Tarih Dizilerindeki Tarihî Yanlışlar

Doğru biliyorsunuz dünyada bir aptallığa doğru eğilim var. Büyük ülkelerin yöneticileleri, bürokratları, bilim adamları yani bir devleti ayakta tutacak insan temelleri bu aptallar içinden gelmiyor. Nasıl futbol takımları yetenek avcıları olduğu gibi dünyada zeki insanları kendi ülkelerine getirerek burada eğitiyorlar. Bu insanlar o ülkeye bilim, teknoloji, bürokratik olarak katkı sağlıyorlar. Sizin ülkenizde bu yerleri işgal eden insanların zeka seviyesi bu kadar ise o zaman o devletin geleceği parlak değildir. Buna üniversite hocalarının ne kadar makale yazdıklarını ve bu makalleleriiin uluslar arası ne kadar atıf aldıklarına bakarak inceleyebilirsiniz.

Ben kendi milletiimi ve tarihimi seven biriyim. Bir gün kütüphanemi paylaşırsam okuduğum kitaplara bakabilirsiniz. Yada bir blogum var orada paylaştığım kitapları görebilirsiniz size bir fikir sunarsa. Zaten beni bu durumda olduğumuz içimi çok acıtıyor. Bundan dolayı artık pek hoşgörü ile yaklaşamıyorum. Çünkü böyle giderse bu ülke gidecek. Tarihte bunun çok örneği var. Bunun için İbni Haldun Mukaddimeye de bakabilirsiniz. Bir devlet hangi aşamalara geldiğinde yıkılmaya doğru gidiyor.

Bende yazılarımda kesin konuşmadım zaten dikkat ederseniz. Eğer o bilgiyi kesinliği olsaydı size direk kaynak verirdim. Osman dönemine daha gelmediğim için bu konuları derinlemesine incelemediim. Karşıma çıkarsa size bilgi veririm.

https://www.youtube.com/watch?v=EO6nXnGehhY bu programın tamamını izleyebilirsiniiz.

1 Beğeni

Arkadaşlar sizce de konu amacından sapmadı mı?

Bu başlıkta dizilerin tarihte yaşananlardan hangi noktalarda farklı olduğu üzerine sohbet edecektik. Fakat diziler tamamen bir kenara bırakılıp sadece tarih tartışmaya başlandı ve siyasete de girildi.

Elbette siyaset ve tarih tartışabilirsiniz ama bu başlığın konusu belli. İsterseniz ayrı bir başlık açalım bunun için.

Haklısınız. Konu amacından saptı. Ancak ben son kez bir şey söyleyip bu başlıktan ayrılacağım.

Epichan’ın verdiği linki izledim. İnalcık Hoca, tereddüde yer vermeden röportajda Osman ismini defalarca telaffuz ettiğine göre, isim konusunda herhangi bir şüphe duymadığı anlaşılıyor. Bunu öğrenmiş oldum. Ayrıca, Osman Bey’le aynı yıllarda yaşamış Âşık Paşa’dan ve onun kitabı Garibnâme’den bahsediyor. (1329 yılında yazılmış bu kitap)

Osman Bey’in cübbeli bir ulema, müderris gibi gösterilmesini eleştirmiş. Aslında Batıdaki şövalyeler gibi savaşçı bir Alp’tir diyor. Bir kanun koyucu olmadığını da söylüyor. Sonradan 15. yüzyılda yapılan bazı kanunların, Osman Bey’e siyasi maksatlarla atfedildiğini söylüyor.

Buradaki temel sorun, Osmanlı’nın sünni veya dindar olup olmaması değil ülkemizin mevcut durumunda siyasal islamın kendine malzeme aramasıdır.
Temelde sav aynı, Osmanlı dindardı sünniydi, o sebeple 3 kıtaya hakim oldu, Cumhuriyet laik o yüzden kötü vs.

Özellikle atv ve trt gibi milletin parasını çalıp saçma işler yapan haramzadeler için bu böyle. Tarihi öğretmek falan umurlarında değil. Tarihi baz alarak güzel işlerde yapmakta umurlarında değil. Bugünden örnek verecek olursak demokrasi bayramı diye bir tarafını yırtanların aynı zamanda tek adama bağlı şeriat rejimini desteklemeleri namussuzluktur. Aynı olay tarih anlatımı içinde geçerlidir.

