kafasını yastığa iyice gömdü. Uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken “Kapan artık” dedi. Normalde iki dakika daha çalması gereken alarm, kendini sessizliğe bırakmıştı. Koray kafasını hafifçe yastıktan kaldırıp, komodinin üstünde duran telefona baktı “Keşke başka bir şey isteseymişim” deyip sırıttı. Normalde uykucu bir insan değildi ama sabahları uyanmakta zorluk çekiyordu.

Prensipleri olan bir insandı. Kendi işi ve oldukça fazla parası olmasına rağmen, her sabah erkenden dükkanını açıyordu. Kitapların arasında kendini daha özgür ve mutlu hissediyordu; anne ve babasının yokluğunu kitap okuyarak gidermişti. Normal bir insan eline geçen parayla yatırım yapardı, Koray ailesinden kalan mirasın bir kısmıyla ufak bir dükkan satın alıp, içini kitaplarla doldurmuştu. Tüm hayatı işte o dükkandı.

Yataktan kalktığında saat 09:08’di. Her sabah olduğu gibi ilk önce banyosunu yaptı ve dişlerini fırçaladı. Banyodan çıktıktan sonra sütlü kahve yapıp içti. Hayatı rutinliklerle doluydu, farklılığı sevmezdi. 9:30 gibi evden çıktı. Dükkanı yarım saatlik uzaklıkta olduğu için yürüyerek gidiyordu, bazen motorla gitmeyi tercih ettiği de oluyordu. Yolda yürürken en sevmediği şey, önündeki insanın kafasını telefona gömüp aheste aheste yürümesiydi. Dar bir kaldırımda yürüyordu ve sabah olmasına rağmen gayet kalabalıktı. Önünde yürüyen siyah kot pantolonlu, mavi gömlekli kız, kafasını telefona gömmüştü ve yavaş yürüyordu. Koray çabuk sinirlenen bir insan değildi ama içinden “Umarım telefonun yere düşer, anca o zaman akıllanırsın” dedi. Bunu dedikten 4 saniye sonra kız, telefonunu düşürmüştü. Koray hem şaşırmıştı, hem de vicdan azabı duymuştu. Kafasına fazla takmadan yoluna devam etti. 10:12’de dükkana girmişti.

İlk işi kitapların tozunu almak oldu, daha sonra yerlere paspas attı. Yerler kuruyana kadar dükkanın önüne çıktı. Gözü karşı taraftaki hediyelik eşya satan dükkana takıldı, henüz açılmamıştı. İçinden “Şimdiye kadar çoktan açması lazımdı, bir sıkıntı mı oldu acaba” diye geçirdi. O anda beyninde “kavga” kelimesi yankılandı ve bir bağırma sesi duydu. Ne olduğunu anlayamadan, yan taraftaki dükkanın sahibi Melih, Koray’ın yanına gelmişti.

“Günaydın kardeşim. Vural ağabeyin başına geleni duydun mu?” diye sordu.

Koray şaşkın ve meraklı bir şekilde “Duymadım, ne olmuş?” diye sordu.

Melih yüzünü asarak “Dün akşam dükkanı kapattıktan sonra birkaç serseri musallat olmuş, 3 kişiye tek başına saldırınca fena dayak yemiş” dedi.

Koray üzülmüştü. Vural’ın iyi bir insan olduğunu ve kimseye durduk yere saldıracağını düşünmüyordu, muhakkak çok sinirlenmişti “Üzüldüm ya, kimseye zararı olmayan birine neden sataşırlar ki?” diye sordu kendi kendine

Melih gittiğinde Koray dükkana girdi. Anlam veremediği şeyler oluyordu. Alarmın kendi kendine durması, yolda yürüyen kızın telefonunu düşüreceğini bilmesi, bunlar tesadüf olarak geçiştirilecek basit şeylerdi. Ama bu kavga mevzusu kafasını karıştırmıştı. Yine de fazla üstüne düşmedi ve bilgisayarın başına geçti. İlk önce haberleri okudu, daha sonra yeni kitap siparişlerini girdi. Çoğu günü müşteri bekleyerek ve esnafların arasında sohbet ederek geçiyordu. Cebindeki parayla en lüks arabalara binebilir, en lüks evlerde oturabilir; hatta büyük şirketle ortaklık yapabilirdi… Koray bunları istemiyordu, küçük ve basit dünyasında oldukça mutluydu.

