Şafakyeli

Herkese merhaba arkadaşlar. Öncelikle forumu kullanma konusunda çok acemiyim… Ondan kaynaklanan hatalar olursa mazur görün lütfen. Ve bir süredir uğraştığım öykünün giriş bölümünü sizinle paylaşmak istedim. Şiir olarak ilerlemesi biraz farklı gelebilir ancak bir şans vermek isteyebilirsiniz. Ve fikirlerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum. :slight_smile:

Bölüm 1 (Yaratılış)

Zaman henüz akmıyorken,
Evren yaratılmamışken,
Merias vardı her şeyden önce,
Tek ve yüce.

Başta engin ilmiyle zamanı başlattı,
Ardından hiç zorlanmadan evreni yarattı.
Süsledi haşmetli yıldızlarla ve niceleriyle eserini,
Kanıtlıyordu yarattığı her şey sonsuz kudretini.

Sonsuzluğunda uzun süre yalnız başına dolandı,
İnzivaya çekilerek yıldızlarını seyretmeye başladı.
Daha sonralarda sıkıldı sonsuz yalnızlığından,
Var etti eşi olacak Lariel’i, yıldızlarının tozlarından.

Yıldızlar kaynağı oldu Lariel’in eşsiz güzelliğinin,
Merias da verdi Lariel’e bir kısmını kudretinin.
Lakin Lariel bu kudretinin yanında,
Sahipti onu zayıf kılacak vicdana ve derin duygulara.

Merias’a göre Lariel en güzel eseriydi,
Bu nedenle ona çok ayrı bir sevgi beslemekteydi.
Öğretti Lariel’e ilminden gerektiği kadarını,
Gösterdi ona sonsuzluğun her bir karışını.

Merias ve Lariel uzun zaman geçirdi sonsuzlukta,
Daha da çok bağlandı Merias Lariel’e bu zamanda.
Lariel’in gözü ise hep yeni şeylerdeydi,
Uzunca vakit hayranlıkla yeni doğan yıldızları izledi.

İzledikçe yeni doğan bu parlak yıldızları,
İstedi içten içe onlardan bir tane yaratmayı.
Ancak bunu Merias’a söylemekten çekindi,
Çünkü bir şey yaratmak sadece onun yetkisindeydi.

Bir süre sonra bu durum oldu içinde ukde,
Ayrıca eşsiz güzelliğine yansıdı sıkıntısı istemesede.
Kolayca fark etti Merias Lariel’in solan ışığını,
Derdini anlamasada onu teselli etmeye çalıştı.

Üzüntüsünün sebebini anlatmasını istedi Lariel’den,
Mutlu olmasını diliyordu onu en derinden.
Lakin çekiniyordu Lariel ona isteğini anlatmaktan,
Yinede başladı konuşmaya korkaraktan.

“Yarattığın yıldızlara hayran kaldım kudretli sevgilim,
Bundan dolayı bende bir yıldız yaratmak istedim.
Ancak bunu sana söylemeye çekindim,
Çünkü ben senin dengin değildim.”

Sadece güldü Merias bu sözlere,
Ardından yaratma gücünü bahşetti Lariel’e.
Lariel’i gerçekten çok seviyordu,
Işığını kaybetmesini asla İstemiyordu.

Bunun üzerine tekrar yüzü gülmeye başladı Lariel’in,
Artık engel yoktu gerçekleşmesinin önünde isteğinin.
Hemen koyuldu işe heyecanla,
Yaratmaya başladı yıldızlarını mutlulukla.

Milyonlarca yıldız yarattı çeşitli güzellikte ve renkte,
Kimisi mavi, kimisi kırmızı, kimisi pembe.
Ancak bir süre sonra aklına yeni bir şey girmişti,
Bu şey başka canlıların yaşadığı bir yerdi.

Söyledi bu isteğini yüce Merias’a,
Merias ise uyardı onu bu konuda.
“Canlılar başına buyruk hareket eder,
Yaptıkları şeyler seni her daim üzer.”

Ancak Lariel bu uyarıyı dikkate almadı,
Yaratacağı gezegeni aklında çoktan tasarladı.
Daha sonra yarattı İlden’i,
Üzerinde yaşam olacak tek gezegeni.

O bunu yaparken Merias tek bir şart koymuştu,
Bu şart Lariel’in yarattıklarının bir ömrü oluşuydu.
Çünkü Merias’ın yıldızları bile ölüyordu zamanla,
Sadece Lariel ve Merias ölümsüzdü kainatta.