Osmanlı’nın padişahları içki de içerdi, başka fena işlerde yapardı. Halkına zulmetmedikten sonra, adaletsizlik yapmadıktan sonra kişisel olarak ne yaptığı bizi ilgilendirmez. İçki içeni namussuz gösterip arka planda bu toprakların taa taş devrinden beri gördüğü en büyük namussuzlukları yapıyorlar.

Sonuç olarak başlar ayak oldu, necasetler baş. İsmet İnönü asker kaçağıydı diyen adamları ödüllendirip gerçek tarihi unutturmaya çalışıyorlar. Türk Tarihi iki taraflı falan da değil. Gerçekler ve uydurmalar var. Mustafa Kemal için idam kararı verip, İstanbulun anahtarını işgal kuvvetlerine teslim edip, İngiliz zırhlısıyla kaçan adamlar kahraman falan olamaz.

Tarih konusuna ayrı bir not düşeyim. Türk milleti islamdan önce de bir milletti. Burada arap aşığı siyasal islamın yaptığı şey, islam öncesi Türk toplumunu barbar ve kötü göstererek islamdan sonra adam olduk muamelesi çekmektir. Azıcık aklı başında tipler bilirler ki, Türkler islamdan önce kadına kıymet veren bir milletti. Aksine islam sonrasında, islam kadını daha geri plana itti. Kadını daha edilgen yapıya büründürdü.
Bu sadece islam için geçerli değil semavi dinlere geçen topluluklarda da böyle olmuştur. Din tarihte iktidarların en sevdiği araçlardan biri olmuştur.

4 Beğeni

ögeday da kafasını kaldırıp baksaymış bre :smiley:

1 Beğeni

O kadar doğru bir bilgi ki sonuna kadar katılıyorum.

Bir grup güçlü erkek topluluğu ya da tek bir kişi ortaya çıkıp kadınları her alanda aşağı tutmuş ve bunun adını da İslam kadınlara değer veriyor koymuş.

Kadını cennette bile huriler adı altında seçim propagandası gibi sunan İslam ne yazık ki hiç inandırıcı değil.

2 Beğeni

Kronik Tarih kanalının Ragnar Lothbrok hakkındaki aşağıdaki videosunu izlemenizi tavsiye ederim. Aslında Vikinglerin yazılı bir tarihi yoktu ve tarihlerini destanlarla aktardılar. Bu yüzden bu destanların gerçeklerden ne kadar uzaklaştığını bilmek pek kolay değil. Fakat Vikings dizisi destanlarda anlatılan tarihten bile bazı konularda epey farklı.

Peki farklılıklar neler?

  1. Ragnar Lothbrok, dizide başta zengin ve soylu olmayan bir adam gibi gösterilmiş. Fakat Viking efsanelerine göre kendisi bir hanedan soyundan geliyordu.

  2. Dizide Ragnar’ın ilk eşi Thora’yı hiç görmedik diye hatırlıyorum. Viking efsanelerine göre Ragnar’ın böyle bir evliliği olmuş.

  3. Ragnar’ın Lagertha ile olan evliliği dizide onun ilk evliliği gibi gösterilmiş. Fakat Lagertha, Viking efsanelerinin sadece birinde görünmekte. Dizide çok önemli bir karakter olan Lagertha’nın gerçekte hiç var olmadığı da yaygın bir görüş.

  4. Dizide Lagertha, Bjorn’ün annesi olarak görünmekte. Fakat Viking efsanelerine göre Bjorn de diğer kardeşleri gibi Aslaug’un oğlu.

  5. Aslaug’un dizide görünmeyen başka çocukları da var.

  6. Aslında Bjorn, Ubbe, Hvitserk ve Ivar gibi kişiler tarihî kayıtlara göre gerçekten varlar. Fakat Ragnar’ın oğulları olduklarına ve kardeş olduklarına dair bir kanıt yok. Birbirlerinden bağımsız savaş lordları oldukları da düşünülmekte.

  7. Aslında tarihte Ragnar Lothbrok adında bir kişinin olmadığı, bu efsanevi kişinin tarihte var olmuş başka bir kişiden uyarlandığı da düşünülebilir. Bu konuda birkaç farklı aday var. Hatta Ragnar Lothbrok’un gerçekte tek bir kişi olmadığına dair bir görüş de var. Ragnar gerçekte hiç var olmamış olabilir de. Bunu bilemiyoruz.

Bunlar sadece Ragnar Lothbrok ile ilgili olan kısım. Dizi başka konularda da bilinen tarihten farklılıklara sahip.

