Tartışma Köşesi

Benim savunduğum argüman: “Bir kadının taciz iddiası, kanıtlanana kadar erkeğe yönelik bir zarara sebebiyet vermemelidir. Kanıtlandığında erkek hak ettiği cezayı sonuna kadar almalı; ancak iftira durumunda erkeğin alacağı ceza kadına tam olarak verilmelidir.”

Benimle tartışıyorsun. Benimle tartışan diğerleri var. Benim buradaki çıkarımım ise senin “günümüzdeki kadınların yaşadığı sorunların bu tür bir adaletsizliğe izin verilecek kadar büyük olduğunu” düşünüyor olduğun.

Ne kadar bildim?

1 Beğeni

Bilemedin ama cevap vereyim.

Öncelikle Twitter’ı es geçiyorum, orası zaten leş bir ortam. Burada dünden beri bu konu ufakta olsa yer tuttu ama kimse yargısız infaz yapmadı, tam tersine ne olduğu belli olmaz beklemek lazım diye görüş belirtti. Bugün adamın itirafından sonra tepkiler geldi.

Kadın erkek farketmez adaletin herkesin temel hakkı olduğu bir gerçek. Kadın’ın iftira atması kadar erkek de iftira atabilir. Belirsizlik suçlanan insanın her zaman imajına zarar verir. Buna izin de vermemek gerek, haklısın.

İlk paragrafına katılıyorum, farklı bir şey düşünmüyorum. Kadın iftira attıysa aynı ceza ona da verilsin.

Avrupa’da İstanbul sözleşmesinin genelde sağcı hükümetler tarafından Lgbt destek çıkıldığı iddiasıyla iyi gözle bakılmıyor.

Dün yaşanan olayda anonim bir kişinin iddiasıyla kalsa 2 haftaya unutulurdu muhtemelen. Ne zamanki
Pelin hanım da olaya dahil oldu, adamı destekleyenler de geri adım attı ama yine de Hasan Ali Toptaş kesin yapmıştır denmedi. Bugün itiraf etmese hala da belirsizlik sürer ve bu iş unutulurdu bir süre sonra.

Ne yazık ki her zaman adaleti aldatmaya çalışan insanlar olacak, bunun önüne geçmek için güven veren bir adalet sistemi olmalı. Bu sözleşmeyi suistimal edenler olacaktır, olmuştur. İftira böyle lanet bir şey ama kadınların zamanında yaşadığı tacize veya tecavüze neden sessiz kalmak zorunda olmalarını da bir düşünmek gerek.

6 Beğeni

Twitter’dan yıllar önce bir ak parti sevdalısı ile tartıştığım için spam gibi şikayet edilmem üzerine kovuldum. Ancak çok uzun bir zamandır izlediğim, bugünlerde “twitter puritans” diye betimlenen insanları gayet iyi biliyorum.

İtiraf ediyorum, bir tartışma konusu açmaya çalıştım ve insanlara “bu olayda değil belki ama böyle bir şeyler de oluyor” gibi bir düşünce sağlamak istedim. Bu yüzden paragraflarca yazılan bir yazı ile trol olduğum söylendi. Bu ve bunun gibi yazılar belki de beni biraz gerdi.

İstanbul Sözleşmesi’ne gelince… Sorun İstanbul Sözleşmesi’ni reddeden ülkelerin sadece sağcı ülkeler olmaması. Polonya bildiğim kadarıyla şuan sağcı bir hükümet tarafından yönetiliyor. Hatta kürtajı filan tamamen yasakladı ki ülke nüfusu artsın. Ancak Sözleşme birçok ülke tarafından reddedilirken birçok ülke tarafından da maddelerine şerh konularak kabul edildi ve bu ülkeler arasında (%100 emin değilim) Almanya ve hatta Fransa bile var.

Lakin İstanbul Sözleşmesi’nin lgbt ile ne alakası var, bilmiyorum. Tüm maddelerini ( en azından çoğunu) okuduğum halde insanların cinsel yönelimlerine karşı korunma gibi bir şey yazdığını hatırlamıyorum. Böyle bir şey olduğunu söyleyen gördüğüm ilk kişi de sensin.

