Haklı.
Hem de çok haklı. Bir de okuyamadıklarımız olacak.
Kitap yazanlar bile ölüyor, düşünün. Akıl alır şey değil bence.
Kağıt fiyatları o kadar arttı dolayısıyla kitap fiyatları arttı gündem falan olmadı. Tuvalet kağıdı fiyatı arttı hemen gündem olmuş
https://twitter.com/froggprincee/status/1469019595818385410?s=20
https://twitter.com/froggprincee/status/1469019980515659783?s=20
Bence ülke komple tımarhanelik oldu. Okumayan, okuduğunu anlamayan, yazdığından hiçbir şey anlaşılmayan (bundan çok muzdaripim) bir toplum olduk.
Bazı insanların yazdıklarını anlayabilmek için yapboz çözer gibi cümleyi en baştan yapılandırmam gerekiyor. “Bu haliyle hiçbir anlamı yok ama şu kelimeyi yanlış yazmış olabilir, bunun da anlamını bilmiyordur. Muhtemelen şunu demek istedi ama hiç de emin olamadım. Tam tersini de demek istemiş olabilir…”
Yıllardır sanayi ve yazılım sektörlerinde çalışıyorum. Teknik konularda gönderilen veya cevaplanan maillerin hali içler acısı. Anadilinde kendini ifade edemeyenler çok fazla, kendim de bir mühendis olarak mühendislerde bu konuda çok büyük eksiklik var. Bazen eskiden yayınlanan Lassie dizisinde o meşhur sahne gözümde canlanıyor.
“Galiba Lassie bize bir şey anlatmak istiyor.”
Yıllar önce bir işletmede çalışırken kalabalık bir ortamda kitap muhabbeti olurken “Hedefim ayda 2 3 kitap okumak” demiştim. Sürekli doğduğu kentle övünen bir arkadaş “Bu kadar okuma manyak olacaksın” demişti. “Ben de en azından noktayla virgülü kullanmayı bilen bir manyak olurum” demiştim.
Evet yaklaşık 7 8 yıllık mühendislik geçmişi olan, şef seviyesinde arkadaş maillerinde 10 tane cümleyi hiç nokta kullanmadan birbirine bağlıyordu.
+1
Tecrübe arttıkça yazılan mailler de kısalıyor, en çok ona gülüyorum. Üniversite öğrencisi - profesör emailleşmesi esprisi mesleki hayatta da geçerli.
10 sene önce üstlerime veya bir müşteriye bir sorunu veya bir sorunun çözümünü açıklamam gerekecekse uzun uzun düşünür, sonra da uzun uzun yazardım. Şimdi “Selam X, tamam, halledeceğim.”, “Sayın Z, evet, çözüm üzerinde çalışmaya başladım, ama ihtiyacım olan veriler şunlar. Lütfen gönderin.” deyip geçiyorum.
2-3 yıl sonraki planım sadece “Evet”, “Bana uyar” ve “Bu çalışmaz.” seviyesine erişmek. Mesela patronumdan ne zaman home office, tatil izni, laboratuvara yeni bir ölçüm cihazı falan gibi bir şey istesem “Bana uyar” diye cevap veriyor. Seviyorum bunu.
Bu çok doğru, sen böyle deyince düşündüm de cidden böyle oldu bende de (tabi daha iki kelimelik cümlelere baya yolum var).
Karşıya iletilmesi ve “uzağa soyutlanması” gereken şeyler zamanla/tecrübeyle oturuyor sanırım.
Ya da bezginlik zamanla artıyor o da olabilir.
Doğru, bezginlik de bir rol oynuyor. Okumak istemediğin şeyleri sen de başkalarına yazmıyorsun, canlarını sıkmıyorsun.
Bir de yanlış anlaşılmaktan eskisi kadar korkmuyorsun sanki, her şey % 100 doğru olmalı, ya beni yanlış anlarsa gibi takıntılardan vazgeçiyorsun.
Bu bende sorumlulukla ters orantılı gelişen bir şey oldu hocam şahsen. Düşünecek bir şey olmayınca yazdıklarına/okuduklarına sarıyor gibi insan. Ama kucağında sorumluluk biriktikçe bir yazdığını bir daha okumuyorsun. Bazen bir defa da okumuyorsun, Allah affetsin.
Ben de buna özellikle dikkat etmeye çalışıyorum. Çok uzun mailler hem saçma duruyor hem bu yoğunluk ve stres ortamında okunmuyor. Hem zaten insanlar açıklama yerine icraat istiyor, çözüm istiyor.
Antalya’da oynanan U19 Lig maçı. Su topu değil, futbol… Altta bir Kolombiyalı cevap yazmış o da güzel anlatmış durumu.
Zevkli olabilir aslında ama elbette çocukken ve mahallede. Bu arada Antalyalı topu iyi sürüyordu ama taça çıktı top.