Şiir Dünyası

Lermontov

4 Beğeni

Bir gün gelirse diyerek kalbimi çalan

İçinde bir gülüş saklamışın görmezler

Gelmediği günler ağlaşırsın sakin sakin

Bir ses yok mu yakında, bir gülüş, bir his

Bir kuş var çok yorgun artık uçmaktan

Gelip baş uçuna kondu, sahi gülsene ona…

[Mehmet Kabukçu]

4 Beğeni

Bir ışık düşerse üstüne basma.
Daha yakınlaşır, korkarsın.
Bir leke silmeye gör
Leke kalır, sen çıkarsın.

Bir gölge, nereye gider.
Gözlerince gider, bakarsın.
Bakarsın girer gözlerinden.
Leke onun peşinden, bakarsın.

Bir ışık düşerse üstüne basma,
Gözlerine basarsın.

[Özdemir Asaf]

3 Beğeni

Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

//Şükrü Erbaş

6 Beğeni

…Seslensem dökülecek gülleri gözlerinin
Bu bir deli bahar ki anlarım anlatamam! …

Has kokunu bir rüzgâr yaralamış süt çağı
Bu öyle bir rüzgâr ki anlarım anlatamam! …

[Bahaettin Karakoç]

4 Beğeni

neyim varsa
sana bırakmalıyım deniz
sende geçmeli mevsimlerim
sende çiçek açmalı ağaçlarım

sende yaşamalıyım deniz
asi ve hür
sende ölmeliyim
bulutlara bakarak

Rüştü Onur

8 Beğeni

Acayipleşti havalar,
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.

Stronsium 90 yağıyormuş
ota, süte,ete
umuda, hürriyete
kapısını çaldığımız büyük hasrete.

Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
Ya dünyamıza inecek ölüm.

//Nazım Hikmet

8 Beğeni

Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

[İsmet Özel]

5 Beğeni

Yalnızlık

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Ölür de susundan
Yol olsan kimse geçmez,
Sarp kayalara uğratır da yolunu
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsın
Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,bir de bulutları görürsün
Bir de bulutları görürsün
Köpürmüş gelen bulutları
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!

Yaşar Kemal

Buyrun, kendi sesinden dinleyin.

4 Beğeni

yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

[Attila İLHAN]

3 Beğeni

Yağma

Ümit Yaşar’a

Boğaz’ın bir kıyısında, aydınlık
Pencerelerde -her bulutun yolu-
Bir mevsim, seninle başbaşa kaldık,
Yaşadıkdı bir zaman İstanbul’u.

Akan suda kuş gibi gemilerle,
Eski evler ve tenha sokaklarla,
Şarkı gibilerle, düş gibilerle
Sarmaş dolaş… Olmaz gibi bir dünya.

Mutluluklar şehri bir İstanbul’du,
Şiirler, buluşmalar, aşklar…
Şimdi Akşam olan bir gün gibi son buldu;
Ne şiir kaldı, ne aşk, ne beklenti.

Tığ gibi minareleriyle, kendi
Kendisinde güzel, tek, yüce, kutlu
Bir ölümsüzlükler, zaferler kenti
Bugün yenilgilerle, yasla dolu.

Bir songün hali, bir taş taş üstüne;
Hem mide, hem ruhta bir açlık, ejder
Örneği saldırmada dörtbir yöne;
Toz, duman, inilti, akıntılar, çöpler…

Niçin geri geldik bunca yıl sonra?
Batık bir ülkeyi aramak gibi.
İşte gençliğimiz: ta uzaklara,
Çok uzaklara bak. Orada belki.

Ama gizlice bak, olur ki ürker.
Yaşantıdan fazla anılardan kork,
Bize gülümsüyorsa geçmiş günler;
Belki yalandır, belki o bile yok.

Orda elinde bir simitle, ufak,
Süzgün bir çocuk, çocukluğum işte;
Nasıl kaçıyor benden, nasıl bir bak,
Yaban domuzu görmüş gibi düşte.

Boğaziçi, daha sağken gömülmek
İçin dönüşmüş beton mezarlara;
Bir hippi kız, bir deccal, şimdi
Bebek Koylarında ilham, arsız, farfara.

Ölebilirsin ha yol ortasında,
Yanılıp gökyüzüne bakma sakın.
Bir sevi vaktinin bile havasında
Yok artık o mahrem örtüsü aşkın.

O güzelim aşkın vücudu yağma,
Şarkısı ne mahur beste, ne Itri…
Tenekeler çalıp çığlık çığlığa
Yarı bir sevişme, ayaküzeri

Ve ekmek kapanın elinde.
Hayat Haklı değil. Tanrı ve kul ortada.
Darağacında sallananlardan tut
Yargı kürsüsüne kadar yürü, taa…

Herşey değişiyor, kalbimiz bile,
Ama yüzyıllarla besli bir şehir
İnsan yaşamından daha da hızla
Bunca çabuk nasıl yok olabilir?

Hani o masal dünyası yalılar,
Hani o kayıklar ki kızca beyaz,
Hani o kadınlar ki sevdalılar,
Renk renk şemsiyeler altında bin yaz?

Ve o İstanbullular… Doygun, uçuk,
Sanki bir gelecek tufandan haber
Almışlarcasına hep, çoluk çocuk,
Göksel gemilere binip gitmişler.

Gidiş o gidiş… Ve kimbilir kaç yıl
Bu göç, fakiri, zengini elele
Usulca… Ve artık hiç… Hayal meyal
Görünmüyorlar bulutlarda bile…

Kurabilir misin tekrar, düşünsen?
Hayallerimizi bile yitirdik;
Dağılmış bir sofra bu, bitti şölen.
Sona kalmışlarsa biz gibi yenik.

Ne kadar yalnızız şu akşam vakti,
Bir selam bile yok artık verilen;
Anlamsız turistler gibiyiz şimdi
Kapalıçarsı’da sen, Köprü’de ben.

Söyle her doğruyu bilen güzel’im,
Sulara vurmuş gökyüzü mü? Neydi?
Uzanıp yıldızları tutsa elim
Bulur muyuz yeniden o cenneti?

Ruhumuz Boğaz’da, o eski yerde,
Yeni akımları umursamadan,
Bir hayalet gibi pencerelerde
Ne denli beklese de… Hiç bir zaman.

Bir Tanrı ve tarih güzeli, tabu;
Güneş ve sular mucizesi, bir giz…
Her zaman sonsuz elbet, İstanbul bu.
Körelen belki de biziz… Kalbimiz…

Ahmet Muhip Dıranas

3 Beğeni

Gönlümün gecesi dinsin güzelim
Sevgisi bir akan nurdu desinler.
Adını anarken kopsun da telim
Türkü tam yerinde durdu desinler.

Bu sıla tadiyle Tanrı’ nın günü,
Çağırır bir uzak ses öksüzünü.
Bir içli türküye çevir yüzünü.
Güle ay ışığı vurdu desinler.

[Fazıl Hüsnü Dağlarca]

3 Beğeni

Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa.
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa.

Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa
[Cemal Safi]

3 Beğeni

İlk zamanlar şiir okumayı pek beceremediğim için -ki bilen bilir şiir okumak öyle bilindiği gibi kolay bir eylem değildir- genelde dinlemeyi tercih ederdim, yavaş yavaş öğrendim şiir okumayı. Benim gibi şiir okumayı bilmediğinden bu zevkten mahrum kalanlarınız vardır diye dinlemeniz için şiir dinletisi atmak istedim. Teşekkürler.

Üçüncü Şahsın Şiiri

Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu
Ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım

Ne vakit Maçka’dan geçsem limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdün içim ürperirdi
Felaketim olurdu ağlardım

Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

Attila İlhan

8 Beğeni

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor! ‘’

[Arif Nihat Asya]

6 Beğeni

Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan
Mavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,
Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açan
Rüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin.

Bir mayıs sabahını yaşayacak böcekler
Çılgın karanfillerle dolacak yeşil saksın,
Ve sen bir fidan gibi yeşermiş olacaksın,
Serin, çakıl yollarda kuşlar birikeceklere.

[Melih Cevdet Anday]

4 Beğeni

Ben İçeri Düştüğümden Beri

Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız:
’Lâfı bile edilmez,
mikroskobik bir zaman…’
Bana sorarsanız:
‘On senesi ömrümün.’
Bir kurşun kalemim vardı
ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız:
’Bütün bir hayat.’
Bana sorarsanız:
‘Adam sen de bir iki hafta.’
Katillikten yatan Osman;
ben içeri düştüğümden beri,
yedibuçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar.
dün mektubu geldi; evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.
Şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene,
ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek,ince, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan,
hâlâ çocuktur.
Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde,
ben içeri düştüğümden beri…
Ve bizim hane halkı,
bilmediğim bir sokakta,
görmediğim bi evde oturuyor.
Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek,
ben içeri düştüğüm sene.
Sonra vesikaya bindi,
bizim burda, içerde birbirini vurdu millet,
yumruk kadar simsiyah bir tayın için.
Şimdi serbestledi yine,
fakat esmer ve tatsız.
Ben içeri düştüğüm sene,
İKİNCİSİ başlamamıştı henüz.
Daşav kampında fırınlar yakılmamış,
atom bombası atılmamıştı Hiroşima’ya

Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.
Sonra kapandı resmen o fasıl,
Şimdi ÜÇÜNCÜDEN bahsediyor Amerikan doları.
Fakat gün ışıdı her şeye rağmen,
ben içeri düştüğümden beri.
Ve “Karanlığın kenarından,
ONLAR ağır ellerini kaldırımlara basıp
doğruldular” yarı yarıya.
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
ben içeri düştüğüm sene
ONLAR için yazdığımı:
“Onlar ki toprakta karınca
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar.
korkak, cesur,
cahil, hakim
ve çocukturlar.
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
şarkılarımda yalnız onların mâceraları vardır”
Ve gayrısı,
mesela, benim on sene yatmam,
lâfü güzaf.

Nazım Hikmet

3 Beğeni

Farkında değil gönül,

Sanki hepten divane;

İçimizden, dışımızdan

Geçer vakit

Zalim, zalimane !

[F.H.Dağlarca]

5 Beğeni

gözlerin gözlerime değince

felâketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım…

[A.İlhan]

5 Beğeni

Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak

…bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok…

Yılmaz Erdoğan

2 Beğeni