Ben cevabinızi yanlış anlamışım pardon. Endişem filan yok aslada olmaz.
Hizlı hızlı yazarken Farketmemişim var olacaktı.
Bazı arkadaslar beni “Vatan Haini” olarak yargılamadan önce kaçıyorum ben.
Byyy!!!
Ben cevabinızi yanlış anlamışım pardon. Endişem filan yok aslada olmaz.
Hizlı hızlı yazarken Farketmemişim var olacaktı.
Bazı arkadaslar beni “Vatan Haini” olarak yargılamadan önce kaçıyorum ben.
Byyy!!!
Konuştuğu konular soyut değil, somut. Burada düşüncelerle alakalı bir durum yok. Yok islam kaldırılmış, ezanlar kaldırılmış, arapça kaldırılmış, ki arapçanın bizle ne alakası var, onu da anlamış değilim.
Bence de bu kitabı Timaş’ın basması gayet doğal. Tam da yayınevi kalitesine yaraşan bir yazar.
O zaman teröristleri de bırakalım alalım karşımıza karşılıklı konuşalım medeni bir biçimde. Fetoculara (eskileri de dahil) da aynı şekilde saygı duyalım, “kardeşim bu senin fikrin, evet…” diyelim.
Şu amiplerin ağzına yapışan bir laf vardır ya: “davam” diye tuttururlar. Davamın peşinden gidiyorum falan…
O zaman ben de Charles Manson’u savunmak istiyorum, Yeni Zelanda katilini savunmak istiyorum (internette bu konu hakkında görüşü bildirenleri niye ışık hızında evlerinden aldılar o zaman?), Hitler’i savunmak istiyorum. Her türlü karşıt görüşü savunmak istiyorum, katliamları, soykırımları, doğu sınırımızdaki terörü savunmak istiyorum.
Hadi bakalım bunlar da benim düşüncelerim. Yalan da söylemiyorum sana göre, ben de bunları savunuyorum.
Siz gerçekliğin ne olduğunu sapıtmışsınız. Gerçekler, doğrulardan ve yanlışlardan bağımsızdır.
Videoyu izlemedim ama bugün herkesin hayranlıkla okuduğu Sabahattin Ali, Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle 10 ay hapis yatmıştı. O zamanlar terörist kullanılan bir kelime değil, onun yerine komünist denirdi teröristlere. Sabahattin Ali de namlı bir komünistti. Sonuç olarak faili meçhule kurban gitti, onu öldüren iyi halden az ceza aldı ve iki senede özgürlüğüne kavuştu.
Yani Atatürk eleştirilmez bir insan değildir, terörist olmak da konjonktürel bi durum.
Konuyla dogrudan alakası yok ama timaş yayınları leş gibi bir yayinevidir. Mustafa armagan, talha ugurluer, ahmet şimşirgil gibi şahısların kitaplarını basan bir yayinevine güvenilmez.
5 sene öncesinde bunları söyleyenler el üstünde tutuluyordu, ( gerçi halen öyle) ama Sinan Meydan gibi kendi tarihçilerimize kapıyı kapatan üniversitenin iyi niyetinden şüphe ederim. Adamın kendi fikri olabilir tabi ama buna prim vermek gereksiz. Söyledikleri saçma sapan şeyler bana göre. Saygı duymak zorunda da değilim.
Ya en basiti ailenizle eli bıçaklı bile olsanız dışarıdan bir laf gelince savunma mekanizmanız harekete geçer değil mi?
Şimdi bizim içeridekiler bitti bir de Yunan asıllısı çıktı başımıza. Bir de alenen “şeytan” diyor, sevgili Boğaziçililer de alkış tutturmuş arkadan.
Normal bir Türk vatandaşı buna nasıl göz yumabilir?
En anlamadığım nokta ise Atatürk’le bir dinin Peygamberini karşılaştırmak ne alaka ya?
Bunlar cennete gideceklerine inanırken ve tek marifetleri yaptıkları ibadetler iken, Allah’ın verdiği en değerli nimeti (beyin) en çok kullanan insanlar niye kafir oldukları için cehenneme gidiyor ya?
yazmış olduğun yorumların her kelimesine katılıyorum, imzamı atıyorum
Çok da şey yapmamak lazım, sponsorlarına bakın yeter.
Tartışmayı tekrar başlatmak istemem ve daha önce paylaşıldı mı? bilmiyorum ama böyle bi açıklama yapmışlar kendilerince. Ne kadar samimi tabi orası meçhul.
Ekonomik kaygılarla baskıyı durdurmaya karar vermişler, yoksa yazarın söyledikleri yayınevinin yayın politikasıyla çelişmiyor. Olay gündemden düştükten sonra tekrar basmaya karar verirler.
37 yıllık yayıneviymiş. 1 yıl sonra Brandon Sanderson basabilecek seviyeye gelmiş olacaklar.
Alakasız ama komik geldi bana.
Çocukların anneye olan biyolojik ihtiyaçları bittiğinde devlet çocukları almalı ve her çocuğu eşit olanaklarla yetiştirmeli. Bazı ütopyalardaki gibi.
