Tahlilde Bulun, Tavsiye Ver

Merhabalar,
Başlık biraz anlaşılmaz olmuş olabilir, şöyle açıklayayım: Hepimiz, başkalarının bizim hakkında neler düşündüğünü merak etmişizdir. Aynı şekilde başkalarının, kendileri hakkında neler düşündüğünü de merak etmişizdir. İşte bu yüzden düşündüm ki verdiğimiz birkaç ipucu sayesinde insanlar bizim hakkımızda tahlillerde bulunup bize tavsiye verebilirler ve aynı şekilde tahlilde ve tavsiyede bulunanlara da başkaları aynılarını yaptığında, hepimiz, bir sorun yaşıyorsak eğer, dış gözden bakanların yardımını almış oluruz.
Eğer hala pek anlatamadıysam tekrardan açıklamaya çalışırım. Ama bunun işlemesi için kendimiz ya da sıkıntılarımız ile ilgili bir kaç ipucu vermeli ve tahlil ve tavsiyede bulunacaklar hep bir üstteki kişi için yapmalı ve aynı zamanda onlar da kendileri için ipucu vermeli ki bir sonraki kişi tahmin edebilsin.
Başlıyorum.

Takıntı, değersizlik, gelecek için belirsizlik

1 Beğeni

Formata ne kadar sadık kaldım, emin değilim ama; bir denedim doğrusu.

TAHLİL:
Hayatınızın yalnız bir safhasındasınız. Etrafınızda insanlar olsa bile sizi anlayacak kimseyi bulamıyorsunuz. Hâl böyle olunca ne kadar kalabalık bir çevreye sahip olursanız olun, bu çevre kuru kalabalıktan öteye gidemiyor. Zaten yalnızlığın en dayanılmaz hâli, hiç kimsenin olmayışından ziyade kalabalıkların arasındaki yalnızlık değil midir?

TAVSİYE:
Bir çare arıyorsanız, ilk nasihatim kimseye bir şey danışmayın. Doğru insanları dinlemek size çok çok bir perspektif kazandırabilir, ama inanın bana daha fazlasını değil. Bu nedenle çözüm sizin kendi içinizden gelmelidir. Hayatta öylesine şâşâlı, öylesine akıl almaz bir çeşitlilik var ki siz; kimsenin yolundan gidemezsiniz buna mukabil kimsenin yolu da sizinkine benzemeyecektir.

Eğer hayata bedbin bir gözle bakmak istiyorsanız binlerce sebep bulursunuz. Aynı şekilde nikbin bir gözle baktığınızda da binlerce sebep sizi bekler. Bu bir bakış meselesidir.

İstikbale gelince, o dün de muammaydı; bugün da muamma, kuvvetle muhtemel yarın da muamma olacaktır. Siz, üzerinize düşen vazifeleri layığıyla yaptıktan sonra gerisi için endişelenmeniz beyhudedir. Çünkü ben, insanın kendi kontrolü dahilinde olmayan şeyler için üzülmemesi gerektiği kanaatindeyim.

En nihayetinde insan, kendi yalnızlığından keyif alabilmedir. Yalnızlık, birçok can sıkıcı vasfa haiz olsa da pek çok faidesi olan da bir hâlet-i ruhiyedir.

BANA DAİR İPUCU:

  • Bütün günler birbirine benziyor.
  • Yapmak istemediğim ama mecburen yaptığım şeyler oluyor.
  • Hayatı unutup, kitaplara dalmak istiyorum.
7 Beğeni

Tam olarak kafamda bu şekilde kurmuştum; aynısını yapmışsınız.
Yaptığınız tahlilleri de gerçekten isabet ettirdiğinizi düşünüyorum; dediklerinizi dikkate alacağım, çok teşekkür ediyorum. Sizin için ne gibi tahlil ve tavsiyede bulunacaklarını da merak ediyorum.

2 Beğeni

Konuyla alakasız olarak güzel Türkçenize iltifat etmek için araya giriyorum.