Bilgisayar başında takılırken dükkana bir kız girdi “Merhaba” dedi, ince bir ses tonuyla. Koray ayağa kalktı “Buyurun, hoş geldiniz” dedi. Genç kız gülümseyerek “Lütfen rahatsız olmayın, sadece bakınacağım” dedi. Müşteri kitaplara bakarken, Koray masasının üzerini düzenliyordu. Genç kız, kitapları uzun uzun incelerken Koray’ın kafasında “Franz Kafka – Dönüşüm” kitabı yankılandı. Koray ilk önce kızın seslendiği düşündü ama emin olamadı, yine de, Dönüşüm kitabını kıza uzattı “Buyurun” dedi. Kız şaşırmıştı ve birazda ürkmüştü “Nasıl bildiniz?” diye sordu ve devam etti “Bu kitabı arıyordum ama size sormamıştım” dedi. Koray’da şaşırmıştı. Lafı ağzında geveleyerek “Şu sıralar bu kitabı çok satıyorum, bu yüzden size de önermek istedim; sadece bir tesadüf” dedi. Kız, kitabı satın aldıktan sonra, şaşkınlığı ile birlikte dükkandan ayrıldı.

Koray sandalyesine oturduktan sonra “Pekâlâ, bu kadar tesadüf çok saçma… Ne oluyor” diye kendi kendine konuşurken, içeri Melih girdi. “Bugün Cumartesi, 6 tane rakam söyle şans oyunu oynayacağız” dedi ve elindeki şans oyunu kuponunu salladı. Koray böyle saçma sapan şeyleri sevmiyordu “Hayır” dedi, devam etti “Melih, ben en son ne zaman bu saçmalıkları oynadım?” diye sordu. Melih yüzünü buruşturdu “Altı üstü 6 rakam söyleyeceksin amma nazlandın ha, söylemezsen söyleme” dedi, ardından Koray’ın dükkanından çıkıp başka bir dükkana girdi. Melih gittiğinde Koray’ın beyninde bazı rakamlar canlanmaya başladı. Koray hemen bunları telefonuna not etti: 14 - 15 -17 -24 - 29 -34, bunları oynamayacaktı sadece bir şeyi test edecekti. Sonra her şey normale döndü. Koray kendini kitaba gömmüştü, dükkanın içinde hafif bir müzik çalıyordu. Koray kitap okurken kendini kaptırıyordu ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordu…

Saçmalıklar ve tesadüflerle dolu bir günün ilk yarısı bitmiş, öğlen olmuştu. Sabah gelen kızdan başka müşteri uğramamıştı. Koray’ın canı çok sıkılıyordu ve aklını bitmek bilmeyen düşünceler tırmalıyordu; sanki beyni iki kat daha hızlı çalışıyordu. Kendi içinde binlerce kişi var gibiydi ve her biri farklı şeyler söylüyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı ve beynini boşaltmaya çalıştı. “Susun, lütfen susun” dedi. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Masanın alt tarafında bulunan çekmeceyi açtı ve içinden ağrı kesici paketini çıkardı. Ağrı kesici 15 dakika sonra etkisini göstermişti, artık daha iyiydi.

******

Ruhsal olarak yoğun bir günün ardından eve gelmişti. Saat 21:00’dı. Her akşam eve geldiğinde bir film izlerdi; genelde korku filmlerini seviyordu. Ama bu akşam film izleyecek havada değildi. Bir şeyler atıştı ve üstünü değiştirdi; hemen uykuya dalacaktı. Yatak odasına doğru giderken aklına, sabah telefonuna not ettiği rakamlar geldi. Hemen şans oyununun sonuçlarını açtı ve kendi tahmini ile karşılaştırdı. Şaşkınlıktan deliye dönecekti: çıkan sonuçlar ile tahminleri aynıydı “Nasıl olabilir böyle bir şey?” dedi kendi kendine… Şaşkınlıkla numaralara bakarken, evin kapısı çalmaya başladı. Koray misafir beklemiyordu