Fırsat eşitsizliği sebebiyle heba olan binlerce çocuk var. Bazı çocuklar yıllık ücreti 105.500 TL olan Koç Tıp Fakültesinin kontenjanını doldururken bazı çocuklar yaşayabilmek için çalışmak zorunda kalıyor. Gerçekten mide bulandırıcı bir durum.
Fırsat eşitsizliği insan hayatının her noktasında var. Çocuk olmak gerekmiyor. İş, aşk, eğitim, kariyer… bir sürü alan çıkar. Hayat böyle işte.
Neden kabullenelim ki bunu?
İş, eğitim ve kariyer eşitsizlikleri tamamen aileyle alakalı. Zaten aile ve akraba kadar saçma bir şey yok şu hayatta. Sırf kan bağıyla bağlı olduğum için neden biriyle yakın olmak zorunda olayım ki.
Aziz Thomas’ın deyişine uygun bir anlayışla, çocukların, bireylerin değil de, türün devamı için var olduğunu söylemektedirler
Tommaso Campanella - Güneş Ülkesi
Bu anlayışı keşke sahiplenebilsek.
Kocaman bir distopyada yaşıyoruz. Kapitalizm canavarı farklı fikirleri aç bırakarak öldürüyor. İnsanlara empoze ettiği fakirlik korkusuyla döndürüyor çarkını. Devletler kendi ütopyalarını oluşturamıyorlar. Kapitalist bir ülke varsa dünyada, herkes kapitalist olmak zorunda kalıyor yoksa mücadele edilemiyor bu canavarla. Kapitalizm Afrika’da binlerce insanı açlıktan öldürüyor, binlerce kakao işçisi daha çikolatanın tadını bilmiyor. Peki Kapitalizm kendine yarar sağlayabiliyor mu? Hayır. Kapitalizmin Tanrısı olan Amerika’da 550 bin kişi evsiz, sokakta yaşıyor. Hollywood bulvarı idrar kokuyor. Avrupa’da kullanılmayan, boş evlerin sayısı evsizlerin sayısının neredeyse üç katı. Japonya’da her yıl yüzlerce insan fazla mesaiden ölüyor.
Peki bunlar ne için? Kim bu düzenden memnuniyet duyuyor? Burada 20 liralık kitap 10 liraya düşse mutlu oluyoruz.
Hiçbir şey yolunda gitmiyor. Biz de buna göz yumuyoruz.
Gerçekten tartışmak bana sıkıcı geliyor artık ama şu cümleye iki çift lafım var çünkü bunalttı, sıktı beni. Sürekli bir kapitalizm eleştirisi oluyor sanki daha iyisi varmış gibi.
Tamam kapitalizm afrikadaki insanları sömürüyor ama başka hangi yönetim biçimi bu insanları kurtarabilir ki? Atıyorum sosyalizm gelse bu insanlar kurtulacak mı zannediyorsunuz?
Şu videoyu iyi izleyin:
Bu sömürü asla bitmeyecek. Eğer gerçekten üzülüyorsanız bu insanlar için bu sömürüye karşı durmak istiyorsunuz o cep telefonunuzu, bilgisayarınızı bu saatten sonra yenilemeyin olur mu? Aksi takdirde bu sömürü düzenine alkış tutmuş oluyorsunuz. O çocukların o madenlerde sürünmesine sebep olmuş oluyorsunuz.
Asıl ele alınması gereken mevcut düzende insan haklarını yahut çalışma şartlarını nasıl iyileştirebiliriz bu konu hakkında nasıl kamuoyu oluşturabiliriz bunu düşünmemiz, ele almamız gerek. Mesela Cep Hikayeleri elinden geldiği kadarıyla bunu videoya almış ve insanları bilgilendirmeye çalışıyor. Biz ne yapabiliriz onu düşünelim.
Dünya bizim evimizdeki veya hayalimizdeki kurallarla değil sadece gerçeklerle dönüyor. Bunu unutmamak gerek.
İyi geceler.
Sorun bu düşüncede zaten. Neden daha iyisi yokmuş gibi davranıyoruz? Bu sistemin nelere sebep olduğunu yeterince görmedik mi?
Evet. Sosyalizm Tiranlığa dönüşmediği müddetçe tam da bu insanları kurtarmayı hedefliyor.
Bu düzen olabildiğince insanı işçi konumuna sokmaya çalışıyor. Artık Burger King, Starbucks gibi dükkanları her caddede görüyoruz ve inanın yerel dükkanlar bununla mücadele edemiyor. Herkes kalitesinden emin olduğu yerleri tercih ediyor. Bu da yerel girişimlerin çoğunu bahsettiğim markalar altında yapmaya zorluyor. Bunun sonucunda herkes bir marka altında çalışmaya başlayacak gibi duruyor. Herkesin işçi konumunda olduğu toplum, rahatça sömürülür. Bu düzenin ütopyası bu. İnsanlar işinden olma korkusuyla köle hayatını sürdürüyor ve her şeye göz yumuyor.
