Şirketteki insan yazılımcıların idare ettiği server’ın son kez çöktüğü gündü ve Mecruh, artık kendisinin de bir tür yazılım olduğunu düşünmeye başlamıştı. Belki de hepimiz öyleydik: Durmadan güncellenen, bazen çöken, ara sıra donup kalarak işlevsizleşen ve nihayetinde günü geldiğinde topyekun silinmeye mahkum kod yığını, algoritmik bir bileşke. Patronu Malik Bey’in odasına çağrıldığında, ekibindeki diğer üç kişiyle ayakta tutmak için uğraştıkları sistem çökmeden hemen önce çaresizlikle yazdığı kod hala sanal gerçeklik gözlüğünün merceklerinde yaldızlı harfler halinde yanıp sönüyordu:
def soul_integrity_check():
if consciousness.isValid():
return True
else:
raise ExistentialError(“Ruh.dat bulunamadı”)
“Yapay zeka çağında ne yazık ki yazılımcıya gerek kalmadı Mecruhçuğum,” dedi Malik Bey, masasındaki holografik ekranda şirketin düşen hisse grafiklerini göstererek. “Chatbot’lar bile artık hatasızca kod yazıyor, server’ları her şeye rağmen ayakta tutmayı başarıyor. Yeteneklerinin gayet farkındayım fakat insan yazılımcı istihdam etmek… nasıl desem… artık nostaljik bir lüks. Bir koleksiyoner eğlencesi. İncelikli bir zevk ama pek konfor yarattığı söylenemez. Yani anlayacağın Louis Quinze bir sandalye satın almaktan farksız.”
Mecruh başını emme basma tulumba misali şuursuzca sallarken cam duvardan dışarı baktı. Levent’in çelik iskeletli gökdelenleri arasında devasa bir holografik reklam ışıltıyla göğe doğru yükseliyordu. Sema eden bir derviş figürüydü bu. Dervişin tennuresinin etrafında akan blockchain kodları helezoni esintilerle döne döne gökyüzünü kaplıyordu. Altında Soulcoin’in şehrin dört bir yanında uçan sloganı parlıyor, kayarak geçiyordu: “Ruhunuz artık bir yatırım aracı.”
“Anlıyorum,” diye yanıtladı patronunu en sonunda Mecruh, tedirginlik verici bir sessizliğin sonunda. Aslında hiçbir şey anlamamıştı. “Son maaşımı ve kıdem tazminatımı da kripto para olarak alabilirim umarım,” diye geçirdi içinden umutla.
“Bak Mecruh,” dedi Malik Bey, yumuşak ve şefkat dolu bir sesle. “Seni daima sevmiş ve takdir etmişimdir. Zaman değişiyor. Patronun olarak değil, bir abin olarak söylüyorum bunları… Gel, tavsiyemi dinle.” Devasa derviş hologramını parmağıyla işaret etti. “Soulcoin’in yeni açtığı pozisyonları duydun mu? Blockchain dervişleri arıyorlarmış. Senin gibi ruhu kodla… şey… armoni içinde biri için bence mükemmel bir iş.”
Mecruh kendini tutamayarak güldü. “Ruh madenciliği mi yapayım? Özür dilerim ama insanın ruhunu token’laştırması size de tuhaf gelmiyor mu?”
Malik Bey samimi bir üzüntüyle göğüs geçirdi. Çekmecesinden küçük, yarı saydam, bilekliğe benzeyen bir aygıt çıkardı. Bir psikometre. “Al,” diyerek uzattı Mecruh’a, “vedalaşma hediyesi olarak kabul et bunu. Çıkmak için mesai saatinin bitimini beklemene gerek yok. Muhasebeye haber verdim, son maaşının ve kıdem tazminatının ödemesini kripto para olarak yapacaklar.”
Mecruh patronunu başıyla selamladı, psikometreyi cebine koydu ve odadan çıktı. Koridorda yürürken duraksadı, psikometreyi denemek için bileğine geçirdi ve cihaz ruh değerlerini ölçtü:
RUH DURUMU: Destabilize
MADENCİLİK POTANSİYELİ: %89.6
RUHSAL TAVSİYE: Ruh madenciliği kariyerine adım atmak
Metro istasyonuna inerken irislerine bir bildirim aktı. Şakakları titreşti. Soulcoin’den gelen mesajı açtı: “Sayın Mecruh X., psikometreyle ölçümünü gerçekleştirdiğiniz ruh potansiyeliniz hayranlık uyandırıyor. Size özel tekliflerimizi öğrenmek için ücretsiz seansımıza davetlisiniz.”
İstasyonun solucansı duvarlarında hologram dervişler belirip kayboluyordu. Mecruh cebine koyduğu psikometreyi içgüdüsel bir hareketle yokladı. Cihaz hafifçe titreşti. Sanki tekrar ruhsal verilerini saptayıp bazı merkezlere iletmişti.
“Belki de,” diye düşündü Mecruh, perona doğru kalabalığı yara yara yürürken, “kod yazmayı bırakıp kod olmayı öğrenmem lazım.”