Olaya gelince… Evet, adaleti aldatmaya çalışanlar her zaman olacaktır. Ancak bunu hiçbir şartta bireylerin iradesine bırakmayan sistemleri savunarak yapmamız gerekir. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yok diyorsak, hakikaten de olmamalıdır.

Lakin kadınlar çok fazla tacize uğruyor diye münferit bir olayda masum olabilecek bir insanın özgürlüğünü tek bir bireyin iddiasına bağlamamalıyız. Münferit olaydan kastım bu Toptaş değil elbette.

1 Beğeni

Böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Gerçekler er geç gün yüzüne çıkar bu birincisi. İkincisi bu tür büyük bilinen şahsiyetlerin zaten hayranları çeşit çeşit Amber Heard davasında herkes Johnny’i savunmuştu. Mahkemede Amber kazandı davayiyancak insanlar hala Johnny’i savunuyor. Bu uzak ünlüler dünyasından bir haber ve hangi tarafın haklı olduğunu kesin olarak bilemeyeceğimiz bir haber belki gerçekten Johnny haklıdır belki Amber. Ancak tek bildiğim Amber mahkemede Johhny Depp’in onu dövdüğünü söyledi ve mahkemeyi kazandı yine de hayranlar onu savunmaya devam etti. Bu olaya iftira olarak bakarsak gördüğünüz gibi tüm dünya Johnny Depp’i suçlamadı. WB’den kovuldu ve geri alınıp Amber’in kovulması için de kampanya başlatıldı hatırlatırım. Wb kovsa ve geri almasa bile Johnny Depp gibi bir oyuncunun işsiz kalmayacağını da hatırlatırım.

Bunu geçip bir diğer ünlü örnek verecek olursam Roman Polonski. Bakın bu sefer iftira atılan değil gerçekten suçlu bir ünlüden bahsediyorum. 14 yaşında bir çocuğa tecavüzden hüküm giyen ve gerçekliği kanıtlanınca da ülkeden kaçan bir ünlü. Başka ülkeye gidip başka filmler çekti ve hala seviliyor, izleniyor. Yani bırakın bir iftira ile ünlünün hayatının kararmasını gerçek suç olduğunda bile gayet güzel para içinde yüzerek, ödüllerle dolu bir şekilde hayatlarına devam edebiliyorlar.

Bunu dışında iftira atılan bir erkeğin hayatı bitmez. İftiara olduğu ortaya çıkarsa siciline işlenmez. Yani sandığınızın aksine normal bir şekilde hayatlarına geri dönerler.

Sizinle daha fazla kavga etmek istemiyorum. Hoş kavga da degil tartışıyoruz sadece farkındayım ama yine de. Çünkü forum diğer sosyal medya sitelerinin aksine herkesin rahatça konuşabildiği nadir olarak kavga/tartışma çıktığı yerlerden biri. Hal böyle olunca da insanlar diğer sosyal medya ortamlarından kaçıp buraya biraz kafa dinlemek için, kitaplarla ilgili bilgi edinmek için falan geliyor. Tartışma ortamına alışkın değilim bu platformda o yüzden. Burada size inatla karşı çıktığımızı ve denetmen diye sanırım @Agape 'nin yanında durdugumuzu düşünmüşsünüz ama sizi temin ederim böyle bir şey yok. En azından kendi görüşümü belirtecek olursam bu gibi ‘iftira atılıyor hep bize’ şeklindeki düşünceler biraz zehirli köşelere çekilebilecek ve bazıları tarafından dinlenip, uygulandığında ne yazık ki cinsiyet ayrımına yol açabilecek düşünceler bu yüzden rahatsız oldum. İyi günler dilerim.

5 Beğeni

LGBT konusunda ne alakası var sözleşmenin ben de anlamadım açıkçası, o ülkenin yetkilileri neden böyle açıklama yapmış bilmiyorum.

