Papatya. Ayçiçeği. Seç, beğen, al. Sana ucuz isimler yakıştıramam da sen, kendine yakıştırır mısın? Ben Ayçiçeği diyeceğim.
Vardın mı kendine? Kendinden vazgeçmiş olmandan muhtemel. İhtimaller dairesinde çeşit çeşit varışlar bulunur: Silkinmek, dökülmek. Yeniden toplanmak. Ayağı kalkmak. Ayağa kalkmalarım verdiği acıdan seni anımsıyorum ve sana sarılıyorum. Sarılırdım, daha doğrusu.
Sarılırız sarılmasına da his gibiydin. Varlığın da yokluğun da, ve yokluğunda, olmamışlara delalet ediyorsun. Kimler kimler geçti yanı başından? Bastığın kaldırım taşlarını döşeyenleri bildin mi? Tanıdın mı?
Ve huysuz hissediyorum ve uykularım daralıyor. Daraldığı yerden sen kopuyorsun, gözümün aktığı yere damlıyorsun. Sahi, sen his misin? Miydin? Misin?
Dönemedim yolumdan. Bir çelme de ben taktım sana Ayçiçeği. Figüratif konuşmalı, yoksa o devamlı kullandığın metronun rayları düşmek an meselesi. Sahi, kendini oralara atanlara çok üzülmez miydin? Ama bil bunu: Herkese dokunmak mümkün değil. Mümkün değil gibi.
Öyle ki, kalın giyin. Montundan, şu uzun olanlardan. Terennüm edecek halim kalmadı, çoktan. Sana diyemediğimden.
Januar.
Soğuk. Nâçâr kalırsın. Halbuki kışa yakışmıştın. Bir ihtimal müjdeci kiraz çiçeklerini görecektik. Görecektim seni Ayçiçeği.
Nazîre. Teşekkürler.