Yaratıcısı Lariel görebilirdi İlden’in geleceğini,
Ama en büyük isteğiydi ilerinin bilinmezliği.
İşte böyle yaratıldı İlden,
Kanlı geleceğinden onu yaratan bile habersizken.

Toprak ve taştan ibaretti İlden en başında,
Yeşile büründü Lariel’in tek dokunuşu ile bir anda.
Elbette yaratıcısının kudreti bununla sınırlı değildi,
Yeşili takip eden hırçın ve güçlü sular bunun deliliydi.

Gurur duymuştu Lariel yeni eseri ile,
Ancak yetmemişti ona bu bile.
Daha da fazlasını istedi,
Tamamlanmamış eserine hayvanlarıda ekledi.

Artık canlı ve hareketliydi İlden,
Onu izledikçe mutlu oluyordu en derinden.
Yine de arzusu bu kadar değildi Lariel’in,
Asıl istediği hakimi olanlardı kendi iradesinin.

Doğadaki her şeyin güzelliğinden bir parça aldı,
Khulokları, yani en güzelini yaratırken kullandı.
Gözleri gökyüzü gibi mavi, ciltleri toprak gibi güzeldi,
Yaban hayvanları bile onları hayranlıkla izlerdi.

Onlara kendinden bir parça vermeyi de ihmal etmedi,
Artık güzelliklerini hiçbir İlden dili tasvir edemezdi.
Sonucunda bağlandı Khuloklar Lariel’e en derinden,
Taptılar O’na her saniye, duydukları minnetten.

İlden’i şekillendirmeye başladı Khuloklar,
Eşsiz yetenekleriyle her şeyin en iyisini yaptılar.
Nehirlerin üstlerine köprüler, kocaman ahşap evler,
Ancak yaptıklarının en güzeliydi Lariel için heykeller.

Lariel de onlar için iki yıldız yarattı,
Bu yıldızların ışığı İlden’in her yanını kapladı.
Böylece İlden de uzun süre gece olmadı,
Sinneri ve Anneri ise bu yıldızların adlarıydı.

Zaman akıp geçti böyle bir süre,
Sevgileri giderek artmıştı Khulokların Lariel’e.
Saplantıya dönüşüyordu bu sevgi git gide,
Lakin bu durumun farkına varamıyordu Lariel de.

Yükseldi bir gün Lariel, İlden’in engin semalarına,
Seslendi gökyüzünden çok sevdiği Khuloklara;
“Kudretimin göstergesi güzel mi güzel evlatlarım,
Sizin gibi eşsiz başka ırklarda yaratacağım.”

Derinden sarsmıştı bu sözler Khulokları,
Saplantılı sevgileri olmuştu artık kıskançlıkları.
Seçtiler içlerinden en saygın olanı yani ilk yaratılanı,
İstediler Psaphae’nin Lariel ile konuşmasını.

Tırmandı Psaphae İlden’in en yükseği Gök Dağı’na,
Anlattı oradan Khulokların hislerini yaratıcılarına;
“Sevgilimiz, kudretlimiz, yetemedik mi biz size,
Layık olamadık mı değerli sevginize?”

Ulaştı gür sesi, güzelliği her şeyi aşan Lariel’e,
Lariel ise yanıtladı eşsiz yüzündeki tebessüm ile;
“Buranın güzelliklerinden daha çok kişi yararlansın,
Dileğim budur ki arkasındayım kararımın.”

Ne Psaphae konuşabildi daha çok ne de diğerleri,
Yetindiler sadece içten içe kıskanmakla Lariel’i.
O ise hiç oyalanmadan koyulmuştu işe,
Beş ırk yaratmıştı sadece iki günde.

İlk gün yarattıkları sudan, kayadan ve ağaçtandı,
Siran, Vindur ve İlikan ise onların adlarıydı.
İkinci gün yarattıklarında da havayla ateşi kullandı.
Onlarıda Rekval ile Keogan diye çağırdı.

Tüm ırkların ortalama yaşam süresi yakındı,
Sağlığı yerinde olanlar üç yüzyıl yaşamaktaydı.
Ölmesini istemezdi Lariel elbette hiçbirinin,
Ancak farkındaydı kudretlisi Merias’a söz verdiğinin.

Hepsine ortak bir dil öğretti,
Bu dili konuşmalarını istedi.
Kısa sürede öğrendi bu dili tüm ırklar,
Onun sayesinde birbirleriyle iletişim kurdular.

İzledi tüm bunları ve daha çok kıskandı Khuloklar,
Fakat isteselerde bir şey yapamadılar.
O, en çok onları sevmeliydi,
Ne de olsa Khuloklar onun için ilkti.

