Aslında hiç kalkmamış arkadaşlar. Şöyle bir yazı buldum. Okumanızı tavsiye ederim. Yani kâğıt olarak yazılıyormuş köken bakımından.
Üşenenler için kısa alıntı:
Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur: adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hal (sebze, meyve vb. satılan yer), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); rahim (esirgeme), rahîm (koruyan, acıyan); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu) vb. UYARI: Katil (<katl = öldürme) ve kadir (<kadr = değer) kelimeleriyle karışma olasılığı olduğu hâlde katil (ka:til = öldüren) ve kadir (ka:dir = güçlü) kelimelerinin düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır.
Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelimelerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, karargâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım; gülgûn, merzengûş; mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût vb. Kişi ve yer adlarında ince l ünsüzünden sonra gelen a ve u ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki, Selânik vb.
Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır: (Türk) askeri ve askerî (okul), (İslam) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk’ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) vb. Nispet eki alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır:millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik vb.
TDK eski yetkinliğini yitirdi. Eskisi gibi önem verilen bir kurum değil. Dil Derneği gibi kurumlar bence çoğu konuda TDK’dan daha güzel çalışmalar yapıyorlar. Daha doğru açıklamalar yapıyorlar. Yani bir sözcük TDK sözlükte şu şekilde geçiyor diye kesinlikle öyle yazılacak gibi bir durum yok.
Benim en çok kızdığım kelime “değil”. Çoğu yerde bu sözcüğü “deyil” diye yazan hem de lisans mezunu tipleri görünce gırtlaklarına sarılasım geliyor.
80 darbesi sonrası TDK’de çalışan herkes kovulmuş ve yeni bir TDK oluşturulmuş. Kovulanlar da yeni TDK’nin yaptıklarını beğenmeyip kendilerine alternatif bir Dil Derneği kurmuş. Dil Derneği’nin kurucuları içinde Orhan Asena, Talip Apaydın, Adnan Özyalçıner, Gülten Akın, Özdemir Nutku gibi önemli edebiyatçılar da var. Aşağıda kendi sitelerinden neden Resmi TDK’den şikayetçi olduklarını konu alan bir yazı bırakıyorum.
Eşimin tüm sülalesi (kendi de dahil) “kağıt” diyor. Kâr için de geçerli aynısı, kâr yerine kar diyorlar. Bir yerden sonra bıraktım düzeltmeyi, sonra bozuluyorlar.
Benim oğlan kreşte “taş, kağıt, makası” öğrenmiş: Taş, makas, keyat.
Abartılı ve dünya gerçeklerinden uzak bir yorum. Dil yaşayan ve değişen bir olgudur. Kimliğine zarar vermediğin sürece bu ve benzeri değişiklikler dil içerisinde hoş görülebilir.
Ayrıca, YKY’den İş Bankası’na her yayınevinde bolca redaksiyon sıkıntısı görülebilir. Ama bir sonraki baskılarda bu hatalar düzeltildiği için, örneğin 30. baskı bir YKY eserinde, bu hatalar çok az olur.
Ama bazı yayınevleri var ki, hiç umrunda değil. Sonraları da yeni düzeltmeler yapmak ile uğraşmadan aynı kitabı basmaya devam ediyorlar. Bu tür yayınevleri bence sorun olan.
Şapkanın uygulandıkları harfi inceltme veya uzatma gibi işlevleri var. Bunların atlanması bende özellikle kâr-kar ve hala-hâlâ gibi durumlarda anlam karmaşası yaratıyor.
Bu karmaşayı çözen, dilimizi renklendiren bu şapkaları kasıntı olarak görmek ve özellikle kitaplarda kullanmamak bence Türkçenin kimliğine zarar veriyor.
Yayınevlerine gelirsek: Okuduğum çok çok az YKY, İş Bankası, Can, Remzi, Varlık, Penguin, Harper Collins, Heyne, dtv ve Tor eserinde bir sayfada birden fazla imla hatası gördüm. İlk baskılar dahil. Size hangi kitaplar rast geldi, bilmem.
İşin sırrı: son okuma, redaksiyon. Olmayınca olmuyor maalesef.
Şu sıralarda dolar yatırımcılarına gökten kar yağıyor
Şu sıralarda dolar yatırımcılarına gökten kâr yağıyor
Dilimiz eş sesli kelimeler bakımından zengin,dolayısıyla bu kelimeleri cümle içinde yazarken anlam karmaşasına düşürmemek için şapka kullanmak gerekir.
Kağıt/Kâğıt vb. için belki o kadar “kasmamak” bir derece kabul edilebilir ama redaksiyonda her okuyucunun yüksek seviyede anlayışa sahip olduğunu baz almamak lazım.
Bu yayınevleri harika olmasına rağmen, ilk baskılarında genelde hataları da boldur. Kastettiğim bu. Ama bir yayınevinin iyiliği, sonraki baskılarda kitaplarının peşini bırakmamasıyla da ölçülür.
Son okumacı kısmına kesinlikle katılıyorum.
Şapka kullanımını da eleştirmiyorum. Ama her durumda ısrarla kullanılmalıdır tutumuna karşıyım. Cümle içinde karışıklık yaratacaksa başka bir kelimeyle, o zaman “kesinlikle” kullanılmalıdır ama onun dışında kullanılması sadece “iyidir.” Benim görüşüm.
Teşekkürler güzel sohbetti.