Ne yazık ki pek çok insan, tarih dizilerinden tarihi öğrenebileceklerine gerçekten inanıyor. Fakat bu türdeki dizilerin hatırı sayılır bir çoğunluğu tarihî gerçeklerden son derece kopuk. Bölümlerin süresini doldurmak ya da konuyu daha dramatik hâle getirmek için veya siyasi propaganda için olaylar çarpıtılıyor, bazı olaylar yok sayılıyor, pek çok zaman da var olmayan olaylar ve karakterler konuya dâhil ediliyor.
Elbette güzel zaman geçirmek için bu dizileri izleyebiliriz ama bu dizilerden tarihi öğrenmememiz gerektiğini, tarihi konuları titizlikle araştırarak öğrenebileceğimizi düşünüyorum.
Bu başlıkta hangi dizilerin hangi konularda gerçeklerden uzaklaştığını konuşmayı öneriyorum. Herkes bildiği örnekleri yazabilir. Yüzlerce örnek bulabileceğimizden şüphem yok.
İlk örneği de ben vereyim:
Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan ile Sadrazam Pargalı İbrahim Paşanın birbirlerine âşık olduklarını ve evlendiklerini görüyoruz. (Bu Hatice Sultan’ın ikinci evliliği olarak gösteriliyor) Gerçekte böyle bir şey yok. Eskiden böyle sanılıyordu. Fakat 2000’li yılların sonlarında tarihçi Ebru Turan’ın yaptığı araştırmalar böyle bir evlilik hakkında hiç kanıt bulunmadığını gösterdi. Pargalı İbrahim’in Muhsine Hatun adında başka bir kadınla evli olduğu düşünülmekte. Hatice Sultan’ın ikinci evliliğinin ise Çoban Mustafa Paşa ile olduğu düşünülüyor.
Bu bilgiler sonradan ortaya çıktığı için dizi eski bilgilere göre yapılmıştır diye düşünebilirsiniz ama bu bilgiler 2000’lerin sonlarında ortaya çıkarılmıştı. Dizi ise 2011’de yayın hayatına başladı. Yani senaryoyu buna göre yeniden yazabilirlerdi. Ama bunu yapmakla uğraşmak yerine gerçekte hiç var olmayan bir aşk hikâyesini bize uzun uzadıya izletmeyi tercih ettiler.
Aslında sadece Muhteşem Yüzyıl dizisi tek başına forumdaki bu konuyu sayfalarca doldurmaya yeter ama şimdilik bu örnekle yetineyim. daha sonra Vikings, Rome, Diriliş Ertuğrul dizilerinden de örnekler vereceğim. Sizin de vereceğiniz örnekleri merakla bekliyorum.
Size bu işkenceyi yapmak istemezdim ama Diriliş Ertuğrul’dan bir sahne paylaşacağım. Dizinin ne kadar uçtuğunu hep beraber görelim.
Ertuğrul’un Ögeday’ın huzuruna çıkması zaten yanlış ama asıl dikkat çekmek istediğim nokta Ertuğrul’un Ögeday karşısındaki tavırları(1:22 bakışlara dikkat ). Sahne boyunca küçümseyerek bakıp, racon kesip duruyor. Milleti gazlamak için koskoca Ögeday’ı da harcamışlar dizide.
Ertuğrul : Bu heybenin içinde hanlığınızın kaderi vardır, Ögeday Han.
@okanakinci Bence bu bahsettiğiniz hata o kadar küçük bir hata ki, en azından belli bir dönem tarihçiler tarafından kabul ediliyormuş dediğinize göre. Ertuğrul Baycu Noyan’ı (Gerçi o kadar kılıç darbesine, Doğan’ın nabzını kontrol edip öldüğünü beyine işaret etmesine rağmen sonradan dirilip geliyor ama), Sadettin Köpek’i falan öldürüyor.
Şimdi olsa hiç bulaşmazdım bile ama 2. sezonun başlarına kadar takip etmiştim.
Bence de Diriliş Ertuğrul dizisinde çok büyük hatalar var. Ben de sadece ilk sezonunu izledim. İkinci sezonun başlarında bıraktım. Benim dikkatimi çeken çok büyük bir yanlış şu:
Kayı boyu, küçük bir topluluk olmasına rağmen bütün dünyayı değiştirme hedefi olan, İslam dünyasını birleştirmeyi hedefleyen bir topluluk olarak gösterilmekte. Gerçekte o yıllarda Kayı boyu sadece hayvanlarını otlatabilecekleri, huzur içinde yaşayabilecekleri bir yer arayan küçük bir topluluktu. Belki kendi devletlerine sahip olma arzusu da olabilir ama bütün dünyayı yönetmek, tarihi yeniden şekillendirmek gibi bir hedefleri yoktu. Daha sonra büyük bir imparatorluğun kurucusu olacaklarını da bilmeleri mümkün değildi.