Fakat Lariel’in gözünde yarattığı her şey eşitti.
Bunu dile getirmekten hiç çekinmedi;
“Hepiniz benim birer parçamsınız,
Bu yüzden iyi anlaşmalı, beraber yaşamalısınız.”

Tüm ırklar bunu kabul ederken reddetti Khuloklar,
Daha fazla dayanamayıp yaratıcıya karşı çıktılar;
“Biz onlardan önceyiz, biz onlardan daha güzeliz,
Kendimizi onlarla bir göremeyiz.”

Sadece Lariel’i sinirlendirmeye yetti bu isyan,
Neşesi öfkeye dönüşünce herkes titredi korkudan.
“Yüce yaratıcınıza karşı mı çıkıyorsunuz?
Bana hiç saygı ve sevgi duymuyor musunuz?”

Sesi İlden’in en kuytu köşelerinde yankılandı,
En derin okyanusun dibindeki balıklar bile kaçıştı.
Khuloklar ve diğerleri ilk kez gördüler onun bu halini,
Anladılar bir daha Lariel’i kızdırmamaları gerektiğini.

Khulokların öncüsü Psaphae söze başladı korkuyla;
“Olur mu hiç kudretlimiz, size bağlıyız biz aşkla.”
Irktaşlarıda destekledi onu arkasından,
Hepsi bahsetti Lariel’e duydukları aşktan.

Fakat Lariel’in hiddeti dinmemişti henüz,
Kendi yarattıkları ona karşı çıkmıştı düpedüz.
Vermeliydi onlara gereken cezayı,
Yinede elvermedi buna vicdanı.

“Hepiniz eşitsiniz benim gözümden,
Değişmez bu durum ebediyen.
Yinede üzdünüz beni en derinden,
Asla beklemezdim bunu sizden.”

İşte bu sözler parçaladı Psaphae ve tüm Khulokları,
İçlerindeki sevgi yerini kine ve kıskançlığa bıraktı.
Başlangıcıydı bu olay Khulokların büyük değişiminin,
Aynı zamanda nefreti ilk kez tatmasıydı İlden’in.

                                     ~°~

Diğer ırklar ilk yüz yılda çoğalıp yayılırken İlden’e,
Khuloklar vakit geçirdiler onlara nefret beslemekle.
Daha da büyüdükçe içindeki hasetleri,
Azaldı Lariel’e duydukları sevgileri.

Kaçınılmazdı artık onların şeytanca planlar yapması,
Nefret ettikleri diğer ırkların kuyusunu kazması.
Tasarladılar planlarını herkesten gizlice,
Geçtiler harekete doğru zaman gelince.

Kestirdiler gözlerine ilk olarak Keogan ırkını,
Onlarla konuşmaya gittiler bulunca fırsatı.
Kötülediler iftiralarla hepsine diğer yaratılanları,
Sonradan tüm ırklara söylediler bu yalanları.

Kolayca düştü birbirine hepsi,
Çünkü yalan, iftira nedir bilmezlerdi.
Böylece savaş alanına döndü İlden bir anda,
Giriştiler birbirlerine taşlarla ve sopalarla.

En sonunda dayanamadı Lariel ve girdi araya,
Sonradan ‘Ayrım’ dendi İlden tarihinde bu olaya.
Çünkü ırkların araları bir daha asla eskisi gibi olmadı,
Sadece kısa süreliğine Lariel sayesinde barış sağlandı.

Bunu fırsat bilen Psaphae yaklaştı Lariel’in yanına,
Önünde eğilerek başladı konuşmasına;
“Gördüğünüz gibi sevgilimiz ve kudretlimiz,
Onların kusurlu olduğudur başından beri dediğimiz.”

Fakat Lariel görmüş ve işitmişti her şeyi,
Farkındaydı yaşananların en başından beri.
En büyük hatalarıydı O’nu kandırma denemeleri,
Artık her zamankinden daha çok sinirliydi.

Haykırdı öncekinden de korkunç bir şekilde,
Sesi duyuldu evrenin en uzak köşesinde.
“Biliyorum ki her şeyi siz planladınız,
Aralarına fitne ve fesatlık kattınız!”

Sözlerini henüz bitirmemişti,
Sadece öfkesinin biraz dinmesini beklemişti.
“Ancak haddinizi çoktan aştınız,
Bu yüzden size vereceğim cezaya katlanacaksınız!”

