Sızı ‏‏‏‏‏‏‏‏

Kardelen çiçekleri mi doğdun sen?
Mavi gözlerini güneş örtmüş,
Tenini kar,
Kalbini vicdan.

Sana bakar odalarım!
Odalarım kilitli,
Odalarım ateş altı,
Odalarım duman
Dökülür duvarları.
Yüzbinlerce yüz bakar yaralı duvarlardan yüzüme
Ben, kollarımda ölüm çağrısı.
Adını sayıklıyor bir güvercin penceremden
Adın, levh-i mahfuz’da saklı!

Hatırlar mısın?
Gece yarılarında, kimsesiz sahillerde dolaşırdık seninle.
Sen mehtap olurdun,
Ben deniz
Var ederdin beni suretinle.
Sevgi sevgiyi doğururdu sonra
Aşıklar el ele tutuşurdu
Sıcak öpücükler akardı kan kırmızı dudaklardan boyunlara.
Ben dalga dalga köpürerek tutkuya uzanırdım
Suretin tutku olurdu,
Yaşam bir anlam kazanırdı!
Ölüm, sinsi fare yuvalarına kaçardı!
Ben tutkuya uzanırdım,
Araya esmer tenli çocuklar girerdi;
Annesinin sıcak tenine sarılmış,
Göğsünden beslenen çocuklar ve
Kucaklarında çay termosları.
Gençtin ya, ne fark eder diyemezdin
Sen, ışığını verirdin onlara;
Elinden bu gelirdi.
Onlar sinsi fareler okşardı gözlerime
Ben seni isterdim
Güneşin yüzü saklı.

Sokaklarda dolaşırdık seninle.
Adımlarımızı saymazdık hiç;
Yıldızlar sayardık kara bulutlu gecelerde
Aydınlık gecelerde yıldız oluverirdik!
Aşıklar dileklerini yollarlardı üstüne
Sen bir çocuğun dileği olmak isterdin
Ben seni dilerdim kendime.
İkimiz teras katlarını ve verandaları düşlerdik.
Ben kuyruğuna tutunurdum
Bodrum pencerelerinden kayardık;
Nemli ve küflü bir bodrumu katı olurduk.
Galiz küfürler ederdik kadere!
Öfkeyle yanan iki ateştik,
İki ateş har olurduk!
Öpücükler sövülürdü dudaklarımızdan
Dudaklarımız mil çekilmiş gibi yanardı.
Sen, nefesini derime batırıp,
“Cezan bu!” derdin fısıltıyla.
Boyun eğmezdim ben;
Bir ateştim kor kor yanan!
Bir ateştin sen; kor kor!
Birleşip seninle sert, sıkıca
Yağmurlar yağdırırdık tenimizde.
Tutku bir dünya olurdu,
İçinde yaşam olurdu,
Aşk olurdu!
Sen kardelen kokardın yatağımıza.

Uyumaya korkardım ben;
Yaralı kuşlar kanat çırparlardı yılgın düşlerimde
Senden daha güçlü olurdu farkındalık bazen
Sonsuz kırlara bir çağrı
Bilinçaltım yakama yapışmış
Sen atalarımdan bana miras
Ürkek bakışlarla çekip kurtarırdın beni
Vazgeçmişliğin ateşli pençesinden
Ben senin korkundan korkardım.
Acım sana bulaşırdı, korkardım
Yüzümü göğsüne bastırıp kalırdın öylece
Çaresizdin, korkardım.
Böylece, uzanırdık güneşe kadar
Güneş düşmanımızdı sabah ayazında
Savaşmaya giderdik,
Çıkınımız, onurumuzdu
Sabah ezanlarında lanetler okunurdu yüzümüze,
Bilgeliğin çirkin bakışlarından kaçardık
Yüzü eskimiş, gözleri ayıp bakardı bilgeliğin
Korku ve kıskançlık vicdansızlığa eşdeğer;
Elimizi eteğimizi çekerdik insandan böylece.
Yüzümüz güneşe kalırdı
Esmerlerdik biz de her büyük insan gibi
Acı emek kokardık.

Sonra yine, gece sarardı kollarımızı;
Biz gece olurduk!
Gecenin üstünde iki yıldız
İki ateş
Ay ve deniz

Sonra…

Sonra gittin sen.
Ateşim söndü
Beni yatağımda titreten kokunu yağmur örttü.
Güneşe kaldı yüzüm, yalnız.
Yok oldum ben
Yerimi kuru kıyılar aldı.
Öksüz kaldı termoslu çocuklar
Sadece rutubeti kaldı o bodrum katının.
Şimdi sokak sokak dolaşıp,
Kokunu, sindiği kaldırımlarda arıyorum;
Işıksız apartmanlar yıkılıyor üstüme,
İçleri boş, çıplak birer duvar hepsi!
Yüz bin öfkeli yüz bakıyor hepsinden
Yüz bin nefret!
Kurtulamıyorum bakışlardan.

------------------2--------------------

Sizde gidin artık!
Beni yalnız bırakın şose boylarında
Gülüşlerimi çevreleyen dikenlerimle
Lambasız sokaklarımda,
Gölgesiz toprağımla beni yalnız bırakın!

Sonrası yok benim için;
Burası da orası kadar aynı gözümde!
Öncesi de sonrası kadar!
Kavga istemeyecek kadar sıkıldım ben!

Biliyorum
Tuna’nın sularını,
Kıyısındaki taşı,
Üstünde ağlayan gavur kızını!

Biliyorum
Mecnun’un çöllerini,
Leylasının yüzünü,
Aşkının özünü!

Biliyorum
Serez’in çarsını,
Şeyh’in çıplak bedenini,
İçinde sönmeyen o ateşini!

Biliyorum ben!

Biliyorum hangi duraklardan kalkar kader!
Hangi öfke yıkar sarayları!
Kaç korkağın göz yaşı dökülür hak için,
Hakkım için!

Ama istemiyorum artık…

Bırak beni de tadayım şu kıyısında durduğum kaynaktan!

Bırak beni de ben özgür olayım!

Arkamdan yas tutan olmayacak kadar özgür!

Hayattan da ölümden de özgür!

Olmamak kadar özgür!

Özgür…

--------------------3----------------------

Günbatısı esiyor bu günlerde.
Tüylerim diken diken
Bir nebze
bir teselli rüzgar.
Yağmurun sesi, tenime dokunuşu bir teselli.
Ve sen yoksun!

Öksürüğüm yırtarken ciğerlerimi,
Ağzımda kanın metal tadı
Gideceğim yokluğun sıcak tenli anne kollarına
Bir hayalsin sen kavuşmanın sahte direnci
O gün, müteşekkir
Gözlerimi kapatıp sana bakıyor olacağım.

2 Beğeni