Şiir Dünyası

Bir şey kaldı gecelerden birinde

Senden.

Öncesinde bilinmemiş bir şey,

Silinmez bir ses gibi giden…

Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,

Bir şey kaldı senden ,

Yaşamalar’ın arasında kaçamaklı.

Veriliş rengi başka, alınış rengi başka…

Söylemeye vakit kalmadan …

[Özdemir Asaf]

6 Beğeni

"Şu birkaç şey kişiye zarar
Bunu bilen insan kendini kollar

Bunlardan biri bu dil ylanı
Bir başkası da sözün kayganı

Üçüncüsü içkiyi sevmektir
Yaşamla ilgiyi kesmektir

Bir başkası da inatçı olmaktır
İnatçı tavırla sevinçsiz kalmaktır

Kabalık ne istenmez şeydir
Böylesi insanın evini dumana boğar

Öfkelidir, dilini tutamaz diğeri
incitir insanı açınca dilini

Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig kitabından (T.İ.Bankası, Hasan Ali Yücel Klasikleri)
337-342 beyitler…

2 Beğeni

4 Beğeni

Salıyorum nefesimi ormana doğru
Topuklarımda kavuşma arzusunun acıları
Göğsümün ortasında bir delik
Doğuruyorum gecenin kuzgununu
İç çekişlerine geliyorum
Kara gözyaşlarının annesi
Tanrıların tanrıçası
Ateşini giydir cansız bedenlerimize
Bize kanınla can ver yeniden
Dirilelim tutkularımızın damlacıklarında
İç çekişlerin annesi
Döngünün gelini
Salıyorum nefesimi ormana doğru
Cehennemine cennetimi getiriyorum.

Yeşim Teke

5 Beğeni

Şen günler bir kırlangıç
Gibi vuruyor kanat.
Kurulmamış bir saat.
Birinde rüya tadı;
Biri kan içen cadı.
İkisinin de adı:
Ömürden bir gün…heyhat!‘’

[Enis Behiç Koryürek]

3 Beğeni

LİLİ MARLEN
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagrep radyosunda Lili Marlen türküsü
Siperden sipere ateş tokuşturanlar
Karanlıkta dem çeken ishak kuşu
Bu civarlarda benim bir cennet mekanım olacak
Aslan sıfatlı Johnny hisar boylu silahşör
Arkasında Mısır El Kahire
Ehramlar, cana can katan Nil, cüzamlı dilenci, trahomlu insan
Sağında mavi gözlü dilber Akdeniz
Solunda çöl ve balta girmemiş orman
Biz dünyalılar yemin içtik, imanımız var
Hürriyet için hürriyet aşkına
Savulacak dönem, savulacak düşman
Dehrin cefasını çektik, sefasını süreceğiz
Biz Sudanlılar kıbleye karşı namaza duranlar
Aragon’dan bıçak gibi çekilmiş yedi mısra
Sidney’den bir muhalif rüzgar
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagrep radyosunda Lili Marlen türküsü
Dost ağlar karanfilim dost ağlar
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz
Ve biz yine yıldızlara bakarız
Ve yine yıldızlar bize bakar
Duadır güneş baht olasın civan oğlum
Hürriyet için dipçik tutan el dert görmesin

Atilla İlhan

6 Beğeni

Umduğun inceliğe inmiyorsa söz
Çekil suskunluğun tüneklerine
Ucuz etme anlamı.
Böyle zamanlarda insan
Çokluk yalnız kalmalı.

Sevgisiz seslerde çevren çiğ
Uysan uzaklaşırsın kendi özünden
Dirensen günün karanlık
Bu yüzdendir gecelerin güzelliği
Geceler aydınlık.

[Şükrü Erbaş]

3 Beğeni





Oktay Rifat

3 Beğeni

Upuzun bir avın gümüş tilkisiyim
Irmaklar boyunca koştum karda koştum
Bıraktım kıymadım canlar azizdi
Dönüp kendimi avladım

Hazırdı çizgiler, isteyene verdi yaşam
Hazırdı, ben onu salt masalladım

Ters çingenesiyim güneşin, bir onu izledim
Yollar özlemden kanadı, adımı yansıdı dağlar
Ağacoldum yemişlerim silkelendi, hoşnudum
İçime yürüdü ayaklarım

Hallac kendim, Nesimiyim, öyle inandım ki
Tenimin dışına çıktım

Ters Çingene, Gülten Akın

3 Beğeni

Ellerime girdi ağaç
Suyu kollarıma yürüdü,
Göğsümde boy verdi ağaç -
Aşağı doğru,
Dallar dallanır benden, kollar gibi.

Ağaçsın sen,
Yosunsun sen,
Üzerinden yeller esen menekşesin.
Bir çocuksun - şu kadarcık,
Bütün bunlar umurunda mı dünyanın.

𝕰𝖟𝖗𝖆 𝕻𝖔𝖚𝖓𝖉

3 Beğeni

sessizlik diliyorum kendim için sessizlik

acının ve tükenişin meyvesi olsun

eski yazlardan kalan bir avuç toprak

gibi koksun yağmurun köklerinde

[Ayten Mutlu]

3 Beğeni

Elleri Var Özgürlüğün

Köpürerek koşuyordu atlarımız
Durgun denize doğru.

