Merhaba, yazınızı okudum fakat bir yerde neden öyle düşündüğünüzü anlayamadım Bernhard’ın ölüm temasını işleyişi onun korkak olduğunu neden göstersin? Ve edebiyat dünyasında korkusuzluğuyla biliniyor derken yazım teknigi açısından mı yoksa düşüncelerini yazıya geçirdigi metinlerinden mi bahsettiniz?
"Edebiyat dünyasında korkusuzluğuyla bilindiği halde, aslında bir korkak değil mi Bernhard? Ölümden ve ölümlü olmamızdan duyduğu korkuyu ve bir gün bu dünyadan ayrılmamızı neredeyse her temayla içselleştirmesi beni bu görüşe itiyor doğrusu. "
Merhaba. Edebiyat dünyasında kimseden çekinmeden ve korkmadan eleştirilerini ortaya sermesi korkusuz olduğunu gösteriyor evet. Hatta kendisi hakkında suç duyurusunda bile bulunulmuş. Yine de takmamış adam. Ama “hayatı” bir ölüm okulu olarak gören bir insan, ölümden ve ölümün getirdiklerinden korkuyordur bence. Otobiyografik beşlemesinin üçüncü kitabı Nefes’te hastalanıp yatağa düşünce ve hastanenin ölüm koğuşunda neler çektiğini okuyunca böyle hissettim ben. Ölümden nefret ediyor çünkü ölmek istemiyor, ufacık yaşamından memnuniyetsizlik duyması bir gün ölecek olduğunu bilmesi. Acımasız görüşlerini bu yüzden cesaretle yazıyordu, zaten ölüp gidecek kimin umrunda modunda. Bu benim hissettiklerim tabii. Herkes ne düşünür bilmiyorum.
Bernhard’ın çoğu kitabını okudum eğer benden önce biri istediyse bu başlığın açılmasını ben rica etmiştim ve yanlış hatırlamıyorsam “Tek gerçek hakikat ölümdür.” dediğini okumuştum Hakikatin İzinde kitabında modern Avusturya kültüründen iğreniyordu ve yazdıkları hastalıklı metin olarak görülüyordu işlediği karakterler sürekli düşünme eyleminde bulunması karakterlerde zihinsel hastalıklari görmemize yol açıyor bununla beraber fiziksel rahatsızlıklarda ardından bir sure sonra boy gösteriryordu ya da tam tersi ikisi birlikte de hep oradaydı Ucuzayiyenler’de bunu daha iyi anladım. Ben korku kısmında saf korku olduğunu düşünmüyorum. Evet, sürekli bir tıbbi tedaviye ihtiyaç duyuyordu ve yazmamaya devam etti ama hastalığına teslim olabilirdi ya da oldu. Ben hakikatın gözle görülememesinin onu öfkelendirdigini düşünüyorum ama gençliği İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde geçtiği için o yıllarda insanlarin ölüme bakış açısı gerçekten çok değişken olabiliyor ben hala değindiğiniz korku kısmında net bir fikir sahibi değilim. Umarim Bernhard hakkında yazılarınıza devam edersiniz.
Teşekkür ederim düşüncelerinizi çok güzel ifade etmişsiniz. Benden daha fazla Bernhard okuduğunuz belli Hakikatin İzinde ve Ucuzayiyenler elimde mevcut umarım yakın bir zamanda okurum. Merak ettirdiniz şimdi.
Avusturya’nın kültürünü ve düşünsel hayatını yerden yere vurduğunu Kireç Ocağı ve Sarsıntı kitaplarında da görmüştüm ben, ayrıca ikisinde de “insan deliliği, intihar ve ölüm” çok net bir şekilde işlenmişti. İnsan psikolojisinin bozulması fiziksel hastalıklara yol açıyor eserlerinde. Hepsine katılıyorum yani.
Ona göre hakikatin ölüm olmasına şaşırmadım. İçim dışım ölüm olmuştu onu okurken. Dediğiniz gibi bu gerçeğin geri plana atılmasına sinirleniyor. Cenaze merasimlerinde insanların hareketlerini gıcık bularak anlatmıştı birkaç yerde. “Ayy ben ölmedim ama komşum öldü hihhihihi gibi”. Kendileri ölmeyecekmiş gibi yaşamalarını samimi bulmuyor. Sürekli ölümü düşünmesi bu yüzden. Tam olarak açıklayamıyorum ama bu gerçeğin onu korkuttuğunu düşünüyorum, ölüm temasında yalnız sanki. Çevresindekiler umutlu ve multu ama o ölümden kaçamıyor. Tek gerçek ölüm ona göre.
Bernhard okudukça bu düşüncelerim değişir belki. Yazdıklarımı toparlayamadım biraz dağınık oldu kusura bakmayın. Farklı bir bakış açısı sundunuz, tekrar teşekkürler
Bulabilirseniz Kurt Hoffmann Thomas Bernhard’la Konuşmalar kitabını öneririm Thomas Mann ve Canetti hakkinda ilginc yorumları var sadece toplumdan degil entellektüel kesmin iki yüzlülüğünede tahammulü yok o yuzden eserlerini memleketinde yayimlanmasini yasaklamıştı Avusturya ile iliskisi gercekten fazla tuhaf herhalde o röportajlar Hakikatin Izinde’de bir kısmı vardı Youtube’da Türkçeye çevrilen videolar var gercekten güzel kaynaklar Bernhard’ı anlamakta . Aslinda okuyucusu bayağı var Türkiye’de YKY devamli baski yapsa daha çok okuyucuya ulaşırdı. Benim en zorlandigim kitabi Kireç Ocağı en sevdigim kitabi Düzelti okuyamadığım dört kitabı var onlarinda baskısı yok umarım YKY kısa zamanda basar. Ben teşekkür ederim.
Thomas Mann hakkında onu sevmediğini, yapmacık bulduğunu okumuştum bir yerde. Tek bir kesime hitap eden kukla ve hükümet yalakası gibi ağır bir şeyler demiş ne kadar doğru bilmiyorum. Dediğiniz kaynaklara da mutlaka bakacağım
Kireç Ocağı zordu benim için de. Sarsıntı ona göre daha kolay okunuyordu. Tek paragraflı bir kitap, söylemler çok. Konusu güzeldi ama. Çok etkilendiğim için de bu yazıyı kaleme aldım.
Çevremde okuyanı hiç yok, 1000kitap uygulamasında da oldukça az okunmuş. Seçtiği temalara herkes sıcak bakamıyor malum. Tüm kitapları YKY’de olsa ve düzenli bir şekilde basılsa güzel olurdu kesinlikle. Umarım basarlar ben de hepsi yok Önerileriniz için teşekkür ederim.