Tartışma Köşesi

Şapka kullanımı ile ilgili bir bilgi de ben paylaşmış olayım madem.

Kaynak

4 Beğeni

Memleket derken? İstanbul’daki zengin arapları, Anadolu’daki afgan ve suriyelileri kast ettiniz galiba.

1 Beğeni

Memleket şuralı buralı olmaz, memleket ülkedir. Bizim memleketimiz de Türkiye. Bu arada sınır dışı edilenlerin sayısı 11 olmuş. Açlık sorununu sığınmacılar üzerinden tanımlamak ve buna karşı gösterilen naif sosyal medya tepkisini sınırdışı ile sonuçlandırmak ancak bizde olur herhalde.

3 Beğeni

Memleket ülke değildir. Memleket kültürel ve manevi olarak bağlı olduğun toprak parçasıdır. Size göre bu böyle olabilir ama bana göre değil. Benim atalarım bu toprak için şehit olurken Fransızlarla İngilizlerle iş tutup da atalarımı şehit edenlerin bu şekilde paylaşım yapması beni rahatsız ediyor.

1 Beğeni

Ülkenin berbat ekonomik durumunu halkı aşağılayarak eleştirmek ne zamandan beri mültecilerin görevi oldu?
Bu protestoyu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir birey yapsa davranışı yerinde bulur ve hak verirdim bununla birlikte aynı davranışı *sığındığı ülke ile dalga geçen bir Suriyeli yaptığında yapılan davranış en hafif tabiriyle densizlik, hatta ve hatta ülke değerlerini (ekonomik bağımsızlık) aşağılamak olur. Hal böyle olunca devlet, “Madem beğenmiyorsun, başka kapıya.” demiş.

Ekleme: Sorunlar silsilesi öncelikle kötü(berbat) ekonomi yönetimi ve rezalet(b**tan) mülteci politikası ile başlıyor, geçmişe doğru devam ediyor. Eleştirilmesi gereken çok fazla şey var, sorun şu ki insanlar “Acaba bizi de sınır dışı ederler mi?” diye korkuyor.

1 Beğeni

Mülteci ve sığınmacı farklı şeyler. İktidarın bir sığınmacı politikası yok maalesef ve bu büyük sorun, ileriki yıllarda daha da büyük sorun olacak. Sığınmacılığın hukuki boyutu uluslararası anlaşmalar ile düzenlenmiş, ancak maalesef Türkiye’deki durum daha çok oluruna bırakılış olarak tanımlanabilir. Ropörtajdaki “Suriyeliler bile muz yiyor, ben yiyemiyorum” tabiri maalesef gizli bir ırkçılık barındırıyor. Bugün bir asgari ücretli dünya ölçeğinde orta sınıf bir sıfır araç alabilmek için yemeden, içmeden, barınmadan, nefes almadan 20 yıllık ücretini biriktirmek zorunda iken Suriyelilerin muz yemesi Türk halkının yoksulluğu, yokluğu için ölçüt değil. Suriyeli de muz yiyecek, biz de yiyeceğiz. Protesto hakkı diye bir şey var, bize pek yabancı, üstten bakışla hemen her türlü protestoyu “hainlik” ve "nankörlük"le damgalıyor ve değersizleştiriyoruz. Suriyeliler bile muz yiyor çıkışına sosyal medyada muz yiyen Suriyeli fotoları atılması son derece normal. Tabii işin suyunu çıkaranlar da vardır, her tür insan var, hepsi aynıdır demiyorum ama her tür tepkiyi “alay” olarak nitelendirmek de doğru değil. Maalesef kamuoyu oluşturma gücüne sahip egemenler somut bir veya birkaç olumsuzluktan soyut bir olumsuzluk evreni yaratıyorlar. İleriki yıllarda çok ciddi sorunlar yaşayacağız, 4-5 milyon insan var ülkede ve bunlar 10 sene sonra vatandaş olacaklar, Suriye’de her şey normale dönse bile 10-15 sene burada yaşamış, sosyo-ekonomik bağlar kurmuş insanların temelli dönmesi çok mümkün değil. İktidarın bir sığınmacı politikası olmadığı, bu durum Batı’ya karşı bir ekonomik-siyasi koz olarak kullanıldığı için bundan sonra olacakları da planlamak çok zor. 80-90’lardaki Kürt sorununun belki 10 kat büyüğü bir sorun bizi bekliyor, ki bu sorunu salt idari düzenlemelerle aşmak mümkün değil.