Ruhundaki Yetenek 2. Bölüm: Doğuştan Gelen:
Tedirgin bir şekilde kapının yanına gitti. Kapıyı açmak ile açmamak arasında kararsızdı. Heyecanından dolayı kapının deliğinden bakmak bile aklına gelmemişti. Kapının ardındaki kişi “Lütfen kapıyı açın, bir şey sormam gerekiyor” dedi. Koray, kafasının içindeki sesleri tekrar duymaya başlamıştı. “Kapıyı açman da sorun yok" cümlesi yankılandı beyninde… Kafayı yemek üzereydi. Koray ilk önce kapının kilidini çevirdi, daha sonra kapıyı araladı. Karşısında 1.85 boylarında (Hemen hemen aynı boydalardı), kumral saçlı, neredeyse her parmağında yüzük olan, 40’lı yaşlarında bir adam duruyordu. Koray kendinden emin bir şekilde “Buyurun, ne soracaksınız?” diye sordu. Adam öksürerek boğazını temizledi. Koray’ın meraklı yüzüne bakarak “Doğru kişi olup olmadığını öğrenmem gerekiyor “ dedi ve devam etti “Az önce ne dediğimi duydun mu?” diye sordu. Koray ifadesiz bir şekilde “Evet, Lütfen kapıyı açın, bir şey sormam gerekiyor, dediniz” dedi. Adam “Güzel” deyip hızlıca içeri girdi. Koray ne olduğunu anlayamadan kendini savunmaya geçti. Adam, evin kapısını kapattıktan sonra “Onları içimden geçirmiştim ama sen onları duydun” dedi. Koray, üstünde bir Joker tablosu olan, krem renkli duvara yumruk attı “Yeter!” diye bağırıp dizlerinin üstüne çöktü. Adam ayaktaydı, buz gibi bir suratla Koray’ı inceliyordu “Ne yapıyorsun?” diye sordu. Koray’ın kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. “Bende kendime bunu soruyorum; ne yapıyorum ben” dedi. Adam yerde oturan Koray’ın kolunu tutarak ayağa kaldırdı. Evin salonu koridorun sonunda, sağ taraftaydı. Koray sanki yürümüyor sürükleniyordu. Salona girdiklerinde Koray kendini yeşil renkli koltuğa bıraktı, adam ise bir sandalye aldı ve Koray’ın karşısına oturdu.

“Ne amaçlıyordun?” diye sordu adam

Koray’ın kafası yerdeydi “Ne amacı, neyden bahsediyorsun?” diye sordu

“Bugün yaydığın enerjiyi hissettim. Bu yeteneklere sahip olan insanları zora sokacak bir şey yapmadın umarım”

Koray yumruklarını sıkarak bağırdı: “NE YETENEĞİ! NE YAPMIŞIM BEN!”

Adam, parmaklarındaki yüzüklerle oynuyordu “Durmadan bir şeyler denedin. Koca günümü seni arayarak geçirdim. Söyle ne amaçlıyordun”

Koray yerinden fırladı, adamın suratına bir yumruk patlattı. Adam, dudağındaki kanı tükürdükten sonra, Koray’ı koltuğa doğru itti. “Ne yaptığından haberin yok muydu?” diye sordu

Koray gözlerini kapattı ve başını “evet” dercesine salladı “Tekrar söylüyorum: Ben hiçbir şey yapmadım!” dedi.

Adam “Bugün ilginç bir şeyler yaşadın mı?” diye sordu, sesi oldukça sakindi.

Koray artık hiçbir şey düşünmüyordu _“Oldu. Sabah saatlerinde bir kızın telefonunu düşürmesini istedim, düşürdü. Dükkanıma gelen bir kızın bana sormadığı kitabı hissettim ve ona verdim… Ha bir de, az önce açıklanan şans oyunun sonuçlarını doğru tahmin ettim” dedi ve devam etti “_Abuk sabuk tesadüflerin haricinde kafamın içinde garip garip sesler duydum” dedi.

Adam ayağa kalktı “Ve bunların hiçbirini kendi isteğin ile yapmadın, öyle mi?” diye sordu tekrar

Koray öfkelenmişti “AYNI SORUYU TEKRAR TEKRAR SORMA!” diye bağırdı. Koray bağırınca masanın üstünde duran, kristal desenli vazo patladı, etrafa camlar sıçradı. Koray kendini savunmak için elini yüzüne doğru götürdü. Korkudan titriyordu. Adam tekrar oturdu “Muazzam” diye bağırdı “Tek kelime ile muazzam… Ya da, inanılmaz” dedi. Koray hem yere saçılan cam kırıklarına bakıyordu, hem de hiç tanımadığı adama bakıyordu. Merak duygusu daha ağır bastığı için “Muazzam olan şey ne?” diye sordu.