Onca derme çatma ve özensiz içeriğin arasından sizin üslubunuz, sözcük tercihleriniz ve imlâ hassasiyetiniz pırlanta gibi parlıyor. Zevkle okuyorum. :slight_smile:

8 Beğeni

İlginç bir konsept. Neler çıkacak gerçekten merak ediyorum, ben de dahil olmaya çalışacağım.

tahlil:

Fazla rutine oturmak aslında bir nevi kaçıştır; fasulye ayıklarken beyni rölantiye almak gibi bir şeydir. Hayatınızın halihazırdaki halinden pek de memnun değilseniz belli bir rutine oturtursunuz günlerinizi ve zihninizin/ruhunuzun ciddi bir kısmıyla ana dokunmaktan kaçarak günlerinizi ileri sararsınız. Zihniniz/ruhunuz hayatınıza temas edemediği için bu boşluğu kitaplarla tatmin etmeye çalışıyor olabilirsiniz.

tavsiye:

Hocam şimdi eğer bu düşüncelerim doğruysa bu çok çetrefilli bir problem. Ama bu problemin çok benzeriyle kendim de bir dönem uğraşmıştım. Benim için faydalı olan bakış açılarını paylaşmaya çalışacağım. Önce bir kaç gözlemi (ecnebiler corollary diyor, Türkçe karşılığını bulamadım ama gözlem mantıklı geldi) cebimize bi atalım:

  1. İnsan hafızası manyetik bant gibi çalışmaz, RAM gibi çalışır. Yani 40 yıl öncesini hatırlamakla 2 gün öncesini hatırlamak arasında bir fark yoktur. O yüzden 40 yıl önceki olaylar dünmüş gibi, zaman çok hızlıymış gibi gelir. Halbuki 40 yıllık bant sarmak gerekse böyle bir his oluşmayacaktı.

  2. “Kaygı”, “can sıkıntısı” gibi hislerin bizi yönlendirmek gibi bir amaçları olduğunu söyleyebiliriz değil mi? Nasıl açlık bizi işimizi gücümüzü bırakıp yemek yemeye itiyorsa, ayarında kaygının geleceğe yönelik pozisyon almaya, ayarında can sıkıntısının da vaktimizi iyi değerlendirmeye ittiğini söyleyebiliriz.

  3. Şimdi size potansiyel olarak çok can sıkıcı bir şey göstereceğim. 90 yıl yaşayan bir insanın hayatındaki bütün haftalar bunlar. Yaşınızı bilmiyorum, ama üstten yaşınız kadar satırı çıkarırsanız ortaya cidden can sıkıcı bir tablo çıkıyor. Bu lanet tabloyu gösterme sebebim şu noktayı irdelemek: biz insanların, aslında bir rutine oturtup ileri sararak hızlıca geçip gidecek türden bir vakti yok.

  4. Kitaplar, muazzam faydalı bir EXP kazanma aracı olsalar da aslında yaşadığınız hayata temas eksikliğini gidermek için hiç de iyi değiller. Her şeyden önce kitaplar bir insan tarafından yazılır. O insanın göstermeyi seçtiği kadar görürsünüz, dokunursunuz. Sonra kitaplar ticari birer üründür, belli şablonlara uyar. Kitaplar sizin canınızı yakmaz (Deadhouse Gates hariç :frowning: ) (şaka şaka o da gerçekten yakmaz). Size yaşatmak istediği belli bir deneyim vardır, bunu yaşatır. Varmak istediğim nokta şu: eğer siz hayata dokunmadığınız için bir boşluk hissediyorsanız, kitaplarla bunu dolduramazsınız. Affınıza sığınarak +18 benzetmeyle geliyorum (böyle yapmak istemezdim ama aynı işi görecek başka analoji düşünemedim): 10 prezervatifle ilişkiye girmek gibi düşünün.