Sizin haklı olduğunuz bir konu anlatayım. Geçen sene ilkokul 2 öğrencisi öğretmeni tarafından tacize uğradığını ailesine söylemiş ve okul karıştı. Öğretmen yakın arkadaşım olur bu arada. Aile okulu basıp öğretmeni linç etmeye gelmişler. Arası bozuk diğer bazı öğretmenler de aile tarafını tutuyor. Polis falan geliyor, arkadaşı ellerinden kurtarıyor. Ailenin savunması her seferinde değişiyor, başta kız kendi söyledi derken sonra günlüğüne yazdı oluyor. Aynı okulda başka bir öğretmen arkadaşım peki günlük nerde diye sormuş, yakmışlar sobada. Neyse çok uzatmayım dava açılıyor sonuçta arkadaşım suçsuz bulunuyor. Derste kıza sinirlenip fırçalayınca o da böyle bir intikam almak istemiş. O yaşta çocuğun aklına mı geliyor bu yoksa aile mi planlıyor bilmiyorum. İşin sonunda arkadaş başka ilçeye gönderiliyor, düzen falan kalmıyor. Çamur üzerinden düşüyor ama izi kalıyor.

Yine aynı okulda tecavüz iddiasının kimse tarafından ciddiye alınmadığından dolayı intihara teşebbüs etmeye çalışan orta sona giden kız öğrencinin kaymakamlığın olaya dahil olmasıyla gerçekten ailesi tarafından tecavüze uğradığı ortaya çıkıyor. Meğer kızın psikolojik sorunları var diye ailesi öğretmenleri dahil tüm mahalleyi ikna etmiş. Kimse kızın lafını ciddiye almadığından olay intihara kadar gidiyor.

Twitter’da veya gerçekte insanların toplu histeri durumu ilginç gerçekten ama bu durum ne yazık ki günlük hayatta da gelebiliyor başımıza.

Erkek olarak böyle bir durumda kalmakta
korkarım ama kadınların da haklarını sosyal medyadan savunmak zorunda olmasından da kızım adına korkuyorum. Bunun önüne sadece gerçekten insanları bilinçlendirme ve güvenilir adalet sistemiyle gelinebilir. Diğer türlü sözleşmelerden medet umulur, o da insanlardaki “işte bu suçluyu da ben yakaladım” psikolojisine kurban edilir.

2 Beğeni

Bir erkek tacize uğradım dedikten sonra bazı kadınlar tarafından alay konusu edildiyse bu o kadınların ayıbıdır ve tüm kadınlar tarafından alay konusu edileceği anlamına gelmez.

Kadının halinden kadın her zaman anlamıyor ayrıca. Kadın her zaman kadını destekler diye de bir şey yok. İnanın kadının kadına ettiği bazı hakaretleri erkekler etmiyordur bu ülkede.

Kendi yaşadığımız olaylara ya da bir iki örneğe dayanarak cinsiyetleri ayrıştırmamalıyız. Bu konuların cinsiyetle değil, gerçekten şahsiyetle alakalı olduğunu kabul edip, kadın erkek demeden birbirimizi korumalı, gözetmeliyiz.

9 Beğeni

İstanbul Sözleşmesi ve LGBT’ye dair,

“Cinsel yönelim” kavramı sadece Sözleşme’nin 4. Maddesinde geçmektedir. Maddede şiddet ile mücadelede hiç kimseye ayrımcılık yapılmaması; din, dil, ırk, vb. pek çok unsurla birlikte, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı şiddetin de kabul görmemesi gereği vurgulanmıştır. Madde kesinlikle bir dayatma içermemektedir. Maddenin kapsamına bütün insanlar girmektedir. Zaten herhangi bir insanın şiddetten korunma şemsiyesinin dışında tutulması düşünülemez. (https://kadem.org.tr/istanbul-sozlesmesi-hakkinda/)

İstanbul Sözleşmesinde kadınlar daha ön planda gibi görülse de herkesin hakkını, sağlığını korumak içindir. Kadın ne derse doğrudur, sadece kadınlar önemli diye bir şey söz konusu değildir.

2 Beğeni

Mahkemeyi Amber Heard kazanmadı. Depp’in kaybettiği dava The Sun gazetesinin Depp için “wife beater” diye yazdığı davaydı. O da oldukça tartışmalı olduğu için bir üst mahkemeye taşındı. Ancak Amber Heard ile Johnny Depp arasındaki dava henüz sonuçlanmadı. Yapılan ilk mahkemelerde ifadeler alındı, argümanlar ve kanıtlar sunuldu. Depp’in kopan parmağı, kaydedilmiş telefon görüşmeleri, akrabaların ve yakınların ifadeleri ve çelişkiler… Bu sunulan argümanlar, kanıtlar ve ifadeler youtube’ta mevcut. Birçok avukat, eleştirmen ve hatta beden dili analizcileri videoları oldukça sıkı inceledi. Heard’ün Depp’e şiddet uygularken gülmesi ve telefonda Depp’e karşı söylediği sözler uzun bir süre eleştiri konusu oldu.

Yani Amber Heard mahkemeyi kazanmadı. Henüz.

Lakin Johnny Depp, WB’den kovuldu ve Amber Heard şu aralar Stephen King’in The Stand filmindeki kötü veya dengesiz kadını oynuyor. Evet, Amber Heard kovulsun diye 1,5 milyonu geçen bir imza kampanyası var. Ancak Heard bunun rus botları olduğunu söyleyip ciddiye almayacağını dile getirdi. Şimdi de The Stand dizisindeki kötü karakterlerden birisini canlandırıyor.

Kevin Spacey’inin de oldukça iğrenç şeyler yaptığı ortaya çıktı. Ancak tüm Hollywood’ta garip bir kült var. Kavanaugh örneğinde mesela; herifin suçsuz olduğu ortaya çıktı ama mevkisi geri verilmedi. Biden için böyle iddialar ortaya atıldı, hatta kanıt olarak birkaç şey sunuldu ama medya tarafından takip edilmedi. Hatta örtbas edildi. Oğlunun milyar dolarlık rüşvet skandalı bile Twitter tarafından sansürlendi. Bu yüzden Twitter ve Facebook CEO’ları senatonun karşısına ifade vermeye çıktı.Ted Cruz adında, bir Las Vegas senatörü sanırım, bir elemanın bunları haşlayan bir videosuna denk gelmiştim. Yani eğer suçu işleyen Hollywood’un desteklediği bir figür ise hasır altı ediliyor ama sevmediği, “Trump Supporter” filan ise yer misin yemez misin…

Ancak yine de taciz veya tecavüz yüzünden mahkemeye çıkmış bir insanın hayatında bunların etkisinin olmadığını söylemek oldukça aşırı. Ahmet Kural olayını hatırla. Sıla isimli kadın sadece iddiayı mahkemeye sunduğu halde ekşisözlük, twitter, facebook, instagram… Herkes hemen Ahmet Kural’ı suçlu ilan etmişti bile. Şimdi Ahmet Kural nerede? Aldığı cezayı kaç kişi biliyor? Mahkemede neler sunuldu, neler adilsizce bertaraf edildi?

Lakin hak veriyorum. Tartışma biraz fazla hararetlenince ve birçok kişi üzerine atlayınca, doğal olarak ben de aynı şekilde tepki verdim. Yine de hassas ve kurgusal dünyalarla alakası olmayan bir haberin burada yayınlanmasının olası sonuçlarından biri de buydu. @Agape ile gayet iyi anlaştık. Benim gerginliğim, onun forumu koruma dürtüsü aramızda bir anlaşmazlığa sebep olmuş.

Özet geçersem… Hayır, her taciz iddiası ortaya atan kadın yalan söylemiyor; bunu twitter’dan yapsa bile. Bu benim karşı çıktığım adaletsizlik dolu görüşün aynısının tıpkısı. Zira bu da insanları cinsiyet ayrımına ve zehirli köşelere çekebilecek bir görüş.

Sana Amber Heard’ün duruşmada ve Depp’le yaptığı konuşmada söylediklerini dinlemeni tavsiye ederim. Biraz uzun, Depp oldukça gevşek konuşuyor ve açıkçası Amber Heard tam bir yelloz gibi bağırıp çağırıyor. Ancak dinlemeye değer. Eğer becerebilirsen youtube’ta esas noktaları özetleyen eleştirmenleri araştır.

2 Beğeni

Demek 4. maddesindeymiş. Sağolasın.

İstanbul Sözleşmesi’ni okudum. Hayır, kadınlar ne derse doğrudur gibi bir cümle kesinlikle yok. Böyle bir şey de iddia etmedim zaten. Ancak söylememiş olduğu şeylerden de sorumlu olması gereken yerler var.

Şimdi senin gibi ben de bir link vereceğim ama linklerle döşemeyeceğim. 6284-İstanbul Sözleşmesi Uygulama Kanunu Metni
Şimdi bu linkte kanun no ve tarih yazıyor. Bu buradaki en büyük eleştirilerden birisi, bu sözleşmenin kadını erkeğin fiziksel şiddetinden korurken erkeği, kadının psikolojik şiddetinden korumuyor olması. Elbette cana kasıt olduğunda haklı bir ceza verilmesi gerekir, ancak tersi olduğunda? Mesela bu sözleşmede “ekonomik şiddet” diye bir şey var. Evhanımı olan bir kadın, kocasının kendisine az para verdiğini söyleyerek erkeği evden attırabiliyor. Ancak bu sırada da erkeğin gelirinin kadının taleplerini ne kadar karşılayabileceği ile de ilgilenilmiyor.

Ki bu en hafiflerinden birisi. Bu sözleşmenin hasır altı ettiği birçok açığı var. Bu yüzden doğrudan bir eksik yok gibi görünse de (ki bazı yerlerinde fazlasıyla taraflı), dolaylı olarak birçok dengesizlik ve haksızlığı da beraberinde getiriyor.

Şimdi elbette, kadınların geride tutulduğunu söyleyerek bunun dengeyi sağlamak için en azından bir adım olarak düşünebilirsin. Bir yere kadar da haklı olursun ama sorun o yerin nerede olduğu. Bir haksızlığı gidermek için bir başka haksızlığa başvurursan, bu sadece daha fazla mağdur yaratmak olur.

2 Beğeni

Daha fazla katılamazdım. Öğretmenin de, kızın da yaşadıkları hakikaten korkunç. Zaman Çarkı’nı sevmem ama ışık duaları hoşuma gider.

Işık bizi korusun ve bize yol göstersin.

Ve Işık kavursun bir yozlaşmışları.

2 Beğeni
  1. madde konusunda okuduğum bir yazıyı linki ile paylaştım. Bu asıl doğrudur veya kanundur demişim gibi anlaşılmamalı.

Kanunu az önce ben de inceledim ve ev hanımının bir sözü ile kocasının sorgusuz sualsiz evden atılabileceğine dair bir şey de okumadım.

Bu buradaki en büyük eleştirilerden birisi, bu sözleşmenin kadını erkeğin fiziksel şiddetinden korurken erkeği, kadının psikolojik şiddetinden korumuyor olması.

Erkek kadından psikolojik şiddet gördüğünde erkeğin hakkı savunulmayacaktır benzeri madde nerede yazıyor?

Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi
bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Altını çizdiğim yerden erkeklerin de korunacağını anlıyorum. Yanlış mı anlıyorum?

Ben gerçekten bu kanunu (6284) okuyunca kadını olduğu kadar erkeği de (herkesi) koruyor şeklinde yorumluyorum. Benim gibi düşünenler de var. Kanuna kesinlikle karşı çıkanlar da… Niye böyle kutuplara ayrıldık acaba?

  • Ayrıca,

Siz kanundan alıntı yapmışsınız. Benim paylaştığım linkteki site de sözleşme metninden alıntı yapmış. Bahsi geçen 4. maddeyi de Türkçe ve İngilizce olarak ekliyorum. Sözleşmenin tam metnine ‘convention 210 pdf’ diye aratarak ulaşabilirsiniz. Linklerle döşemeyeyim şimdi burayı.

1 Beğeni

Enis bey in biraz haksız üzerine gidildiğini düşünerek anti parantez ile bir yorum yapmak isterim. Kendisini tanımam etmem haklı yada haksızsızlığı tartışılır çünkü kendiside taraflarda gayet haklı yani çok diken üstü bir konu fakat,
Bahsettiği şey burada HAT ın suçluluk durumundan bağımsız olarak yalın bir beyanın/beyanların haklı olmayabileceği ve kadın beyanı esastır hükmünün istismar edilmeye aşırı müsait olduğu ve bolca edildiği ama buna rağmen aynı zamanda memlekette kadın hakları öyle kötü bir boyuttaki böylesine korkunç zararlı bir maddenin kanunda geçerli hüküm olmak zorunda kalmasınında apayrı korkunç büyük bir vehamet olduğu.

Şu bir gerçek, bu HAT olayında hatta birçok kadına şiddet/taciz olaylarında sosyal medyada bir paylaşım üzerinden destekleyen coşan tipler aynı zamanda haberlere konu olan çoğu davada o saatte orada ne işi varmışcılardan, niye öyle giyinmişcilerden oluşuyor.
Şuda bir gerçek, niye mahkemeye gitmemiş tweet atmış denmesi yersiz. Çünkü tekil bir dava açılsa diğer kadınların hiçbiri haberdar olmayacak ve üzeri ya olur öyle şeyler erkektir yapar denerek kapanacaktı. Keza şu dönemde artık sosyal medyada büyümeyen destek görmeyen çoğu olay/dava kadın aleyhine hatta bağımsız birçok konu suçtan suçlu lehine kapanıyor. Daha yakın zamanda sosyal medyada büyük tepkiler gelmesi üzerine polisin saldığı adamı gidip tekrar tutuklamışlığı var.

Velhasıl bu kadar linç etmeye hacet yok adamın haklı olduğu noktalar var. Kadın beyanı esas alınmasa elinde kanıt olsa dahi kendini savunabileceği, ciddiye alan bir adalet sistemi yok fakat bununla birlikte bu esas alınan beyan ciddi boyutlarda kötüye kullanılıyor.
Herneyse ana konuya ilişkin belirtelim, güç ve statü genelleme yapılacak boyutta kabul görmüş şekilde yozlaşmaya her daim mahkum. Bu olaya sessiz kalmayıp kazan kaldıran ve ifşa eden kadın güruhunu gönülden tebrik ediyoruz.
Vatandaşında özrü kabahatinden büyük oda ayrı konu.

2 Beğeni

Zamanında bir sağlık çalışanı şöyle bir şey yazmıştı: Küçük bir ilçede genç bir kız “şu öğretmen bana istismarda bulundu” diye şikayette bulunuyor. Bütün kasaba ayaklanıyor. Sonra anlaşılıyor ki kızın psikolojik problemleri var ve aslında istismar da yok.

O günden beri kanıtlar ortaya çıkıp da suç ispatlanana kadar beklemeyi kendime düstur edindim. “Kesin yapmıştır” ya da “yok ya yapması imkansız” gibi şahsi düşüncelerimizin hiçbir faydası yok, hatta kendimizi gerdiğimizle kalıyoruz.

Anlıyorum insanımızı, o kadar iğrenç olaylar oluyor ki herkes diken üstünde, özellikle de kız çocuk ebeveynleri. Ancak dediğim gibi, biraz sakin kalıp beklemekte fayda var. Bu olayda da hepi topu 2 günde her şey çıktı ortaya.

