Studio Ghibli ve özellikle Miyazaki yapımları bir düşünceyi ya da hayat tarzını nasıl insanlara yaşatabilirsin, hissettirebilirsin sorusunu çok güzel cevaplayan animeler. Fark ettiniz mi bilmem ama Miyazaki filmlerinin çoğunda doğaya ayrı bir değiniliyor. Bildiğim kadarıyla Miyazaki bir Şintoist ve Şintoizm’de -yine bildiğim kadarıyla- doğaya saygı duyma şeklinde basitleştirebileceğim bir düşünce var. Mesela Prenses Mononoke filminde doğaya zarar veren insanlara doğanın müdahalesini ve tepkisini izliyoruz. Bununla birlikte ana karakterin köyünde doğayla iç içe bir yaşam var ve kendilerine saldıran lanetlenmiş Tanrı’ya bile ölürken saygı duyuyorlar. Diğer yerlerdeki insanlarsa ormanları yakıyor ve hayvanlara zarar veriyor. Bunu da teknoloji ile yapıyorlar. Ama ana karakterimiz ne insanların tarafında ne de doğanın. O sadece barış istiyor, iki taraf uyum içerisinde yaşasın istiyor. Bu tabloda köy eski medeniyetleri diğer insanlar ise modern medeniyeti temsil ediyor. İşte Şintoizm geleneğindeki fikirlerden temel alarak günümüzdeki doğayla olan çatışmaya karşı tavrını Miyazaki ana karaktere yüklüyor. Yani ne gelenekten ayrı ne de yeniye karşı bir düşünce.
Buna benzer bir sembolize etmeyi Laputa’da da görebilirsiniz. Filmin sonunda eski medeniyetle kafayı yemiş tabiri caizse faşist adama kız şöyle bir şey diyordu: “Laputa yükseklerde olduğu ve dünyadan uzakta olduğu için çöktü. Artık bunları geride bırakmalıyız.” Burada Japonların eski ihtişamlarına olan takıntılarına bir gönderme var aslında. Eski Japon kültürüne takılıp kalmayın bu kadar tutucu olmayın demek istiyor ama bir yandan da o gelenekten uzaklaşmayın.
Daha birçok örnek verilebilir. Kısaca Studio Ghibli’nin bu anlatmaya çalıştığı düşünce yapısına karşı olabilir ya da bu düşünce yapısında olmayabilirsiniz, ama animelerinin bir fikir, anlayış ve düşünceyi karşı tarafa nasıl aktaracağınız konusunda eşsiz eserler olduklarını kabul etmeniz gerekir.
Buralarda yaklaşık 4 yıldır Studio Ghibli övmüyormuşuz, harika bir konu güncellemesi oldu. Yeni gelenleri de bu başlık altına bekleriz
İzlediğim Ghibli&Miyazaki filmleri arasında en beğendiğim açık ara Tenkuu no Shiro: Laputa oldu. Sonrasında ise Tonari no Totoro ve Mononoke Hime gelir sanırım. Howl no Ugoku Shiro ise müzikal anlamda en beğendiğim Ghibli animasyonu oldu.
Benim için anime dünyasından da öte, tüm insanların ilgisini çekebilecek seviyede işler. İlla animelerle ilgili olmanıza gerek yok yani bu filmleri izlemeniz için.Tabii falsoları vardır ancak hepsi belli bir kalitede animeler.
Bizim övmemiz ya da yermemiz bir şeyi değiştirmez, adamlar yapmış.
Yine bir övgü babından dikkatimi çeken sahnelerdeki anlatım kalitesine örnek vermek istiyorum. Mononoke Hime animesinde Ashitaka köyünden ayrılırken saçını kesmek için bıçağı alıyor ve saçını tam keserken arkada bir adam eliyle yüzünü kapatıyor. Bu basit bir detay gibi gelebilir ama sahnedeki her şeyi anlatıma katmak nasıl olur müthiş bir örnek diye düşünüyorum ben. Sahnede Ashitaka’nın ayrılmasının utanç verici olduğu anlaşılıyor ancak saçını keserken adamın yüzünü kapatması saç kesmenin utancını herhangi bir kelime kullanmadan hissetmemizi sağlıyor. Saç kesme fiilinin bu toplum için ne olduğunu arkaplandan karakter ile bize anlatıyor.
Bunun dışında Laputa’da Sheeta gökten inerken Pazu onu tutmak için kollarını açıyor ve tam tutacakken elinde kova olduğunu fark edip aceleyle onu yere koyuyor ve sonra tekrar kollarını açıp Sheeta’yı tutuyor. Burada Pazu’nun olay karşısındaki şaşkınlığını “Vay be ne kadar ilginç!” gibi bir cümleye ihtiyaç duymadan bu gayet insani unutkanlık ile anlıyoruz. İşte ben buna anlatım tekniği derim. Hem bu küçük detay sahneyi o kadar gerçekçi kılıyor ki Sheeta’nın gökten süzülerek inmesi bile bu gerçekçiliği bozamıyor
Bunun gibi izlerken dikkatimi çeken birçok detay oluyor ve bunlar beni filmin içine daha fazla sokuyor.
Konuyu yeni gördüm. Hayao Miyazaki iyi ki var, yoksa bu harika animelerden mahrum kalırdık.
Çok güzel
Biz ne zaman doğayla iç içe fantastik yapılar inşa edip yaşayacağız, bekle bekle öldük .
İlk önce yangın çıkarıp alan açıyorlar sonra toki ya da otel geliyor, konumuna göre. Doğa-yapı ilişkisi bu bizim ülkede.