10 Beğeni

Vatandaş sınırdışı edilemez. Sığınmacılığın ilk kuralı sığınmak için ayrıldığı (çıkış) ülkesinde hayati tehlike yaşaması. Bizim sığınmacı politikamız olmadığı için bunu denetlemeyi bırakın kim geldi, kaç kişi geldi onu bile bilmiyoruz. Güneydoğuda cihatçı mahalleleri oluşmuş, devlet giremiyor. Bunun yanında günde 50 TL kazanmak için kimyasalla boğulan, tonlarca demiri elle vinçten indirirken ezilip ölen insanlar da var. Homojen bir sığınmacı profili yok. Her türlü topyekünleştirme nefret hissiyatını destekliyor, ama bilinçli ama bilinçsiz.

4 Beğeni

Memleket devletin tanımının ve varlığının üzerinde, bir toprak parçasından öte herşeydir. Ülkenin padişahı eğile büzüle ülkenin anahtarını vermiş İngilize, sonra bir İngiliz gemisine binip ülkeyi terk etmiş yargılanmadan. Bir zamanlar Osmanlı kulu olan şimdiki sığınmacıların geldiği topraklardaki tabiyet de Osmanlı’nın güç kaybetmesi ile Batı sömürgesi olmuş. Kurtuluş savaşında milli mücadeleye karşı hainlik yapanlar kısa süre sonra ekonomik yaşama da siyasete de egemen olmuş tekrar. İçimizdeki açıktan düşmanla işbirliği yapan hainlere laf edemediğimiz için 100 yıldır eskimeyen sırtımızdan vuran Arap söylencesine vuruyoruz. Kaldı ki o sırtımızdan vuran Arap Beyleri şu an parayı bastırıp bir günde vatandaşımız olabiliyor. Sırtımızdan vuran Arap yine karda, hep karda. Eleştiri yapılmalı, müsebbibi eleştirilmeli, somut durumdan büyük soyut çıkarımlar yapılmamalı.

3 Beğeni

Bu konulara çok politik yaklaştığınızı düşünüyorum. Ayrıca ya doğru olmayan bilgilere sahipsiniz ya da yine politik konuşuyorsunuz. Devletin giremediği mahalleden kasıt nedir. Polis mi giremiyor, ambulans mı ya da başka bir devletin birimi mi? Bu çok yüzeysel bir tabir. Eğer kast ettiğiniz devletin gücü bu mahalleye hiçbir şekilde giremiyor ise bilginiz yanlış. Artık devletin giremediği mahalle diye bir yer yok. Devletin giremediği bir yerde yok.

1 Beğeni

Her tavır politiktir, tavırsızlık da politiktir. Devletteki tarikat örgütlenmeleri bir sır değil. Fetö diye bir gerçek var. Bunlar gizlice falan yerleşmediler devlete. Ne istedilerse verdiler. Bunlardan boşalan yeri de şimdi başkaları dolduruyor. Siyasi irade olmadan memur, savcı hiç bir şey yapmaz, yapamaz. İslamcı terör örgütlerinin yaralıları Türkiye’de tedavi edilmedi mi? Bunların mahalleleri de bir sır değil. Buraya devlet giremiyor. Zira siyasi irade dışında bir devlet kalmadı. Bu acı gerçeği kabul etmeden yaşamak derya içre yaşayıp deryada bihaber olan balığa benzemek demek.

5 Beğeni

“Devletin giremediği” tanımı bence yeterli değil; “Mevcut devlet yönetiminin girmek istemediği” denilse daha doğru olur. Sonuçta iktidar bazı cemaatlere “Ne istediklerini” verse de zamanı gelince istediğini almayı da bildi. Ha niye verdi, niye alıyor? orası başka bir konu alanı.

Başka bir deyişle: Bir ülkede devletten daha büyük güç yoktur, eğer varsa o diğer güç artık devletin kendisi olmuştur. (bkz. Afganistan) Yani bugün birileri birileri tarafından beslenir, yarın öbür gün darağacında sallandırılır. Bu doğru mudur? Değildir.

Siyasi iradeden kasıt, şahsımın* iradesi galiba.

