Uzun zamandan beridir buraya Kurgu iskelesine bir ekleme yapmamışım. Geçenlerde aklıma gelen bir denemeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
SIRA KİMDE
Mehmet, uzun süre dalgın dalgın yürüdü bozuk kaldırımda. Sessizdi, üzüntülüydü. Ayakları mekaniki bir şekilde kendisini taşıyordu. Nereye ne yapmaya gittiğini hatırlaması için bir süre geçmesi gerekti. Evet, markete gidiyordu. Aklı tekrar az önce çıktığı eve döndü. Tek katlı kâgir evleri tam bir matem yeriydi. Günlerdir başında bekledikleri yaşlı babaları dün gece ruhunu teslim etmişti. Anneleri gitmişti yıllar önce, dünde babaları. Taziyeleri kabul ederken en büyük ağabeyleri kulağına eğilip şöyle demişti; “acaba şimdi sıra kimde.” Mehmet’e küçük kardeş dediğimize bakmayın lise öğrencisiydi. O andan beridir ağabeyinin sorusu kafasına takılmıştı. Sahi sıra kimdeydi.
Bir süre daha yürüdü dalgınca. Kafasındaki konu değişmiyordu. Azrail hazretleri yedi kardeşin hangisine öncelik verecekti canlarını almak için. Normal olarak sıranın soruyu soran en büyük ağabeyinde olması gerekiyordu ama bu işler sırayla değildi. Birden aklı başına geldi, şu varması gereken markette neredeydi. Karşı kaldırımda görünce renkli, kocaman Market yazısını adımını attı işlek asfaltın üzerine. Zihni hala “acaba sıra kimde?” Sorusundaydı. Sırf bu yüzden ne deli gibi çalan korna sesini duydu ne de üzerine hızla gelen kamyonu fark etti. Sıranın kimde olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecekti.