Sanat,sanat için midir ? Yoksa sanat,toplum için midir ? Bu konu hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Bir sanatçı sanatı ne için yapar(yapmalıdır).
- Sanat için
- Toplum için
0 oylayanlar
Sanat,sanat için midir ? Yoksa sanat,toplum için midir ? Bu konu hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Bir sanatçı sanatı ne için yapar(yapmalıdır).
0 oylayanlar
Kısaca görüşümü de belirteyim. Sanat belli kritik dönemlerde toplum için de olmalı kesinlikle. Çünkü gerçekten etkili olduğunu düşünüyorum. Ama bunun gibi zamanlar dışında mutlaka sanat sanat içindir bence. Toplum için olması sanatı kısıtlar. Gerçekten toplum için lazım olduğunda kendiliğinden toplum için olacaktır zaten. Sanat sanat için oldukça kendisini daha çok geliştirecek ve bununla beraber hem sanatçının hem de bu sanatlara ilgisi olan herkesin hayal dünyasını da daha çok genişletecektir.
Toplum sanat içindir. insanlar ölür milletler dağılır krallıklar yıkılır ama sanat yok olmaz. o yüzden toplumlar sanat için yaşamalı, yaşamlarını sanata adamalıdır.
İstisnai durumlar hariç, sanat toplum için olursa sanat olmaktan çıkar ve ticari ya da başka tür menfaatlar gözeten bir yola düşer.
Mesela müzik piyasasından örnek vermek gerekirse, birisi kendisi ve sanat için yaptığı bir şarkı tuttu diye toplumun tüketeceği ve ona para getirecek formatta, asıl yapmak istediğinden uzaklaşan şarkılar yaparsa, yani sanatını toplum için icra etmeye başlarsa, yaptığı sanat değil ticaret olur.
Bu sadece bir örnek tabii ama Türkiye bazlı baktığımızda, üretkenliğin sıfıra yakın olduğu ve herkesin tutan bir formatı kopyalayarak geçim derdine düştüğü bir ülkede sanat ile ticaret arasında keskin bir çizgi oluyor maalesef.
Sanatı sanat için yapmazsak sanat olmaktan çıkmaz mı ? Yani toplum için yapılacaksa, sanata olan toplumun etkisi yada baskısı yüzünden yapılan şey sanat mıdır ? Yoksa toplumun beğenisine sunulan bir tüketim ürünümüdür ?
Ama farklı bir açıdan baktığımda da sanat toplum için yapılmayacaksa ne için yapılacak ? Herkes evine çekilip tablosunu yapıp müziğini yapsın. Topluma sunmadığı zaman sanat mı yapmış olur yoksa kendi kendine şarkı mı söylemiş olur ?
Benim vardığım sonuç melez bir şeydi.
Meali şu: Hikâyeciliği iki ana başlığa bölmek istense, bunlardan biri anlatım, diğeri anlam olur.
Anlatım ve anlam, hikâye çatısı altında birbirlerini ortaya çıkartırlar. Aralarındaki bağlamı yorumlama biçimine göre anlatımın yorumu ve doğal olarak yarattığı anlam değişime uğrayabilir.
Sanat sanat içindir, derken, odakta anlatım vardır. Her şey anlatımın nasıl ve ne biçimde sanata maruz kalanı tahrik edeceğinde düğümlenir. O sanata maruz kalan icra edilen sanat bağlamında kendi hikâyesini, kendi anlamını oluşturmalıdır. Yani sanat sanat içindir, anlatım vesilesiyle kişinin kendine özel bir hikâye tasarlamasını ve anlamı da o hikâye içerisinde bulmasına yönelik teşviktir.
Sanat toplum içindir, derken, odakta anlam vardır. Hikâye öğeleri anlama göre tasarlanıp yontulur. O sanata maruz kalana bir hikâye sunulur; hikâye, yapısı gereği yönlendiricidir; bazen açık açık bazen gizliden gizliye duygu ve düşüncelere yön vermeye çalışılır. Bu da anlatımla mümkündür. Sanata maruz kalanın iç dünyasında, korkuncu gülünce çevirmek ya da önemsiz zanedileni mühime dönüştürmek için duygular tetiklenir. Sanata maruz kalanın düşüncelerine de o duygusal uyarımlar vasıtasıyla yön verilmeye çalışılır. Sanat toplum içindir, kişinin anlatımdan duvarlarla varolmuş hikâye labirentinde dolanıp, ödül niyetine anlama ulaşması gibidir.
İki tutuma yönelik tanımdan/yorumdan anlaşılacağı üzere, sanatın doğası tekil, işlevi çoğul. Bireyin bilinçaltını uyarıp bilincini harekete geçirmek, sanatın doğası, teknik yönü. Kendini ve bilinmeyen dünyayı kavrama, bilinçdışının hayaletleri ile dış dünya arasında sıkışan kişiliğin gelişmesi, bireyin kendiyle ve/veya yaşadığı dünyayla yüzleşebilmesi, toplum içerisinde kendini nasıl konumlandırabileceği, toplumun görünür ve görünmez mekaniklerini sezinleyebilme vs. vs.
Buradan da çıkartılacağı üzere, sanat geneli değil bireyi hedeflemiş. Ancak etkinliğini sağlayabilmek için genel imgeler, sıkça karşılaşılan sorunlar, herkesin deneyimleyebileceği durumlar, psikolojik ortaklıklar vs. üzerinden var olup kendini yapılandırabiliyor. Doğal olarak, sanat bireye hitabetmeye çabalarken yankısı ve etkisi büyük veya küçük topluluklara yayılabilir. Birey birey tesir eder, yayılırken, kendi topluluğunu da oluşturabilir (alt kültür, fan kültürü), toplumum geneli için toplumsallığın önemli bir öğesine de dönüşebilir.
Birey -ve biyeyselliği- için toplum -ve toplumsallık-, toplumsallık -ve toplum-için de bireysellik -ve birey- önem arz eder. Bu bağlamda sanat, birey üzerinden toplumu, toplum nezdinde bireyi etkileyip yönlendiren, şekillendiren bir araçtır.
Mert Günhan Youtube kanalında Midnight Gospel’i yorumlarken en sevdiği sanat yorumundan da bahsetmişti. Şöyle bir seydi [Anlaşılması için bir kısmına açıklayıcı eklemeler yaptım]: “Bir insan aklında saniyede 5000 düşünce geçirebiliyorsa bunların arasından sadece 500 tanesini gündelik ifadelerle açıklayabilir. Geriye kalanları iletişim yoluyla aktarabilmek için sanatsal estetiği kullanmak zorunda. Sanat, algılanan ama kolayca ifade edilemeyeni dışa vurma ihtiyacını karşılıyor.”
Yani kendi anlamlandırmak kadar kendini ifade edebilmek de sanatın yüklendiği vazifelerden.
Gündelik hayat sanatın farklı form ve amaçlardaki icraatleriyle dolu.
Neyse… Gene uzatıp dağıttım.
Aşağı mahalleye sanat yapılacakmış, 100 lira eksik çıkmış arkadaşlar; azar azar elimizden ne geliyorsa toplayalım tamamlayalım.
Bakarız bi’ çaresine, hallederiz. Mahallenin sanatı eksik kalmasın, yeter.