Rüzgâr ve Taş Arasında

Sekiz köşeli türbe, rüzgar alan tepede
Cephe vermiş tüm uzak bucaklara
Ölüme itiraz niyetinde, usta eller mahsulü
Taş kemerleri bezemiş, donuk bir bağbozumu

Tarçın kokulu ve bakır tenli bir güz vakti
Sisli sabahlarda eğrilmiş ve kan kırmızı ipliği
Kış vakti yıkanmış, süzülen akarsu eşiğinde
Ölüme sitem niyetinde zarif eller dokuması
Kaplamış serin zemini, sıcak tutma temennisiyle

Gök morunu ilk yazda kaybetmiş güneşe
Meryem ana dikeni, dokundurtmaz kendine
Çepeçevre sarmalamış durağan taş yapıyı
Kendinden sayıp da koruma dürtüsüyle

Güneş alçalınca nemli ve rüzgarda uzun otlar
Altın sarısı bir yakamoz engin ovayı karşılar
Boylu boyunca uzanır, ufka değme çabasında
Çelik mavi göğün ufkunu tutan dağlar olmazsa

Yakut gibi kırmızı, kuru dalda sumağın kozalakları
Durmazdı henüz yitmemiş ateşin kızıl közü gibi
Ve yaklaştırmazdı ince ruhu gönüle böylesi
Karın hükmü ovada öylesine keskin olmazsa