Teskin edici bir ses tonu ile “Öncelikle ismim Aybar” dedi ve konuşmasına kesik kesik devam etti. “Sorularının cevaplarını biliyorum. Hayatında daha önce ‘Parapsikoloji’ kelimesini duydun mu bilmiyorum. Parapsikoloji kendi içinde dallara ayrılan bir sözde bilimdir. Telepati, telekinezi, levitasyon, duru görü gibi konuları kapsar…” Koray araya girdi “Bunları biliyorum, sonuca gel” dedi.

Adam ilk önde öksürdü, daha sonra kaldığı yerden devam etti “Her insan bu yetenekler ile doğar ve zaman içerisinde körelir. Aynı konuşma yetisini kazanmak gibidir, çevrende duyduğun sesleri algıladıktan sonra konuşmaya başlarsın. Bu yetenekler içinde aynısı geçerlidir; çevrende durmadan bunlarla uğraşan biri olursa, yeteneklerin körelmez. Çoğu insan yetişkinlik çağından sonra sırf merakından başlıyor bu işlere ve başarılı olmak için yıllarını veriyor. Herkes her şeyi yapamaz, herkesin yeteneği farklıdır. Benim yeteneğim telepati; insanların düşüncelerini okuyabilir, onların beynine bazı düşünceler yerleştirebilirim. Ama telekinezi veya bir başka şey yapamam. Sen ise özel olansın. Dünya üzerinde senim gibi olan kişi çok az. Sen bu işe yıllarını vermedin, bir sabah uyandın ve bu yeteneklerini kullanabiliyordun… Ve en dehşet verici yanı, sadece bir alanda değil, neredeyse her alanda başarılısın; kapının girişinde aklımdan geçenleri okuman bir telepati örneğiydi, az önce vazoyu patlatman ise bir telekineziydi”

Koray’ın beti benzi atmıştı. Sırtını iyice koltuğa dayadıktan sonra “Sen kafayı yemişsin. Koca adamın peri masallarına inanması komik" dedi.

Aybar ellerini dizlerine vurarak “Tamam bir şey deneyelim, eğer ikna olmazsan gideceğim” dedi ve devam etti “Şimdi gözlerini kapat ve odanın içinde yanan ışığı hayal et, daha sonra bu ışığın söndüğünü imgele, buna inan" dedi.

Koray artık sorgulamayı bırakmıştı, adamın bir an önce gitmesini istiyordu, bu yüzden dediği şeyi yapmaya karar verdi. İlk önce gözlerini kapattı ve her yer karardı. Karanlığın içinde ışığı hayal etti ve onun söndüğünü düşündü. Gözlerini açtığında karanlıktaydı; ışık sönmüştü. Koray bir an ayağa fırladı “Nası oldu bu” diye bağırdı. Aybar oturduğu yerden güldü “Şimdi ışığın yandığını imgele, gözlerini kapatmana gerek yok” dedi. Koray ışığın açıldığında odaklandı ve salonun ışığı tekrar açıldı. Koray koltuğa çöktü. Başını ellerinin arasına alıp yere baktı “Nasıl oldu bu?” diye sordu. Aybar’ın yüzünde hala bir gülümseme vardı “Bu hiçbir şey, senin için çocuk oyuncağı… Neler yapabileceğini bir bilsen kafayı yersin. Eğer hala gitmemi istiyorsan giderim” dedi. Koray, Aybar’ın yüzüne baktı “Her şeyi en başından anlat” dedi…

4 Beğeni

Yorumunuz için teşekkür ederim (Tekrar :smiley:) Hikaye hakkında spoiler vermek istemiyorum ama “Aman Tanrım” tarzı bir şey olmayacak. Genelde uzun yazacağım hikayelerin ilk bölümlerini böyle basit tutarım, insanlar kendini hikayeye hızlı adapte etsinler diye; ilerleyen bölümlerde (2. Bölümden itibaren) tasvirler ve olayların akışları daha etkili olacak :slight_smile:

1 Beğeni

Yorumunuz için teşekkür ederim. Düşünceleriniz yüzüne kimseden özür dilemeniz gerekmez, bunlar sizin düşünceleriniz; kendi adıma saygı duyarım. Hikaye daha uzayacak (Spoiler vermek istemiyorum), farklı farklı olaylar gelişecek. Ama ilk bölümlerde karakterin kendi tanıma serüvenini biraz daha “basit” geçmek istiyorum, bu yüzden hızlı ilerliyor. Tekrar teşekkür ederim :slight_smile:

1 Beğeni

Artık yeni bölümleri direk ana mesaja ekleyeceğim. 3. Bölümü bu akşam veya yarın paylaşmaya çalışacağım

1 Beğeni