Khulokların içlerini bir anda korku kapladı,
Çünkü böyle bir sonuç beklemiyorlardı.
Her biri başladı itiraz etmeye ve af dilenmeye,
Ancak yetmedi bu Lariel’in kararını değiştirmeye.

Aldı ve sürükledi tüm Khulokları İlden’in en batısına,
Cansız topraklarda boy gösteren Irak Dağlar’a.
Dört devasa dağ gelmişti kare şeklinde yanyana,
Hapsetti Khuloklar’ı dört dağın ortasındaki Kara Zindan’a.

Beş yüz yıl boyunca açılmayacaktı bu zindanın kapıları,
Ancak bu ıslah edebilirdi Khulokları.
Ağladılar ve de yakardılar en içten şekilde.
Ancak kararından dönemezdi Lariel, istesede.

“Hak ettiniz bu karanlık, soğuk zindanı ve cezayı,
Bende istemezdim kendi evlatlarıma bunu yapmayı.”
Son kez baktı Khuloklara gözlerindeki yaşla,
Dilemezdi böyle olmasını asla.

Fazlaca dolmuştu bunlarla Lariel’in kafası,
Duymamıştı diğer ırkların tekrar savaşa tutuşmasını.
Döndüğünde çalışıyordu kimisi yaralarını sarmaya,
Kimisi de uğraşıyordu ölü yatanları toplamaya.

Bunu görünce Lariel dayanamadı daha fazla,
Ve başladı üzüntüsünden ağlamaya.
Kendini sorumlu tuttu bu olanlardan sonra,
Ağlarken de düşündü uzunca.

Neticesinde verdi kararını,
Gözü gibi sevdiği İlden’den ayrılacaktı.
Hiç vakit kaybetmedi, yarattığı her şeyle vedalaştı.
En çokta evlatları olarak gördüklerinde zorlandı.

“Yaratıcınız olarak size bir akıl ve irade bahşettim,
Bu kavgaların yaşanacağını önceden bilmeliydim.
Artık kendi iradenizle hür kararlar alacaksınız,
Kararlarınızın sonuçlarıyla özgürce yaşayacaksınız.”

Bir daha dönmemek üzere İlden’den ayrıldı,
İsteği evlatlarının kendi hayatlarını yaşamasıydı.
Gitmeden evvel unutulması için bu yaşananların,
Kötü anılarını sildi Khuloklar hariç tüm yaşayanların.

Kendisine dair tüm her şeyi de silmişti anılarından,
Böylece bihaber kaldı yaratılanlar yaratıcısından.
Akıl sahibi her canlı bir güce inanma ihtiyacı duyardı,
Bu yüzden tüm ırklar bir ilahi arayışa dalmıştı.

Ayrım Ormanı dedi ırklar savaştıkları büyük ormana,
Her şeyi unutmalarına rağmen böyle kaldı akıllarında.
Sebebini hatırlayamasalarda uğursuz saydılar burayı,
Böylece derin bir kasvet kapladı İlden’in en büyük ormanını.

Merias’ın uyarılarına şimdi hak veriyordu,
Onu dinlemediği için pişmanlık duyuyordu.
Ancak olanlar için suçlayamazdı yarattıklarını,
Tüm her şeyin sebebiydi maymun iştahlılığı.

Lariel terk ettiğinde İlden’i,
Söndü gezegeni aydınlatan iki yıldızdan biri.
Işığını kaybeden Anneri aya dönüştü ,
Yaratılanlar o gün ilk kez ayı ve geceyi gördü.

Nihayetinde döndü Lariel kendi sonsuzluğuna,
İlden’i ve evlatlarını uzaktan izlemek amacıyla.
Düşündü onlardan uzak kalırsa savaşmayacaklarını,
Lakin çok geç olmadan anlayacaktı yanıldığını.

Ancak başı boş bırakamazdı ölenlerin ruhlarını,
Bunun için istedi Merias’ın yardımını.
Merias ise yarattı uçsuz bucaksız cennet bahçeleri,
Lariel de ölenlerin ruhlarını buraya getirdi.

Böylece ruhların mekanı oldu bu sonsuz bahçeler,
Girebildi buraya kalplerinde biraz iyilikle ölenler.
İyilikten yoksun kalplerin sonu ise korkunçtu,
Çekecekleri ceza ebedi ızdırap ve huzursuzluktu.

Daha sonralarda dağıldı ırklar İlden’in dört bir yanına,
Kendi krallıklarını kurmak amacıyla.
Her bir ırk kendine topraklar belirledi,
Yerleşerek o toprakları sahiplendi.

                                        ~.~
2 Beğeni