3 Beğeni

Ben de gece eve dönüyorsam ve sokakta bir kadın tek başına yürüyorsa bekliyorum. Hatta bazen gündüz bile. Karşı kaldırıma filan geçiyorum. Acayip pskolojime işlemiştir, ister istemez insan tedirgin oluyor şimdi bir bağırsa kime ne diyebilirsin?

Dahası da var. Yere düşen kimseye de yardım edemiyorum. Her seferinde aklıma dedem ile annanem gelse bile. Asla gidip de el veremiyorum. Yada biri yolda işaret etse arabama alamam. Aynı şey aileme olsa çok üzülürüm ama alamam. Hastalıkla da alakası yok. Dolandırıcısı, sahtekarı o kadar arttı ki. Baştan aşağı çürümüşlük, kokuşmuşluk…

6 Beğeni
2 Beğeni

Sefa Kaplan 2018’de ülkemizden Cemal Süreya ve Ece Ayhan’a değinerek şöyle bir yazı yazmış.

Hâlâ öyle mi bilmiyorum ama benim Edebiyat Fakültesi’nde yahut Gazi Eğitim’de okuduğum dönemlerde, nitelikli hocalarımızın neredeyse tamamı, metinle metnin yazarını kesin ve keskin çizgilerle ayırırdı birbirinden. Şiir için de geçerliydi bu, roman veya hikâye için de. Yaşanılan hayatla yazılan metin arasına gerilen gergin gergefleri bütünüyle kenara itiyordu bu yaklaşım. Gerçi o zamanlar da pek fazla ikna olduğum söylenemezdi ancak aradan geçen yıllarda gözümü de gönlümü de rahatsız eden tanıklıklar yüzünden tam tersi bir kanaat geliştirdim ben. Bir şair şiirleriyle, bir romancı veya öykücü metinleriyle tutarlı bir profil sergilemeliydi. Sinema ya da müzik söz konusu olduğunda da benzer bir tutarlılık arayışını sürdürdüm kendi çapımda.




Burası Türkiye! Muhtemelen bu yüzden, sinema dünyasını, medyayı ve edebiyat çevrelerini pıtrak gibi sardığını herkesin bildiği taciz, tecavüz ve dayak skandalları hakkında sesini yükselten yok şimdilik. Dedikodu mahiyetinde meyhane masalarına meze hâline getirilen ve gevrek kahkahalar eşliğinde geçiştirilen olgular ortaya çıkınca, algıyla beslenmeyi marifet sayan fetih ve fatiha yorgunları ne yapacak acaba? Metinle metnin yazarını, ressamla resmi, şairle şiiri, besteyle besteciyi, yönetmenle filmi birbirinden ayıracak cesareti bulabilecekler mi sahiden de aynaların ön yüzünde?