  5. Çok şanslı bir azınlıktan değilsek, hepimizin mecburen yapması gereken pek çok şey oluyor. Hayatımızı aslında pek çok konuda mantıklı ticaretler yaparak geçiriyoruz. Mesela yemek için çalışmak gibi. Ya da dişçi ağzımıza matkapla dalmasın diye her gün defalarca dişimizi fırçalıyoruz, ipliyoruz bilmem ne. Bunlar maalesef hayatımızın bir parçası. Diğer yandan düğmeye basıyorsunuz ve ışık yanıyor. Düğmeye basınca gece ışık olması için gereken devasa zinciri ve insandan halkalarını düşünün. Ya da kumu, baya bildiğimiz düz kumu; ne yapıp edip bu yazıyı gördüğünüz ekranda istediğimiz şeyi göstermeye zorlamışız mesela. Bunlar da hep sizinle benzer takasları mecburen yapan başka insanlar sayesine olan şeyler.

Şimdi hocam bu gözlemleri de düşünerek tavsiyelere gelelim:

  • Yaşadığımız hayatla tatminkâr olabilmek için onu dolu dolu yaşamak, hayatın içinde olmak lazım. Deneyimlemek lazım, kaçmamak lazım. Filtresiz dokunmak lazım.

  • Hafızamız RAM gibi çalıştığı için hayatımız, olduğundan daha boş gelebiliyor. Periyodik olarak son x sürede yaptığınız şeyleri listelemeyi deneyebilirsiniz. Ya da yakın olduğunuz birisiyle son bir yılda olanları yad edebilirsiniz. Bu şekilde bandı sarıp ne kadar uzun olduğunu görebilirsiniz. Eğer gerçekten bir şey yapmamışsanız da yapmaya itebilir bu sizi.

  • Tabi sizin koşullarınızı tam bilmiyorum, ama illa ki hayatınızın gidişatından ya da bulunduğunuz (sosyal, ekonomik, coğrafik, vs.) pozisyondan memnun değilseniz değiştirmek için yapılabilecek bir şeyler mutlaka vardır. Muhtaç olduğunuz kudreti kaygınızda ve can sıkıntısında muhtemelen bulabilirsiniz.

  • İnsanlık olarak nerdeyse hepimiz bazen pek de bayılmadığımız şeyleri yapıyoruz, ama karşılığında buzdolabımızda dondurmamız, geceleyin ledimiz, karlar içinde evde elimizde sıcak şarapla (ya da kahveyle) izleyecek filmimiz oluyor. Bence iyi bir “deal”. Taş devrinde yaşadığınızı hayal etmek bazen insana perspektif kazandırabilen bir şey.

bana dair ipucu:

7 Beğeni

Tahlil: 30 çok genç bir yaş. Bilhassa erkekler için yeni yeni olgunlaşılan bir yaş. Bu dönemlerde ne yaptığınız hakkında bir fikrinizin olmaması bence normal (elbette pilot veya doktor gibi insan canı emanet edilmemişse). Çocukluğunuzda yetişkin olarak nitelenen bu yaşlarda her şeyi bileceğinizi hayal etmiş olabilirsiniz ama 40’larımızda bile ne yaptığımız hakkında hiçbir fikrimiz olamayabiliyor. Bir ihtimal imposter syndrome da olabilir.
Tavsiye: Siz hariç dünyanın sülalesi raad. Kimsenin ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yok. Kişisel anlık çıkarları dışında pek bir şeyi önemseyen insan sayısı az. Her gün cehaletimizi bir nebze törpüleyerek devam etmeye çalışıyoruz çünkü başka şansımız yok. Peki bir de ne yaptığınız hakkında çok fikriniz olsaydı nasıl olacaktı? Çok sıkıcı olmaz mıydı? Sizi şaşırtan, ilginizi çekebilecek ne kadar şeyle karşılaşırdınız? Hiç yanılmadan geçirilen bir ömrün ne kadar kıymeti olurdu?

bana dair ipucu:

5 Beğeni