Tarihe günümüzün penceresinden ve kendi ideolojik çerçevesinden bakanlar ise huzur arayışındaki 400 çadırlık küçük bir topluluğa devasa misyon ve vizyonlar yüklüyorlar.
En başta o zamanlar Türkler tam olarak sunni bile değildi. Daha çok anadolu tasavufu daha yaygındı. Nitekim osmanlının tam olarak sunni islsm inancına dönmesi sultan süleyman döneminde olmuştur.
Dizide gösterilenin aksine Süleyman Şah, Müslüman değildi. Büyük olasılıkla Tengricilik dinine inanıyordu. Ertuğrul Gazi ise Müslümandı ama pek dindar değildi. Ama bu görüş doğru mu bilmiyorum.
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in gerçek adının “Ataman” olabileceği, hatta Halil İnalcık hocanın da bunu onaylar yönde görüş belirttiğine dair bir şeyler duydum. Bu konunun ayrıntısını bilen var mı forumda?
Tarihimizde Her şeyde olduğu gibi bu konuda da kesin bilgi yok. Yazılı değil sözlü bir geleneğe sahip olduğumuz için pek çok konu da tarihimiz karanlıkta kalıyor.
Konunun uzmanı değilim. Öncelikle bunu belirteyim.
Osmanlı’nın özellikle ilk dönemlerinde İslam’ın yaygın olmadığı hatta neredeyse Müslüman bile olmadıklarına dair bir düşünce birkaç yıldan beri ortalıkta dolaşmakta. Bunun somut kanıtı olarak görülebilecek (benim bildiğim) o dönemden kalma sadece bir şamanist mezar ortaya çıktı. Bununla birlikte aynı veya yakın dönemlerde o bölgede sayısız Müslüman mescidi, mezarı ve kalıntısı mevcut. Bu haliyle Osmanlı’nın ilk dönemlerindeki şamanist veya tengrist olduğu fikri bana ziyadesiyle bire bin katmak, bir vesikayi alıp genele yaymak gibi geliyor. Hele Kanuni öncesi Sünni İslam anlayışı yoktu demek daha da büyük bir abartı. O döneme dek var olan birçok yazılı kaynak var ve (yine benim bildiğim kadarıyla) bu kaynaklar Sünni İslam anlayışını yadsiyan veya çelişen değil bilakis onayan örnekler.
Hakikatin mi peşindeyiz? Yoksa birtakım arzuların, gundemlerin mi?
Benim bildiğim kadarıyla Halil İnalcık hocanın bu konuda hiçbir sözü yok. Eksisozluk menseili bir iddia bu. Kaynağı da Doğu Roma belgelerinin bazılarında Osman Bey’in adının Ataman, Atman, Otman, Utman vs. gibi geçiyor olması. Bu çeşitliliğin sebebi de Arapça alfabeden Yunan alfabesine transkripsyonda yaşanan karışıklıklar. Tek bir katip yok ve Arapça Osman ismini (ayın, the, mim, nun) her biri farklı telaffuz edip Yunan alfabesine farklı geçiriyor. Bu farklı telaffuz ve transkripsiyonlardan birine dayanarak çıkarımlar yapmak bence çok hatalı.
Osmanlı dönemini detaylı okumasam da, Osmanlı dönemin ilk zamanlarına dair bir kaynak yoktur kendilerine ait. En yakın kaynak benim bildiğim Aşık Paşazade tarihidir. Ertuğrul gazinin bir uç beyi olduğu zaman ve sonrasında bugün bildiğimiz bir sünni anlayışı yoktur. Zaten Anadolu’nun islamlaşması da Ahmet Yasevi’nin öğrencilerinin katkısı olduğundan dolayı oradan kırılıyor.
Osman Bey’in isminin farklı olduğu artık baya söyleniyor. Ama tam kanıtlanmadı. Bir gün Osman Bey döneminden bir para bulunursa o zaman netleşecektir.