İnsanın ve işçinin haklarını iyileştirmek için uğraşmalıyız diyorsunuz, bu haklar nerede uygulanabilecek? Geri kalmış veya gerilemekte olan ülkelerde işçiye 8 saatten az bir mesai vermeye kim gönüllü olacak? Bizim ülkemizde bile bunun uygulanabileceğini düşünüyor musunuz? Çocuklar bile işte çalışıyor. Ancak Avrupa’da veya Amerika’da bir şeyler değişebilir bu konuda, o da milli gelirleri yüksek olduğundan.
Bu düzende çalışma hakları için uğraşmanın akıntıya karşı kürek çekmekten farkı yok. Küçük bir zümre zenginleşmeye devam ettikçe bir gün işçi hakkı demeye bile korkar olacağız. Avrupa’da işçi haklarının bu seviyeye gelmesi bile gönüllü çalışan, kamuoyu oluşturan halk sebebiyle değil. Avrupa işçi haklarının temeli Sovyetler ve Komünizm korkusuyla gelişti. 2. Dünya savaşından çıkan Avrupa’nın Komünizme kaymaması için Amerika’nın yaptığı Marshall yardımlarını hepimiz biliyoruz. İşçi haklarının nasıl genişletildiğini, işverenlere gelen kısıtlamaları…
Sorun çaresiz hissetmemizde. Sanki başka alternatif yokmuş gibi yaşıyoruz. Sanki dünya hep bu düzendeymiş ve değişemezmiş gibi algılıyoruz. Bu düzen yanlış. Eğer en iyi düzen buysa onu yıkarak pek bir şey kaybetmeyeceğiz demektir.
Belki burada bunları Samsung veya iPhone telefonla yazmam çok ironik oluyor ama en azından bir şeyler değiştirmek istiyorum ve elimden sadece bu geliyor.
Belki de sadece fazla hayal kuruyorum.
Daha güzel bir dünya düşlemeniz çok güzel. Haksızlıkların olmadığı, adaletin kişilere özelleşmediği bir dünya çok güzel olurdu ama hiçbir zaman böyle bir dünya olmadı ve olacak gibi de durmuyor. Kapitalizm en iyi yönetim şekli olmayabilir ama bana kapitalizm yerine sosyalizmden dem vurmayın lütfen. Bugün kaç insan herhangi bir sosyalist ülkeye kaçma peşinde? Ben hiç duymadım,okumadım. Nedense herkes kapitalist olan Almanya, ABD gibi ülkelere kaçmak istiyor.
“Kapitalizmin doğal ahlaksızlığı, nimetleri adaletsiz paylaşmasıdır. Sosyalizmin doğal faziletiyse sefaleti eşit paylaşmasıdır.” Windton Churchill
Vallahi ben sefaleti tercih etmem. Ve bugün çeşit çeşit kıyafetim. elimdeki şu telefon vs. varsa bu kapitalizmin bir nimetidir. Ve nimetinden yararlandığım bir sisteme sövmek benim gururuma dokunur, yapamam.
Kapitalizmi öcü olarak görmemek gerek. Ha yıkıcı olabilir mi bilemiyorum olabilir. Bizim halimiz de pek yaman değil güya liberal bir ekonomiye sahibiz.
Neyse konuyu fazla uzatmayım. Daha iyi bir yarınlarda görüşmek üzere.
kapitalizm yerine sosyalizmden dem vurmayın lütfen. Bugün kaç insan herhangi bir sosyalist ülkeye kaçma peşinde?
Doğru dedin çünkü kapitalist ülkeler abd,ab kuzey Avrupa az çok sosyal bir şekilde yaşayan ülkelere alçakça saldırmasa hiç kimse memleketini terk etmez,ülkesinin zorla düştüğü yoksulluk durumundan şikayet etmez.Ülkemizin haline bence iyi bakın ondan sonra bu devran böyle her zaman devam eder diyin.
Bu görsel sadece küçük bir örnek.
Edit:Sosyalizm den ne anöadığınıza bağlı konu çünkü sosyalizm örç ve çekiçli Bolşevik rusyası değil sadece
Son maddelerde farklı olan ne onu anlamadım? İki madde de aynı yere varmıyor mu?
Kapitalist Abd, Avrupa sömürüyor da sosyalist Çin sömürmüyor mu zannediyorsunuz? Doğu Türkistan Halkı bugün inim inim inliyor. Öyle ki “Sosyalist Çin” insanların özel yaşamlarına dahi karışıyor.
Kusura bakma da bugün sosyalizm bu ülkeye gelse aylık asgari ücret 50$ bile olmaz. Örn: Küba. Sonra da dizini döversin benden söylemesi
Sosyalizm denildiğinde Maduro’nun Nusrette et yerken halkının çöp tenekelerini karıştırması aklıma geliyor. 100$'a çalışan Çinli işçiler aklıma geliyor. Küba’da restoranların devletin tekelinde olması ve bu restoranlarda da tek çeşit yemek olması geliyor. Sefalet içinde yaşayan bir halk geliyor. Devlet adamlarının halkı sömürdüğü bir düzeni anlıyorum kısacası.