2 Beğeni

Suriyeliler bile muz yiyor ben yiyemiyorum lafının ırkçılık barındırdığını düşünmüyorum, tabi insanların içlerini bilemeyiz. Örneğin benim okulu uzattığım için ve maddi durumumuzda bozulduğundan dolayı sağlık güvencem yoktu, Suriyeli ve Iraklılara ücretsiz olarak bu hak verilmişti. İnsan kendi atalarının, kendisinin bedel ödediği, emek verdiği bir ülkede en azından yeni gelmiş bir yabancıdan biraz daha iyi şartlara sahip olmak istiyor. En azından eşit olalım.

1 Beğeni

Çoğunlukla insanların Türkiye’ de adalet sistemine inancı kalmadı ne yazık ki bu düşüncelerinde’ de haklı olabilirler fakat kendilerini hakim, savcı, avukat yerine koymaya başladılar o da çok tehlikeli bir durum.

4 Beğeni

Adalet olmayan toplumlarda bu durum normaldir.

3 Beğeni

Özellikle sosyal medyada insanları adeta yargılayıp suçlu veya suçsuz ilan etmeye başladılar, bir ülkeye çok zarar verir bu durum, farkediyorlar mı bilmiyorum.

1 Beğeni

Daha çok anlatmak istediğim konu, ülkemizin tam bağımsız ve yeterince adil bir yargısı hiçbir zaman olmadı. Olması ve inşaa edilmesi gereken siyaset kurumu ve gerektiğinde topluma rağmen adil ve bağımsız olabilen bir yargı. Teknik konuları elbette sıradan insanların bilmesi beklenemez ama yargıya güven duygusunun olmaması kendi adaletlerini aramalarına, yeterince güçleri varsa hukuku çiğnemeyi normalleştirmelerine olanak sağlar.

3 Beğeni

Yıllardır emin olamadığım konu hakkında son günlerde tamamen net oldum. Tanrı olgusunu insan yaratmıştır. Bu konuda tamamen kesinim.

5 Beğeni

Yargıda temel sorun standartın olmaması. Yargı mensupları maalesef evrensel hukuk nosyonundan uzak, çoğu zaman terfi-puan kaygısıyla geliştirilen bir pratik üzerinden karar veriyor. Ülkemizde oturup hukuk kültürü tartışabileceğiniz, dahası sosyal bilimlerin geneline hakim, edebiyattan ve felsefeden anlayan yargı mensubu da bütünün içinde eser sayıdadır. Bu sadece hakim ve savcılar için değil, avukatlar için de geçerli. Geçmişte entelektüel bir uğraş olarak görülen avukatlık artık meslekten işe evriliyor ve her türlü entelektüelitesini kaybediyor. Ceza yargılanmasındaki peşin ceza mantığı yasayla değişmez. Şu anki yasaya bakarsanız tutuklamanın çok istisnai olması geeekir. Yasanın lafzından bu sonuç çıkıyor ama yasalar değişiyor, uygulama değişmiyor. Dahası verilen karar denetimden uzak. Her türlü yargı kararının gerekçeli olacağına dair anayasal güvence anayasa kitabının yapraklarında kalıyor. Yargıda süreç çok uzun olduğu müddetçe tedbir niteliğindeki tutuklama pratiğini tartışmak pek mümkün değil. Yargının kalitesini artırmak için de hukuk eğitiminden başlayarak ciddi bir revizyona gitmek gerekiyor. Ne kadar kızsak da bu düzende bu kadar iş çıkması bile mucize. Gerçek bu…

4 Beğeni

Kusura bakmayın parantezi köşeli parantez haline getirmek istiyorum; öğretmenler, doktorlar, esnaf vb. Bu paranteze dahil edilebilir.

2 Beğeni

Tartışma yargı bağlamında olduğu için yargı çevresini kattım tespite. Yoksa insanımızın geneli için bu tespit yapılabilir tabii. Entelektüel kabul edilecek mesleklerle uğraşanların asgari entelektüeliteye sahip olması beklenir ama bu beklenti en az 2 kuşak öncesinde kaldı galiba. En son Cin Ali okumakla övünen ve ağır ceza avukatı olarak piyasa yapan avukat arkadaşım var misal, çok mutlu. Benim kazancımın 3-4 katı kazanıyordur, kafası da daha az yorulduğu için olsa gerek, herdaim mutlu.

5 Beğeni