Temren

Ölü adamlar hikâye anlatamaz. Güzel bir söz değil mi? Bu gömdüğüm 7’nci kaçakçı. Benimle ortaklık eden herkesin sonu bu oluyor. Olmak zorunda. Hiç biri insan değil, aksine hepsi beni ısırmak isteyen, benden parça kopartıp yemek isteyen vahşi canavarlar. Yeteneğim onları çekiyor ama yapabileceğim bir şey yok.

Yeteneğimin ne zaman ortaya çıktığını bilmiyorum belki de hep vardı. Ama onun parlaması şehir muhafızlarına katıldığımda gerçekleşti. Balyozu, baltayı ve kılıcı denedim. Hepsini üzerimde taşıdım. Ama hiç biri yay olamadı. Henüz yayı ilk elime aldığımda bile hedefimi hiç kaçırmadım. Benim için tasarlanmış bir silahtı. Devriyeden kısa sürede muhafız alayına atandım. Gittiğim savaşlarda düşmanlarım teker teker sinek gibi yere devrildiler. Bana o zaman temren demeye başladılar. Ok başı. Henüz 20’lerimde bir delikanlıyken namım muhafızlardan köylülere geçmişti. Köylülerden ise tüccarlara. Ondan sonra çıranın tutuşması gibi tüm ülkede bilinir olmuştum. Beyler ve asiller beni duymuştu. Beni kiralamak istemişlerdi, satın almak. Fakat benim yeteneklerim bir kiralık kılıcınkiler gibi satılık değildi. Sadece lorduma hizmet ederdim.

Fakat zaman bana iyi davranmadı. Savaşlar sona erip barış dönemi başladığında yeteneklerime ihtiyaç kalmamıştı. Ordu yavaş yavaş terhis ediliyordu. En yetenekliler bile ayrılmaya zorlanıyordu. Lordumuz yanlış bir karar vermişti fakat onu sorgulayamazdım. Ben de diğerleri gibi ayrıldım. İşte o zaman tekrar ait olduğum yere döndüm: İşleyecek bir toprak parçası bile olmayan, herhangi bir işten anlamayan bir serf. Mücadele ettim ama. Kimse etmediğimi söyleyemez. Önce onurlu davrandım. Yapabildiğim her işe yapışıp tüm gücümle çabaladım. Fakat bunun için eğitilmemiştim. Kovuldum, sürüldüm. Dilenciliğe düşmeden önce kılıcımı satmayı bile denedim. Ama savaş döneminde benim için binler vereceğini söyleyen kudretli soylular bile yanaşmadı. Ondan sonra son çare olarak dilenciliğe kadar düştüm. İnsanlara el açtım. Biraz ekmek için yalvardım.

Ben yine de onurumu korudum. Ülkenin dağıtılan askerleri haydutluk ve soygunculuk yaparken ben direndim. Onlar isyan ederken ben emirlere uydum. Fakat herkesinki gibi benim de bir kırılma noktam vardı. Beni kırdılar ve değiştim. Bir daha eskisi gibi olamam, aynı temren olamam. Haydutlara karşı toplanan orduya gönüllü olarak katıldım. Yine öldürdüm, bildiğim işi yaptım. Fakat bir zamanlar benimle beraber savaşan, arkamda duran ve beraber zaferi kutladığım dostlarımı öldürdüm. Kader yoldaşlarımı öldürdüm. Onlar da iş bulamamışlardı ve bildikleri tek şey olan askerliğe geri dönmüşlerdi. Acımasızca onları avladım. Öldürdüğüm her arkadaşımın, yoldaşımın kellesi başına para aldım. Aldığım parayla kendime ait bir yay alabildim ve ondan sonra yollarımı diğerlerinden ayırdım. O zamandan beri kaçıyorum. Temren adı tekrardan ülkede konuşuluyor. Yine yeteneklerimden bahsediyor fakat bu sefer övünç ve gurur kaynağı olarak değil, dehşetli ve melun bir isim olarak söyleniyor. Haklılar da. Ben bildiğim işi yaptım ama. Yapabildiğim tek şeyi. Yayımı gerip okumu bıraktım, her zaman yaptığım gibi. Ormanda kaçak avlandım, lorduma karşı geldim, lordumun gönderdiği korucuları, haydutlara karşı kurulan birlikleri öldürdüm. Bunu yaparken diğer kaçakçılar ve avcılarla tanıştım, ortaklıklar kurdum. Ama hiç biri uzun olmadı. Onlar da diğerleri gibi benim etimi istiyorlar. Etimi yiyin kanımı için dememiş miydi efendimiz? Onlar benimkini istiyorlar. Benimse onlara bunu vermeye hiç niyetim yok. Benim için gelecek, benim arkamdan iş çevirecek ve benim avımı hiçbir şey yapmadan paylaşmak isteyen solucanlara ihtiyacım yok. Kirişimden gelen gerilme seslerini duyuyorum. Tuttuğum nefesimi bırakıp okumu sonsuz göğe doğru fırlatıyorum. Bu gün kendisini doyurmak isteyen bir adam daha öldü. Lordlara ve onların yardakçılarına lanet olsun. Bizi bize kırdıran herkese lanet olsun. Ellerim hala tutuyorken, gözlerim hala bir şahin gibi görüyorken durmayacağım. Tüm dünya “TEMREN” dese bile durmayacağım. Sizin için geliyorum. Sizin için.

Bu parşömenin MS 1350-1450 arasında yazıldığı tahmin edilmektedir. Rassaq ormanında isimsiz bir mağaranın duvarının arkasındaki özenle gizlenmiş bir oyuntuda bulunmuştur. Temren’in kim olduğu hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Fakat bölgede hâkim olan kişiler ve politik unsurlar göze alındığında bu parşömenin anlattıkları doğru kabul edilirse 1290-1370 yılları arasında hüküm süren son savaş lordu II. Viando de la Luno döneminde geçmiştir. Fakat Lord De La Luno’nun serf ve savaş kayıtlarına ulaşılamadığı için Temren’in soyu ve devamı çıkartılamıyor. Yitip giden yeteneklerden biri olarak tarihe geçmektedir ” Temren” . Onun yeteneğine yakın bir yetenek olan “Sukero”nun aksine herhangi bir harcaması veya götürüsü olmadığı düşünülmektedir.

                                                - Enstitü Üyesi Flava Martell
1 Beğeni