Tahta geçecek oğlu’nun adı öztürkçe: Orhan (ayrıca Çoban Bey, Melik Bey, Bazarlu Bey isimlerine sahip oğulları var)
Silah arkadaşlarının bazılarının adları: Konur Alp, Turgut Alp, Aykut Alp, Akçakoca, Gündüz Alp, Saltuk Alp vesaire…
(Silah arkadaşlarının tamamının adı öztürkçe değilmiş yalnız)
Osman kelimesi, İslam aleminde biraz “sünniliğin sembolü” olarak kabul gördüğü için acaba sonradan devlet resmen Sünni karaktere büründükçe, kurucunun adı da (geriye doğru tarih yazımı kullanılarak) kasıtlı olarak dönüştürülüp Ataman’dan Osman’a mı çevrildi diye bir şüphe var.
Doğru ama Fatma diye kızı, Hamid adında oğlu da var. Şu haliyle bu argümanlar çok spekülatif ve kesinlikle bilimsel done olarak kullanılabilecek nitelikte değil. Ayrıca dediğim gibi “Ataman” isminin kaynağı da bir hayli spekülatif. Neden Utman veya onca transkripsiyondan bir diğerine değil de Ataman’a itibar edelim?
Benim okuduklarım Otman/Odman olabileceği yönündeydi. Roma/Bizans kaynaklarının bunu yanlış yazacağını düşünmüyorum. Ama olabilir de tabi. Çünkü Osman ismi ile ilk defa karşılaşmıyorlar.
Yine bunlar araştırma gerektiren konular. Makale yada kitaplar ile desteklenmeli.
Osmanlı ilk dönemli için değişmesi gereken bilgiler var. Bunlar kuruluş tarihi ve boyu mesela. Bunların doğru olmadığını yanlış hatırlamıyorsam Halil İnancık söylemişti. Ama ne yazık ki tarih ve din konusu Türkiye de siyasallaştığı için bunların alternatif bir kurgusu üretildi. Bizim toplumumuzun da zeka seviyesi 90 ortama olduğu için, dizide gördüğünü gerçek sanıyor. Hz. Peygamberin dizisini yapsalar ve bir kişi oynayıp onun yüzünü gösterseler. Ona bu memleketten bir çok insan tapar. Durum bu ne yazık ki.
Bizim toplumumuzun ortalama zekâ seviyesi bildiğim kadarıyla diğer toplumlardan çok farklı değil. Yani bizim ortalamamiz 90’sa diğerleri 110 değil diye biliyorum. Ancak her halükarda kendi toplumumuza karşı böylesi pejoratif, toptancı ve neredeyse ırkçı bir yaklaşım benim hosgorebilecegim bir şey değil.
Tarih ve din konuları siyasilesti, doğru. Ancak bu tek taraflı değil. Daha önce de dediğim gibi artık hakikati değil, kendi işimize geleni arıyoruz. Asikpasazade tarihi geriye doğru yazmış olabilir diye şüphe ederken bugün bir gündem doğrultusunda, spekülatif verilere dayanarak bir yeniden yazma çabası olup olmadığını sorgulamiyoruz. Elimizdeki nesnel kanıtların açık ara büyük çoğunluğu Müslüman bir tarih gösterirken birkaç afaki kanıta tutunup bambaşka bir resim çizmeye çalışmayı doğru bulmuyorum.
Elbette nesnel kanıtlar doğrultusunda bu fikirlerim değişebilir. İtibar edilebilecek bir kaynak sunarsaniz severek okurum.
Edit: Ben size dünya çapında, dönemi araştıran tüm akademisyenlerin itibar ettiği bir kaynak sunayım isterseniz: İbn-i Battuta Seyahatnamesi. 1329-1330 tarihlerinde İznik - Bursa civarında da bulunmuştur. Osmanlı ailesinden bahseder. Hanefi mezhebinden olduklarını söyler. Orhan Gazi’nin esi onu ağırlar. Ahilik muessesesini anlatır. Nesnel bir kanıttır bu. O dönemde yaşayan bir seyyahin birinci ağızdan seyahatnamesi.
Halil İnalcık ve İlber Ortaylı’nın bu “Ataman” konusu ile ilgili görüşlerini çok merak ettim şimdi doğrusu.
İnalcık ve Ortaylı, “devletin kurucusunun adı kesinlikle Osman’dır ve bu konuda şüphe yoktur” diyebiliyorlar mı? Yoksa açık kapı bırakıyorlar mı? Sonuçta, Osmanlı tarihiyle ilgili en çok araştırma yapmış 2 tarihçimizdir onlar, öyle değil mi…