3 Beğeni

History Channel’ın dizisi olarak başlamıştı yola bir de :smiley: . Yakıştı mı History? Sana da mı güvenemeyelim? :joy:

2 Beğeni

Tarih dizisi denilen ama aslında tarihle çok da ilgisi olmayan diziler çekmek bize özgü değilmiş demek ki.

1 Beğeni

Narcos ve Çernobil dizilerinde de onlarca hata vardı ama onlar hikayeyi renklendirmek için yapıyor ve de bu tartışılıp eleştiriliyor .
Bizde yapılanlar ise tamamen pçlik için yapılıyor. Onu kes, bunu tokatla, ona fırça at ooo neler neler… Ondan sonra kahvede konuşurlar abdülhamid bir karış vatan toprağını vermemiş diye…

This text will be blurred

images-7

This text will be blurred

2 Beğeni

Sıra geldi 2005-2007 yıllarında BBC’de yayınlanan Rome adlı diziye. Bu dizi iki sezon sürdü. İlk sezonda Jül Sezar’ın yükselişi ve ölümünü, ikinci sezonda ise Augustus Sezar’ın yükselişini gördük. Dizinin başta beş sezon olacağı söyleniyordu. İki sezonda anlatılan olaylar ilk dört sezonda anlatılacak ve beşinci sezonda Mesih’in yükselişi işlenecek deniyordu. Fakat beşinci sezonun konusu iptal edilmiş, ilk dört sezon ise iki sezona kısaltılmış. Bu dizi de diğer pek çok tarih dizisi gibi tarihsel gerçeklerle çok alakalı değil.

  1. Başroldeki Titus Pullo ve Lucius Vorenus karakterlerinin hikâyeleri çok büyük oranda uydurma. Bu iki kişi gerçekte Jül Sezar’ın anılarını yazdığı bir eserinde kısaca anılıyor. Sezar’ın anılarına göre Galya Seferinde bir savaş sırasında Pullo, Vorenus’un hayatını kurtarır ve kampa dönerler, dost olurlar. Vorenus ile ilgili tarihî kayıtlar bununla sınırlı. Pullo ise Sezar ile Pompey Magnus arasındaki savaşta taraf değiştirmiş ve Sezar’a karşı savaşmış, hatta pek çok askerin de taraf değiştirmesine neden olmuş. Pullo ile ilgili bilinenler de bu kadar. Dizide ise her iki karakter başından sonuna kadar önce Jül Sezar’la sonra da Augustus Sezar’la birlikte hareket ediyor, o dönemin her önemli olayına doğrudan iştirak ediyorlar. Dizi tamamen bu iki karakter üzerine kuruluyor.

  2. Augustus Sezar ya da eski adıyla Octavianus’un Octavia adında bir kız kardeşi var. Kayıtlarda Küçük Octavia olarak da geçiyor. Octavianus’tan yaşça küçük. Dizide ise büyük.

  3. Mark Antony dizide Octavia ile evlenmeden önce Octavia’nın ve Augustus’un annesi Atia ilişki içinde gibi gösterilmiş. Bu tamamen dizinin uydurması.

  4. Augustus, bir kere ablası Octavia ile ensest ilişki yaşamış gibi gösterildi. Ensest ilişki o dönemde de görülmemiş şey değil ama dizide bahsi geçen bu ilişki tamamen dizinin uydurması.

  5. Jül Sezar’ın Kleopatra’dan olan oğlu Sezarion’un aslında Sezar’ın oğlu olmadığı, biyolojik babasının Titus Pullo olduğu gösterilmiş. Bu da tamamen uydurma.

Dizide nadir de olsa doğru olan bazı şeyler de var. Mesela dizide Jül Sezar senatörler tarafından öldürülürken “sen de mi Brütüs” demedi. Bu doğruydu. Çünkü tarihte böyle bir şey yok. “Sen de mi Brütüs” ifadesi aslında Shakespeare’in Jül Sezar adlı tiyatro oyununda ortaya çıkmıştır.