2 Beğeni

Hasan Ali Toptaş olayını yeni gördüm. Çok şaşırdım ve üzüldüm. Sevdiğim bir yazardı, olan olaylar sanatının değerini kaybettirmese bile benim için artık bitmiştir. Yargılanmalıdır .
İstanbul Sözleşmesi tartışılmış forumda hepsini okudum mesleki alanıma girdiği için. Ben sözleşmeyi komple okumuş biri olarak şahsi fikrim tartışmaya açık madde göremiyorum. Herkesin görüşüne saygım var fakat ülkemizin durumu malumdur ve bu sözleşme dahi tek başına bu durumu tersine çeviremeye yeteceğini düşünmüyorum. Kadına şiddette ülkemizin daha ağır cezai yaptırımlar yapması gerektiğini düşünüyorum. Peki bu olayları çözmekte cezai yaptırım yeterli midir? Hayır cezai yaptırım yeterli değildir. Kadına şiddet hukuk ile çözüme kavuşacak bir konu kesinlikle değildir. Eğitim bence en önemli rolü oynuyor, erkek veya kadına karşı şiddeti önlemenin ilk yolu eğitimdir. Eğitimli bireyler şiddet uygular mı? HAT olayında gördüğümüz gibi olabiliyor. İşte burada devreye hukuk girmeli: Hukuk bunu nasıl yapmalı ? Kanun önünde eşitlik ilkesi uyarınca yapmalıdır. Fakat ülkemizde hukukun kişiye göre uygulandığını düşünüyorum. Karar mercii çoğu zaman tarafsızlığını yitirmektedir. Kimi zaman sosyal medya sayesinde dava sonuca bağlanmaktadır. Sosyal medyanın en iyi yanı budur kanaatimce. Olaylar çoğu zaman sosyal medyaya yansıdıktan sonra sonuca bağlanıyor. Hukuk devletinde bu durum olmamalıdır. Umarım gelecekte olmaz.
Sosyal medya bu tarz konularda faydası kadar zararı da vardır. Çoğu toplum gibi biz de bu tarz olaylar duyulduğunda sağduyumuzu kaybedip linç kampanyasına dahil oluyoruz. Kanaatimce yanlıştır. Daha olay yargı organında sonuca bağlanmadan halk olarak bizler hemen sonuca varıyoruz. Suçlanan kişi suçlu değilse bile toplumda suçlu durumuna düşüyor. Hayatı neredeyse yok oluyor. Keşke bu tarz olaylarda toplumumuz biraz sağduyulu olsa.
Yazıyı yazarken çok fazla “keşke” ve “umarım” demişim. Bu iki kelime durumun vahimliğini yansıtıyor. Üzücü bir durum…
Yarınlarımızın daha aydınlık olmasını ve adaletin kişi ayrımı gözetmeksizin tecelli etmesini diliyorum.

4 Beğeni

Herhangi bir yanlış anlaşılma söz konusu değil. Olsa bile bunu fark ettiğinde açıklamanı da şevkle okurum.

Şimdi elbette erkeğin gördüğü şiddet savunulmayacaktır diye yazmıyor; lakin savunulacaktır diye de yazmıyor. Buna bir tür loop hole diyebilirsin.

Misal burada erkekler korunmayacaktır diye yazmıyor ama neden kadın ve çocuk kelimeleri geçerken erkek kelimesi geçmemiş? Evet, 6284 nolu yasada kadına ayrıcalık tanınmalıdır diye bir şey yok ama… basit bir ctrl+f yapılıp kaç tane kadın ve kaç tane erkek kelimesi geçiyor diye baktın mı? Burada bizzat, doğrudan kadına ayrıcalık tanınmasa da bile satır aralarında oldukça belli bir cinsiyete yönelmiş durumda. Üstelik verdiğim “ekonomik şiddet” örneğindeki olası bir duruma karşı bu yasa hiçbir önlem de almıyor ki bu sadece tek bir örnek.

Verdiğin fotoğraftan örnek vermem gerekirse… Burada olası suistimal durumlarına engel olacak ek maddeler konulmadığı için şu an hemen hemen tüm devlet ve özel kurumlarda kadın kotaları bulunmakta. Kadın kotası nedir? Liyakatına bakılmaksızın, kendisinden daha becerikli erkekler olması durumunda bile, belli bir kadın sayısına ulaşılana kadar işe alımlarda kadınlara öncelik verilmesidir. Zira işe başvuran bir kadın işe alınmadığında bu kanunu bir ayrıcalık olarak suistimal edebilir, üstelik alınmama sebebi tamamen kadının o işe uygun olmaması olsa bile.

Eğer ki kadın ve erkek eşit olacaksa, bu tam anlamıyla kanun eşitliği olmalı.

4 Beğeni

Elbette büyük bir sorun değil ama okurların bir kısmı yazdıklarınızı okumakta zorlanabilir. Bu gibi ortamlarda noktalama işaretlerinden sonra bırakılan boşluk önemsiz gibi görünse de bu durumdan rahatsız olanlar için önemli bir şey.

2 Beğeni

Türkçe’de noktadan sonra bir boşluk bırakılır. Alıntıda da göreceğiniz üzere bunu sanırım göz ardı ediyorsunuz. Bizim denetmenler de şahin gibiler, boşluk ve noktaları anında görüp düzeltirler. :slight_smile:

4 Beğeni