Bu uçuş, güvercindeki,
Özgürlük sevinci mi ne!

Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
Düşünmek yasak,
İşgücünü savunmak yasak!

Ürünü ayırmışlar ağacından,
Tutturabildiğine,
Satıyorlar pazarda;
Emeğin dalları kırılmış, yerde.

Işık kör edicidir, diyorlar,
Özgürlük patlayıcı.
Lambamızı bozan da,
Özgürlüğe kundak sokan da onlar.
Uzandık mı patlasın istiyorlar,
Yaktık mı tutuşalım.
Mayın tarlaları var,
Karanlıkta duruyor ekmekle su.

Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.

Ben kafes, sen sarmaşık;
Dolan dolanabildiğin kadar!

Özgürlük sevgisi bu,
İnsan kapılmayagörsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş ki gerçekten daha doğru

Yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
İşçiler, evren kovanının arıları;
Bir kara somunun çevresinde döndükçe

Dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
O somunla doğrulur uykusundan akıl,
Ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
O güneşle bağımsızlığa erer kişi.

Bu umut özgür olmanın kapısı;
Mutlu günlere insanca aralık.
Bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
Vurur üstümüze usulca ürkek.

Oktay RİFAT

4 Beğeni

STRONSİUM 90

acayipleşti havalar,
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
atom bombası denemelerinden diyorlar.

stronsium 90 yağıyormuş
ota, süte, ete,
umuda, hürriyete,
kapısını çaldığımız büyük hasrete.

kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
ya dünyamıza inecek ölüm.

-nazım hikmet-

3 Beğeni

Bu ara dilime bir şiir takıldı “akrep gibisin kardeşim” diye. Açtım ve bir kere daha okudum. Yaşadığımız günlere uygun düştüğünü düşündüğümden sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım ağır gelmez…

DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

2 Beğeni

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz…

[Attila İlhan]

3 Beğeni

HİKAYE

Senin dudakların pembe

Ellerin beyaz,

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde

Buğday tarlaları yoktu,

Dağıt saçlarını bebek

Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri

Akşamları eşkıyalar basardı.

Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem

Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde

Kuzey rüzgârları eserdi,

Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır

Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!

Benim doğduğum köyler de güzeldi,

Sen de anlat doğduğun yerleri,

Anlat biraz!

Cahit KÜLEBİ

1 Beğeni

Günaydın. Bu sabah nereden aklıma takıldıysa Zülfü Livaneli’nin şarkısı takıldı aklıma. Sizinle paylaşmak istedim.

Umudu Kesme Yurdundan

Nasıl başlarsa fırtına
Öyle diner birdenbire
Bir ışık parlar yeniden
Karanlıklar arasından
Umudu kesme yurdundan

Şah damarı vurulsa da
Dört bir yandan sarılsa da
Işık yener karanlığı
Bak çocukların gözlerine
Umudu kesme yurdundan

Kara kışın buzu bile
Sürmedi sonsuza kadar
Bahara döndü sonunda
Filiz sürdü kar altından
Umudu kesme yurdundan

1 Beğeni

OKUYUCUYA

Doldurur kafamızı, yıpratır etimizi
Aptallıklar, yanlışlıklar, günahlar, cimrilikler,
Pişmanlıklarımızı besleriz birer birer,
Bitlerini doyuran pis dilenciler gibi

Günahlarımız koyu, tövbelerimiz gevşek;
İtiraflarımız satarız pahalıya,
Döneriz seve seve o çamurlu yollara,
Lekelerimiz sanki yaşlarla silinecek.

Büyülü ruhumuzu kötülük yastığında
Uzun uzun sallayan üç gövdeli iblistir
İrademizin zengin madeni gevşer, erir
Bu usta kimyacının nefesiyle bir anda.

Baudelaire, Kötülük Çiçekleri
Çeviren: suut Kemal yetkin.

1 Beğeni

ACIYI BAL EYLEDİK

bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olsanı demiyorum
kör olma da
gör beni
Hasan Hüseyin

3 Beğeni

Ne çıkar sanki sardıysam sizi kollarımla
Unutmak, belki de unutmak olsun diye mi
Onu da tatmak gibi
Oysa ne bir evim oldu, ne de bir yerim var şimdi gidecek
Ama gitmenin saati geldi
Kirli bir gömleği çıkarıp asmak
Yıkayıp kurutmak ister ellerimi
Su içmek, saati kurmak ve sebepsiz dolaşmak biraz da
Açınca camları - diyelim camları açtık ya sonra?
Sonrası şu: ben bir camı, bir perdeyi açmış adam değilim
Bilirim ama çok bilirim kapadığımı
Öyle iş olsun diye mi, hayır!
Bilirim içerde kendimi bulacağımı
Dışarda görüldüysem inattan başka değil
Evet, çünkü bu karanlık işime en geleni
Kendimi saklıyorum ya, o bir yığın ölüden gelen kendimi
Oramı buramı dürtüyorum, bunu sahiden yapıyorum
Ve açıyorum bütün muslukları
Diyorum sular mı böyle, sular mı olmalı
Ne geldiği, ne de gittiği yer belli
Olmuyor, gene kendimi düşünüyorum
Alıştım istemiyorum

Sonrası Kalır I/Umutsuzlar Parkı/Edip Cansever
sayfa 161

3 Beğeni