Serzeniş

Ah Tolstoy, benim dürüst ve isyankar dostum.

Sen insanlara hayatı ve ölümü anlattın. En çok ta ölümü anlattın, hayatı anlatarak. Sen insanlara yalanı, yaşadıkları hayatın yalan olduğu anlattın. Peki ne oldu?

Sana söyleyeyim ne oldu. Bu yıllar geçen yıllar gibi oldu, gelecek yıllar da bu yıllar gibi olacak.

Sen ne kadar anlatsan da insanlar anlamamaya, kitleler koyun gibi, yüzyıllar su gibi geçmeye devam edecek. Evet. Hiçbir şey değişmeden.

Ne sandın? İvan İlyiç’i yazarak insanların kendi hayatlarını gözden geçireceğini, artık yaşadıkları yalana son vereceklerini mi sandın? Çok yanıldın benim naif dostum.

135 yıl önce nasıl ise bugün de aynı. Belki biraz daha az insan var düşünen.

Ama yine de bir şeyler değişti dostum. Senin zamanında insanlar kendilerini işlerine daha çok vererek, kağıt oynayarak uyuştururlardı. Şimdi ise uyuşturma yöntemi değişti. Artık insanlar kendilerini hiçbir işe yaramayacak şeyleri okuyarak. Hiçbir işlerine yaramayacak şeyleri dinleyerek ve izleyerek uyuşturuyorlar.

Anlayacağın değişen tek şey uyuşturucu oldu. Şimdiki uyuşturucunun adına Marvel dediler, Potter dediler, rap dediler. Müzik dediler. Oyun dediler. Televizyon dediler. Telefon dediler. Fantastik roman dediler. Dediler de dediler.

Ah benim güzel dostum, ne desinlerse desinler yöntem değişti sadece.

Sende bu uyuşturmaya karşı çıkmıştın. Bağırdın, çığlık attın ve yüzlerine vurdun insanların. Ölüm var ve gelecek.

Eh, ama bunu zaten biliyoruz, ölüm var ve gelecek.

Hem neyi amaçlamıştın ki insanlara ölümü hatırlatarak? Ah evet yalanı. İçinde yaşadıkları yalanı.

Ben senin ne yapmak istediğini hala anlayamadım dostum. Diyelim ki insanlar ölümü hatırladı ve yalanlardan vazgeçtiler.

Peki sonra? Sonra ne olacak? Buna neden cevap vermedin Tolstoy?

Cevabı sende bilmiyorsun güzel dostum.

Biz yalandan başkasını görmedik ki. Sana ve bana doğduğumuzdan itibaren eğitimle ve yaşayarak, yalan öğretildi. Yalanı yaşamayı öğrendik.

İvan İlyiçi örnek veriyorsun, ona aşkı tattırıyorsun, makamı, mevkiyi tattırıyorsun. Dostluğu tattırıyorsun, oyunu tattırıyorsun. Hırsı tattırıyorsun, üzüntüyü tattırıyorsun.

Ölüm döşeğinde, İvan İlyiç hayatında her şeyi doğru yaptığını zannetmesine rağmen her şeyi yanlış yaptığını farkediyor.

Boşuna yaşadığını farkediyor.

Karısının, kızının, en yakın arkadaşının maskelerini fark ediyor.

Herkesin bir yalanı yaşadığını ve bunun toplu bir ayin gibi yapıldığını anlıyor.

Ve sonra ölüyor.

Ne oldu şimdi?

İvan İlyiç, hayatta ölümün ve hastalığın hep başkalarına geldiğini zannederdi.

İvan İlyiç’i okuyanlar da bunun sadece bir roman olduğunu ve asla kendi başlarına gelmeyecek bir şey olduğunu zannediyor.

Ama sen bunu çoktan biliyordun değil mi?

İnsanların elinden yalanı alırsak, geriye hiçbir şeyin kalmayacağını biliyordun.

Ama yine de susmadın.

Sen susmadıysan ben de susmayacağım dostum.

Lanet olsun maskelere

Lanet olsun yalana

Lanet olsun yalanı yaşayanlara.

M.Baha

1 Beğeni