4 Beğeni

Biraz da Muhteşem Yüzyıl dizisindeki tarihsel hatalardan söz etmek istiyorum. Aslında bu konunun ilk mesajında bir tanesinden söz etmiştim. (Pargalı İbrahim ile Hatice Sultan aşkının, evliliğinin gerçekte yaşanmamış olması)

Dizi, dönemin siyasi ve toplumsal olaylarına ve savaşlarına kısmen yer verirken ağırlığı haremde olan olaylara veriyor. Bu da dizideki olayların ve karakterlerin büyük bir kısmını uydurma durumuna sokuyor. Çünkü harem, padişahların özel yaşamıydı ve orada olup bitenler dışarıya çok fazla yansımazdı. Tarihî kayıtlarda haremle ilgili çok fazla bilgi bulunmuyor.

Karakterlerin ve olayların önemli bir kısmının sadece senaryo gereği yaratılmış olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan dizinin açıkça gerçeklerle çeliştiği, bazı gerçek karakterlerin de dizide hiç yer bulamadığını söyleyebiliriz. Önce Sultan Süleyman’ın ailesinden başlayalım.

  • Dizide Sultan Süleyman’ın kadınları olarak gösterilen üç kişi var. Bunlar Gülfem Hatun, Mahidevran Sultan ve Hürrem Sultan. Gülfem Hatun (aslında pek çok kaynakta Gülfem Sultan olarak da geçer), dizide Sultan Süleyman’ın ilk kadını olarak gösteriliyor. Gerçekte ise ondan önce Fülane Hatun vardı. Hatta Fülane Hatun’un bir kız çocuğu da doğurduğu ama çocuğun öldüğü bilgisi de var. Fülane Hatun bir şahzade doğuramadığı için diğer üç kadınla olanı rekabeti kaybetmiş ve gözden düşmüş. Kendisini azad ettirip saraydan ayrılmış.
  • Muhteşem Yüzyıl dizisinde Sultan Süleyman’ın 5 erkek çocuğu (Mustafa, Mehmed, Selim, Bayezid ve Cihangir) ve bir kız çocuğu (Mihrimah) olduğu söylenir. Sadece bu çocukları görüyoruz. Ayrıca onlardan önce bir de Mahmud adında bir çocuğun olduğunu ama çocukken öldüğü söyleniyor. O da dizide sadece ismen anılmakta. Gerçekte ise Süleyman’ın daha fazla çocuğu vardı. Fatma Nur, Murad, Abdullah ve Raziye hiç var olmamışlar gibi dizide yok sayılmışlar. Bunların dışında bir de ismi bilinmeyen bir kız çocuğu varmış. Süleyman’ın dizide hiç görünmeyen çocuklarına bakalım:
  • Fatma Nur Sultan, Fülane Hatun’un kızı ve Sultan Süleyman’ın ilk çocuğu. Dizi, Süleyman’ın şehzadelik dönemini kapsamadığı ve zaten Fülane Hatun’a hiç yer vermediği için Fatma Nur’u dizide hiç görememiş olmamız normal diyebilirsiniz ama Şehzade Mahmud gibi ismi de hiç anılmıyor. Fatma Nur Sultan’ın küçük bir çocuk iken hayatını kaybettiği söyleniyor.
  • Şehzade Mahmud sadece ismen anılıyor. Kendisini görmüyoruz, çünkü dizi Süleyman’ın şehzadelik dönemini kapsamıyor ve Mahmud da babasının tahta çıktığını göremeden çocuk yaşta hayatını kaybetmiş. Şehzade Mahmud’un annesi olarak dizide Gülfem Hatun anılıyor. Fakat farklı kaynaklarda farklı görüşler var. hatta Vikipedi’nin her bir maddesinde bile farklı kişiler söyleniyor. Mesela Şehzade Mahmud’un annesi olarak Mahidevran Sultan ve Fülane Hatun da anılıyor.
  • Şehzade Murad, dizide hiç yer bulamayan şehzadelerden birisi. Annesinin Gülfem Hatun olduğu söyleniyor.
  • Şehzade Abdullah, Hürrem Sultan’ın ikinci oğludur. Dizi, ağırlıklı olarak Hürrem Sultan’ın çocuklarına yer verse de Şehzade Abdullah’a dizide hiç yer verilmedi. Şehzade Abdullah, bebekken hayatını kaybetmiş. Bu arada gerçekte iki tane Şehzade Abdullah’ın olması olasılığı da var.
  • Eskiden, Mihrimah Sultan’ın, padişahın tek kızı olduğu sanılmaktaydı. Fakat sonradan ortaya çıkan bilgiler, başka kız çocuklarını da ortaya çıkardı. Burada özellikle varlığı iyi bilinen Raziye Sultan’dır. Annesi Mahidevran Sultan’dır. Raziye Sultan’ın varlığı, dizinin bir başka konuda tarihî gerçeği yansıtmadığını gösteriyor: Dizide, Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’a âşık olduktan sonra Mahidevran Sultan’dan uzaklaştığını ve onu bir daha odasına kabul etmediğini görüyoruz. Fakat gerçek dünyada Mahidevran Sultan’ın bir çocuk doğurmuş olması, dizide gösterilen durumun doğru olmadığını gösteriyor. Senaristler, Raziye Sultan’a hiç yer vermeyecek bu işin içinden çıkmışlar.
  • Bir de ismi bilinmeyen bir kız çocuğu demiştim. Sadece ismi değil, hakkında hiçbir şey bilinmiyor.

Dizide bir de anakronizm hataları var. Anakronizm, zaman-bozum hatası olarak da anılır. Konunun geçtiği zaman dilimine uyumsuz bazı şeylerin olması hatasıdır. Dizideki bu tür hataları tek tek yazmayacağım. Vikipedi’de çok güzel listelemişler. Burayı tıklayarak okuyabilirsiniz. Burada çok önemli bulduğum üç tanesine yer vereceğim:

  1. Dizide ilk bölümden itibaren harem, Topkapı Sarayı’nda yer alıyormuş gibi gösterilmiş. Fakat aslında harem, Eski Saray adında başka bir sarayda bulunuyormuş. 1541’deki bir yangında Eski Saray büyük zarar görünce Hürrem Sultan’ın da etkisiyle harem Topkapı Sarayı’na taşınmış.
  2. Dizide Isabella Fortuna adlı bir İspanyol prensesinin Akdeniz’deki Türk korsanlar tarafından esir alındığını, İstanbul’a getirildiğini ve prensesin Sultan Süleyman ile bir ilişkisi olduğu, bu nedenle Hürrem Sultan’la çatıştığını görüyoruz. Gerçekte ise Prenses Fortuna, Süleyman tahta çıkmadan ölmüştü.
  3. Macar Kralı 2. Layoş dizide genç diyemeyeceğimiz bir adam olarak gösteriliyor. Fakat Mohaç Meydan Muharebesi olduğu sırada Layoş, çok genç bir kralmış. Henüz 20 yaşındaymış.

Dizide benim dikkatimi çeken bir başka konu da harem ağaları. Osmanlı’da harem ağaları çoğunlukla Afrika’dan getirilirmiş ve hadım edilmiş siyahi erkekler olurlarmış. Dizide ise harem ağalarının tek bir tanesi bile siyahi değil. Irkçılık eleştirilerinden sakınmak için mi, siyahi oyuncu bulamadıkları için mi, yoksa sadece dikkatsizlikten ötürü mü böyle yaptılar bilmiyorum.

Şehzade Bayezid’in ölümü hakkında da birkaç şey söylemek gerek. Bayezid ve oğulları, dizide abisi Selim’in emriyle öldürülmüş gibi gösterildi. Gerçekte Bayezid ve oğulları Kazvin’e gelen Osmanlı elçileri tarafından öldürüldü ve Selim’in bizzat oraya gelip bu işte rol aldığı sahne de dizinin bir başka uydurması.

Aslında çok daha fazla tarihsel kusur bulabilir, tek tek bölümleri inceleyip daha fazlasını ortaya çıkarabiliriz. Ama buna hiçbirimizin zamanı yoktur herhâlde. Bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum.

Her şeye rağmen bazen ben de Şehzade Mustafa’nın öldüğü sahneyi arada bir açıp izler ve sahnenin, Türk televizyonları tarihindeki en başarılı işlerden biri olduğunu düşünürüm.

3 Beğeni

Dizideki favori hatam Kanuni Sultan Süleyman’ın “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye bir söz söylemesi. Bu sözün sahibi olan Ziya Paşa’nın doğumu Kanuni’nin tahta çıkışından 300 yıl kadar sonra.

5 Beğeni

Dizideki saçma hatalardan biri de Şehzade Mustafa’nın mezarı mevzusu.Dizide Süleyman yaşarken Mehidevranın yaptırdığını görüyoruz ki aslında Süleyman yaşarken mezarın yapılmasına izin bile vermemiş ki öldükten sonra 2.Selim yaptırıyor mezarı.Yok yani öyle Mahidevra’nın Süleymana dayılanması falan.

2 Beğeni